SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3428 >>

بَاب فِي حُلْوَانِ الْكَاهِنِ

Kahinin Aldığı Ücret

 

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ نَهَى عَنْ ثَمَنِ الْكَلْبِ وَمَهْرِ الْبَغِيِّ وَحُلْوَانِ الْكَاهِنِ

 

Ebû Mes'ud (r.a)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), köpeğin satışı karşılığı alınan parayı, fahişenin ücretini ve kâhinin (kehânete karşı) aldığı ücreti nehyetti.

 

 

İzah:

Buharî, buyu'; Tirmizî, buyu'

 

Bu hadis-i  Şerifte Rasûlullah (s.a.v.) üç çeşit kazancın caiz ol­madığını belirtmiştir. Bunlardan ilk ikisi daha önce incelen­mişti. Burada sadece üçüncüsünden, kâhinin aldığı ücretten bahsedeceğiz. Önce kâhin kelimesinin araplar arasında hangi manalarda kullanıldığı­nı görelim, kâhin;

 

1- İleride olacak olan hadiseleri bildiğini iddia edip onlarla ilgili haber­ler verendir. Araplar arasında ileride olacak hadiseleri bildiklerini iddia eden birçok kâhin vardı. Bunlar, cinlerden adamları olduğunu ve onların kendi­lerine haber verdiklerini iddia ederlerdi.

 

2- Kendilerine verilen bir kabiliyetle gizli şeyleri anladığını iddia eden­lerdir.

 

3- Olayların sebeplerine ve ön bilgilerine dayanarak gizli şeyleri bildik­lerini iddia edenler; bunlar faili bilinmeyen hırsızlıkların faillerini, zina itha­mı altında tutulan bir kadının zina edip etmediğini bildiklerini söylerler.

 

4- Bazıları, yıldızlara bakarak olacak hadiseleri haber veren müneccim­lere de kâhin derler. Tabii bugün rasathanelerde hassas ve modern âletlerle gök cisimlerinin hareketlerini inceleyip hesaplar yapan bilim adamlarına ve ilmî yollarla hava tahminlerinde bulunan meteoroloji uzmanlarına kâhin denemez.

 

Avnü'l-Ma'bûd'daki Aliyyü'1-Kârî ve Hattâbî'ye nisbet edilen ifadele­re göre hadisteki nehiy iki şeye şamildir:

 

a) Yukarıda maddeleştirilen ve kâhin kelimesinin ifade ettiği manalar altına giren tüm hareketler, bunların hiçbiri caiz değildir. Dolayısıyla bu ha­reketler karşılığında alınan ücret ve bahşişler de haramdır.

 

b) Kâhinlerin haber verdikleri bilgilere inanmak da caiz değildir. Günümüzde çeşitli yollarla tatbik edilen falcılık için de hüküm aynıdır.

 

İster yıldız, ister kahve falı olsun ya da başka bir usule dayansın, falcılık yapmak ve fala inanmak kesinlikle caiz değildir. Gaybı Allah'tan başka hiç­bir kimse bilemez. Fala inanmak, Allah korusun kişiyi imanından edebilir. Kur'an-ı Kerim'in birçok âyetinde gaybı sadece Allah'ın bildiğine dikkat çe­kilmiştir. Bunlardan birkaçını hatırlayalım:

 

"Gaybın anahtarları kendi yanındadır. Onları Allah'tan başka hiç kimse bilmez."[En'am 59]

 

"Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez..."[Lokman 34] "De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur."[Neml 65] Dinimiz bir tek fal şekline müsaade etmiştir. O da tefe'üldür; hadiseleri iyiye yorumlamaktır. İşitilen bir sözü hayra yormaktır. Büreyde'nin rivaye­tine göre Rasûlullah (s.a.v.), bir işe göndereceği kişinin isim veya vardıkları ye­rin ismi ile tefe'ülde bulunur, bunları iyiye yorardı. Bu şekilde bir tefe'ül en entellektüel kişilerde de bulunan bir özelliktir. Müslümanlar, girişecekle­ri bir işin sonucunun hayır mı şer mi olacağı konusunda bir gönül rahatlığı elde etmek için istihare yaparlar. İstihare konusu daha önce işlenmiştir. Ta­bii tefe'ül dediğimiz şey bugünkü manasıyla fal sayılmaz.