بَاب
فِي
الْمُسَاقَاةِ
34. Müsakat
Müsakat: Bağ veya
bahçe bir taraftan, bakım ve işçiliği diğer taraftan ve çıkacak meyve veya üzüm
aralarında anlaştıkları orana göre bölüşülmek üzere kurulan bir ortaklıktır.
Buna, muamele de denilir.
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَامَلَ
أَهْلَ
خَيْبَرَ
بِشَطْرِ مَا
يَخْرُجُ
مِنْ ثَمَرٍ
أَوْ زَرْعٍ
İbn Ömer (r.a)'den
rivayet edildiğine göre; Rasûlullah
(s.a.v.), (Hayber arazisini ve bahçelerini) çıkacak ekin ve meyvenin yarısı
karşılığında Hayberlilere ortağa verdi.
İzah:
Buharî, hars; Müslim,
müsâkât; Tirmİzî, ahkâm; İbn Mâce, rühûn; Dârimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, II,
17, 22, 37.
Hadis-i şerif,
müsâkâtın caiz olduğuna delâlet etmektedir. Hanefi uleması arasında, müzâraanın
hukmu ile ilgili ihtilaf bu rada da geçerlidir. Yani müzâraayı caiz görenler
müsâkâtı da caiz görürler. Caiz görmeyenler bunu da caiz görmezler.
Hattâbî, bu hadisin
şerhinde şunları söylemektedir:
"Bu hadis, Râfi'
b. Hadîc'in müzâraayı nehyeden rivayetinin zayıf olduğuna vc müzâraanın
cevazına delâlet eder. İbn Ömer'in bilâhere Râfi'in haberine uyması ihtiyat ve
takvaya mebnidir. Çünkü o Hayber hadisinin ra-visİdir. Hayatta iken
Rasûlullah'ın, sonra da Ebû Bekir ve Ömer'in vefatlarına kadar müzâraayı kabul
ettiklerini bizzat müşahede etmiştir.
Yine bu hadis
Iraklıların, muamele dedikleri müsâkâtın caiz olduğunu gösterir..."
Hattâbî müsâkâtın tarif
ve tasavvurunu verdikten sonra sözlerini şöyle sürdürür:
"Müsâkât muamelesi
fukahanın ekserisince sabittir. Ebû Hanîfe'nin dışında bu muamelenin bâtıl
olduğunu söyleyen birisini bilmiyorum. İki arkadaşı kendisine muhalefet etmişler
ve ulemanın çoğunluğunun dediği ile hükmetmişlerdir.
Âlimler, hangi ağaç ve
meyvelerde müsâkât yapılabileceği konusunda ihtilâf etmişlerdir. Şafiî, sadece
hurma ve üzüm çubuğunda bunu caiz görüyordu. Çünkü onlar tahmin edilebilirler,
meyveleri meydandadır, gözle görülür.
Ebû Yusuf, Muhammed ve
İmam Mâlik; gövdesi olan tüm ağaçlarda müsâkâtın caiz olduğunu söylerler. İmam
Mâlik, karpuz ve acurda da muameleyi caiz görür. Ancak bunun gerçekleşmesi
için çok zor bazı şartlar ileri sürer. Ebû Sevr; hurma, üzüm çubuğu, patlıcan
ve gövdesi olan herşeyde müsâkâtın caiz olduğu görüşündedir..."
Avnü'l-Ma'bûd'da,
hadisteki "meyve ve ekinden çıkana..." cümlesindeki
"ekin"in, müzâraaya delâlet ettiği söylenir. Aynı eserde İmam Mâlik,
Sevrî, Leys, Şafiî, Ahmed ve tüm yeni fakihlerin müsâkâtı caiz gördükleri; Ebû
Hanîfe'nin ise bâtıl saydığı belirtilmektedir.
Müsâkâtın caiz olduğunu
söyleyenler, üzerinde durduğumuz ve bundan sonra gelecek olan hadisleri delil
almışlardır.
Caiz görmeyen Ebû
Hanîfe ağacın vereceği meyvenin mikdarı ve hatta meyvenin çıkıp çıkmayacağı
belli olmadığı için bu muameleyi meçhul bir ücret karşılığında yapılan kiralama
olarak görmektedir. Meçhul bir ücret karşılığında kira akdi caiz olmadığına
göre, müsâkât da caiz olmaz. Ebû Hanîfe'-nin miisâkâtı caiz gören, Hayber
arazisi ile ilgili hadise bakış tarzı, müzâraa ile ilgili babların ilk hadisi
şerhedilirken geçmiştir.
Miisâkâtı caiz
görenlerin, Ebû Hanîfe'nin itirazına verdikleri cevap şöyledir: Müsâkât,
mudârabeye benzer, çünkü her ikisi de elde edilecek kârda ortak olmak üzere,
sermaye bir taraftan, emek karşı taraftan olarak kurulan bir ortaklıktır.
Mudârabede elde edilecek kâr belli olmadığı halde caizdir. Ayrıca kiralanan
bir maldan elde edilecek gelir belli olmadığı halde bu çeşit kiralama da
caizdir. O halde, müsâkâtın caiz olmaması için bir sebep yoktur.
İmam Şafiî; müstakil
müzâraa ile, müsâkât ile birlikte yapılan müzâraa akitlerini farklı
değerlendirmektedir. Bilindiği gibi Şafiî hazretleri müzâraayı caiz görmemekte
idi. Müsâkâtla birlikteki müzâraayı ise caiz görür. Buna göre, bir kimse hurma
bahçesini veya üzüm bağını birisine ortağa verse, buna tabi olarak tarlasını
da ekin ekmek üzere verebilir. Ama içerisinde ağaç olmayan tarlanın sahibi,
tarlasını müzâraa yoluyla ortağa veremez.
fmam Mâlik'e göre ise,
ancak müsâkât için verilen ağaçların dibi mü-zâraaya verilebilir.
Müzâraada olduğu gibi
müsâkâtın sıhhati için de birtakım şartlar vardır. Bu şartlar şunlardır:
1- Müsâkât için belirli
bir müddet tayin edilmelidir. Eğer müddet tayin edilmemişse müsâkât yine
caizdir, ancak ilk meyvenin toplanmasından sonra ortaklık sona erer.
2- Tarafların
alacakları hisseler şayi olmalıdır. Ama, şu ağaçların meyvesi senin,
şunlarınki benim tarzındaki bir müsâkât caiz değildir.