DEVAM: 31. Müzaraanın
Nehyi Konusunda Ağır Hükümler Taşıyan Hadisler
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ بْنِ
مَيْسَرَةَ
حَدَّثَنَا
خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ
حَدَّثَنَا
سَعِيدٌ عَنْ
يَعْلَى بْنِ
حَكِيمٍ عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ
أَنَّ
رَافِعَ بْنَ
خَدِيجٍ
قَالَ كُنَّا
نُخَابِرُ
عَلَى عَهْدِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَذَكَرَ أَنَّ
بَعْضَ
عُمُومَتِهِ
أَتَاهُ
فَقَالَ نَهَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ أَمْرٍ
كَانَ لَنَا
نَافِعًا
وَطَوَاعِيَةُ
اللَّهِ
وَرَسُولِهِ
أَنْفَعُ لَنَا
وَأَنْفَعُ
قَالَ
قُلْنَا
وَمَا ذَاكَ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ كَانَتْ
لَهُ أَرْضٌ
فَلْيَزْرَعْهَا
أَوْ
فَلْيُزْرِعْهَا
أَخَاهُ
وَلَا
يُكَارِيهَا
بِثُلُثٍ وَلَا
بِرُبُعٍ وَلَا
بِطَعَامٍ
مُسَمًّى
Râfi' b. Hadîc şöyle
demiştir: Biz Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ziraî ortakçılık yapardık.
Râfi', amcalarından
birisinin kendisine gelip şöyle dediğini söyledi: Rasûlullah (s.a.v.) bizim
için faydalı olan bir şeyi yasakladı, ama Allah'a ve Rasûlüne itaat bizim için
daha faydalıdır, daha faydalıdır.
Râfi' devamla der ki: O
nedir? dedik.
Rasûlullah (s.a.v.);
"Kimin arazisi varsa eksin veya kardeşine ektirsin. Üçte birine veya
dörtte birine veya mikdarı belli olan bir buğday karşılığında kiraya
vermesin" buyurdu.
İzah:
Buharî, hars; Müslim,
buyu'; Nesâî, eymân
Tercemeye, "Ziraî
ortakçılık yapardık" diye geçtiğimiz kelimesinin maşdan olan
"el-muhâbere" kelimesinin manası konusunda farklı görüşler vardır.
AIiyyü'1-Kârî bu hadisi izah ederken; "Yani ekin eker ve müzâraanın caiz
oludğuna hükmeder ve sıhhatine inanırdık" der. Şevkânî, muhabere
kelimesinin "el-habîr" kelimesinden türediğini, bu kelimenin de
çiftçi, köylü, ziraatçi manasına geldiğini söyler. Ebû Ubeyde ve birçok lügat
ve fıkıh âliminin de bu görüşü benimsediği belirtilmektedir.
Şâfiîler de
"muhâbere"yi, "Tohumu ortakçı verip çıkan mahsulün bir kısmım
almak üzere yapılan muamele" şeklinde tarif ederler.
Muhabere, müzâraa ve müsâkat'ın
aynı manada kullanıldığı da söylenir. Buhari ve Şafiî'nin ifadelerinden bu
anlaşılmaktadır.
Kâmus'da;
"Muhabere, tarlayı yarıya veya başka bir oran karşılığında ekmektir."
denilir.
Bu kelimenin manası
konusunda daha başka görüşler de vardır. Ama en meşhurları bunlardır. Buradaki
ifadelerden, muhaberenin müzâraa manasında olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi bu
rivayete göre müzâraayı nehyeden haberi Rasûlul-lah'tan işiten Râfi' b. Hadîc
değil, amcasıdır. Bundan evvelki hadiste, bizzat kendisinin işittiğine dair
rivayetlere de işaret edilmişti.
Hadis; çıkacak mahsulün
üçte biri, dörtte biri gibi bir oran karşılığında olanın yanı sıra, mikdarı
belli edilen buğday ve arpa karşılığında arazi kiralamanın da caiz olmadığını
göstermektedir. Önce de geçtiği gibi, âlimler arasında üçte biri, dörtte biri
karşılığında arazi kiralamayı caiz görmeyenler vardı. Mikdarı tayin edilen
buğday veya arpa karşılığında kiralamak ise İmam Mâ-lik'in dışındaki ulemaya
göre caizdir. Ulemanın görüşlerinin hadisin bu bölümüne ters düşmemesi için
şöyle bir.izaha ihtiyaç vardır: Hadiste belirtilen; "Mikdarı tayin edilen
(taam) buğday veya arpadan maksad; kiralanan tarladan kalkan buğdaylar, ya da
arazinin belli yerlerinden çıkacak mahsuldür. Yahutta buradaki nehiy tenzihîdir."