بَاب
مَا جَاءَ
فِيمَنْ
مَاتَ
وَعَلَيْهِ صِيَامٌ
صَامَ عَنْهُ
وَلِيُّهُ
22. Vefa Gösterilmesi
Emredilen Adak
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
الْحَارِثُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
أَبُو
قُدَامَةَ
عَنْ عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
الْأَخْنَسِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُعَيْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
أَنَّ امْرَأَةً
أَتَتْ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَتْ
يَا رَسُولَ اللَّهِ
إِنِّي
نَذَرْتُ
أَنْ
أَضْرِبَ عَلَى
رَأْسِكَ
بِالدُّفِّ
قَالَ
أَوْفِي بِنَذْرِكِ
قَالَتْ
إِنِّي
نَذَرْتُ
أَنْ أَذْبَحَ
بِمَكَانِ
كَذَا
وَكَذَا
مَكَانٌ
كَانَ
يَذْبَحُ فِيهِ
أَهْلُ
الْجَاهِلِيَّةِ
قَالَ لِصَنَمٍ
قَالَتْ لَا
قَالَ
لِوَثَنٍ
قَالَتْ لَا قَالَ
أَوْفِي
بِنَذْرِكِ
Amr b. Şu'ayb'ın, babası
vasıtasıyla dedesinden rivayet ettiğine göre: Bir kadın Hz. Nebi (s.a.v.)'e
gelip;"Ya Rasûlallah, ben senin huzurunda def çalmayı adadım" dedi.
Hz. Nebi (s.a.v.): "- Nezrini yerine getir" buyurdu. Kadın: Ben,
-cahiliye ehlinin kurban kestikleri yeri işaret ederek- şöyle şöyle bir yerde
kurban kesmeyi adadım, dedi.
Rasûlullah: “Resim şeklindeki
bir put için mi?" Hayır.
"Heykelden bir put için mi?" Hayır. “Nezrini yerine getir"
İzah:
Tirmizî, menâkıb;
Ahmed/b. Hanbel, V, 353, 356.
"Resim şeklindeki
bir put" diye terceme ettiğimiz
“Sanem'', İbnü'l-Esîr'in en-Nihâye adındaki eserinde belirtiği ne göre;
cüssesi olmayan resimden puttur. "Heykelden bir put" diye terceme
ettiğimiz "Vesen" de; herhangi
bir maden, taş veya tahtadan yapılmış, cüssesi olan insan heykeli veya benzeri
putlardır. Vesen ve sanem kelimeleri arasında bir fark olmayıp, birinin diğeri
yerinde kullanıldığını söyleyenler de vardır.
Adağın tâat cinsinden
olması icabettiği ve bu tip adaklara riayetin gerekli olduğu, daha önce geçen
bahislerde belirtilmişti. Yine oralarda, günah olan bir şeyi yapmak üzere
edilen nezirlere itaat edilmeyeceği ve bazı mezheplere göre bunun yerine bir
yemin keffaretinin ödenmesi gerektiği söylenmişti.
Üzerinde durduğumuz
hadiste anılan kadının iki ayrı adağının olduğu görülmektedir. Şimdi bunları
teker teker ele alıp inceleyelim:
1- Hz. Nebi (s.a.v.)'in
huzurunda def çalma tarzında olan adak:
Tirmizî'nin Menâkıb'da
rivayet ettiği bir hadisten anladığımıza göre,
bu adak Hz. Nebi'in bir
savaştan dönmesi ile alâkalıdır. Orada belirtildiğine göre, Nebi (s.a.v.) bir
savaştan döndüğünde siyah bir cariye karşısına çıkıp; "Ya Rasûlallah,
Allah seni sağ salim getirirse senin huzurunda def çalmayı adadım"
demiştir.
İbn Hibbân'ın Sahih'
indeki bir rivayetinde de Hz. Nebi'in kadına, "Eğer adadınsa yap, ama adamadınsa
yapma*' buyurduğu; kadının da "adadım" dediği ilâve edilmektedir.
Yine bu rivayette belirtildiğine göre, Hz. Nebi oturmuş, cariye de kalkıp def
çalmıştır.
Yukarıda da ifade
edildiği üzere, bu def çalmayı adama konusu Hz. Peygamber'in bir savaştan
dönmesi ile alâkalıdır. Yani Rasûlullah'ın dönmesine, buna karşılık kâfirlerin
rezil olmasına sevinmenin bir nişanesidir. Bu hal def çalmayı adamaya bir tâat
havası vermektedir. Hattâbî, buna işaretle şöyle der:
"Def çalmak,
adakların bağlanabileceği tâatlerden değildir. En iyi hali olsa olsa mubah
olur. Ancak Hz. Nebi'in bir savaşından Medine'ye dönmesi, kâfirlerin
perişanlığı ve münafıkların burnunun sürtülmesi bu sevinci doğurduğu için bir
çeşit nafile ibadet olmuştur. İşte bundan olayı def çalmak mubah
olmuştur."
2- Kâfirlerin kurban
kestikleri bir yerde kurban kesmek ile ilgili adak:
Hz. Nebi, bu adağın bir
put için olup olmadığını sormuş; "hayır" cevabını alınca, nezrin
yerine getirilmesini emretmiştir. Bu gösteriyor ki, eğer adak meşru ise adandığı
yerin gayri meşru olması adağa mani olmaz. Ancak, bizim Bezlü'l-Mechûd'un
izahına bakarak, "Bir put için mi adadın" diye terceme ettiğimiz
cümle, Avnü'l-Ma'bûd'da; "Cahiliye insanları orada bir put için mi kurban
keserlerdi?" şeklinde izah edilmiştir. Buna göre Hz. Nebi (s.a.v.),,
kadının kurban kesmek üzere adakta bulunduğu yerin kâfirlerin putları için
kurban kestikleri bir yer olup olmadığını sormuş, "hayır" mcevabını
alınca, nezrine vefa göstermesini emretmiştir. Avnü'I-Ma'bûd'un bu izahı kâfirlerin
tapındıkları, bayram yaptıkları ve putları için kurban kestikleri yerlerle
kayıtlı olan adaklara itibar edilmemesi gerektiğini gösterir. Daha önce
belirtildiği üzere, herhangi bir yerde ifa edilmek üzere yapılan nezirlerin,
denilen yerlerde yapılması âlimlerin çoğuna göre lâzım değildir. Bir kimse
kâfirlerle hiçbir alâkası olmasa bile, falan yerde kurban kesmeyi adaşa, başka
bir yerde adağını ifa edebilir. Buna göre, hadiste bahsi geçen kadının adağı
haddizatında bir tâattir. Yani nezre konu olması caizdir. Bu adağını orada
yerine getirmesi için de hadiste herhangi bir kayıt mevcut değildir.