DEVAM: Günah İşlemeyi
Adayana Keffaret Gerekir Diyenler
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
الْقَطَّانُ
قَالَ
أَخْبَرَنِي
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
الْأَنْصَارِيُّ
أَخْبَرَنِي
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
زَحْرٍ أَنَّ
أَبَا
سَعِيدٍ
أَخْبَرَهُ
أَنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
مَالِكٍ أَخْبَرَهُ
أَنَّ
عُقْبَةَ
بْنَ عَامِرٍ
أَخْبَرَهُ
أَنَّهُ
سَأَلَ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ أُخْتٍ لَهُ
نَذَرَتْ
أَنْ تَحُجَّ
حَافِيَةً
غَيْرَ
مُخْتَمِرَةٍ
فَقَالَ
مُرُوهَا
فَلْتَخْتَمِرْ
وَلْتَرْكَبْ
وَلْتَصُمْ
ثَلَاثَةَ
أَيَّامٍ
Ukbe b. Amir (r.a) haber
verdi ki: O, Hz. Nebi (s.a.v.)'e, yalınayak yürüyerek başı örtüsüz (başı açık)
hac'ca gitmeyi adayan kız kardeşinin durumunu sordu. Hz. Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurdu: "Ona emrediniz, başını örtsün, (bir şey'e) binsin ve üç gün oruç
tutsun."
İzah:
Müslim, nüzûr; Tirmizî,
nezûr; Nesâî, eymân; İbn Mâce, keffârât; Ahnıed b. Hanbel, IV, 145, 147, 149,
151.
Beyhakî, bu hadisin
isnadında ihtilâf olduğunu ve Ebû Dâ-vûd'un İbn Abbas'tan gelen rivayetinde,
"(Bir şeye) binsin" sözünden sonra; "Kurban olarak bir deve
götürsün" sözünün bulunduğunu söyler.
Avnu'l-Ma'bûd sahibi;
Sübülü's-Selâm'dan naklen, söyleyenlerin ismini belirtmeden, bu hadisin, Buhârî
ve Müslim'in şartlarına uygun olduğunun söylendiğini nakleder. Yine orada
belirıildiğine göre Buhari; "Ukbe b. Âmir'in hadisinde, kurban olarak bir
deve götürme emri yoktur. Şayet bu sahihse sanki o, nedb için bir emirdir. Onun
vechinde de gizlilik vardır" demiştir.
Hattâbî; Hz. Nebi
(s.a.v.)'in, başı açık olarak hacca gitmeyi adayan kadına başını örtmesini
emretmesini, günah olan bir şeyi yapmak için bulunulan adağın geçersiz olduğuna
delâlet sayar. Hattâbî'nin anlayışına göre; yalın ayak hacca gitme konusundaki
adak geçerlidir. Böyle bir adakta bulunan gücü yettiği nisbette o şekilde
yürür. Yürüyemez hale gelince, bir şeye biner ve Mekke'de bir kurban keser.
Avnü'l-Ma'bûd'da ise, yalınayak hacca gitmeyi adamanın muteber olmadığı
belirtilmektedir.
Yine Hattâbî, 3303
numarada gelecek olan hadisin şerhinde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in oruçla ilgili
emrini şöyle açıklar:
"Hz. Nebi
(s.a.v.)'in, "üç gün oruç tutsun" sözü, orucun hedy (kurban edilmek
üzere Mekke'ye götürülen hayvaniden bedel olmasından dola-' yıdır. Kadın oruçla
hedy arasında muhayyer bırakılmıştır. Bu, av öldüren ihramımın; bu avın varsa
benzeri veya kıymetini fakirlere vermek ya da her müd buğdaya mukabil bir gün
oruç tutmak arasında muhayyer olmasına benzer..."
Hattâbî bu sözleri ile,
günah olan bir şeyi yapmayı adayan kişinin adağımn geçersizliği ve kendisine
yemin keffareti gerekmediğini belirtiyor. Hadisi de bu anlayış istikametinde
izah ediyor.
Sübülü's-Selâm'da ise,
üç gün orucun, günah olan başı açık hacca gitmekle ilgili nezre riayet
edilmeyeceği için keffaret olarak emredildiği kaydedilir. Sübülü's-Selâm'ın
ifadesi şu şekildedir: "Her halde üç gün oruç tutmakla ilgili emir, başı
örtmemekle ilgili adak sebebiyledir. Çünkü bu, günah işlemek konusunda bir
adaktır. O halde bir yemin keffareti gerekmiştir. Bu. hadis, Allah'a isyanı
adayana yemin keffareti gerektiğini söyleyenlerin delillerindendir."
Aliyyü'1-Kârî de,
buradaki orucun keffaret için olduğuna işaret ediyor ve şöyle diyor:
"Önceden geçtiği
gibi günah işleme konusundaki adak gerçekleşir fakat ona vefa gerekmez. Aksine
o adak yerine getirilmez ve bir yemin keffareti ödenir. Bizim görüşümüz ve
hadislerden anlaşılan budur..."
Demek ki, âlimler
hadisi kendi görüşlerine göre yorumluyorlar. Masi-yetle ilgili nezirden dolayı
keffareti gerekli görmeyenler, Hattâbî'nin dediği gibi; karşı tarafta olanlar
da Aliyyü'l-Kârî'nin dediği gibi izahda bulunuyorlar. Sübülü's-Selâm sahibi,
her iki görüşü benimseyen mezheplerden birinden olmamakla beraber, Hanefîlerin
görüşü istikametinde fikir beyan etmektedir.
Hadiste mevzubahs
edilen diğer bir konu da; Kabe'ye yaya olarak gitmeyi adama meselesidir. Genel
olarak âlimlerin bu konudaki fikirleri şöyledir: Yaya olarak hacca gitmeyi
adamak caizdir. îbn Kudâme; bu konuda ihtilâf bilmiyorum, der. Böyle bir adakta
bulunan kişinin gücünün yettiği . ölçüde yürümesi gerekir. Yürümekten aciz
duruma düşerse kendisine bir kurban gerekir. Şafiî'nin bir görüşüne göre bu
kurban müstehaptır. Ebû Hanî-fe'den gelen bir rivayette, böyle bir adakta
bulunan kişi ihrama girdiği yerden itibaren yürümeye başlar. İmam Şafiî'nin
meşhur görüşü de bu istikamettedir. Hanbelîlere göre; yürüyemediği için bineğe
binen kişiye bir yemin keffareti lâzımdır.
Kadı İyaz'ın şöyle
dediği nakledilir: "Hacca yürüyerek gitmek bir tâat-tir. O halde bunu
adayan kişi, diğer tâatleri adadığında olduğu gibi bunda da adağına riayet
etmelidir. Ancak yürüyemez hale gelince bir bineğe biner ve bunun fidyesini
verir." Yürüyerek gitmeye gücü yettiği halde bineğe binerse, Şâfiîlerden
meşhur olan görüşe göre; günahkâr olmakla birlikte hacc veya umresi sahihtir.
Kendisine bir kurban gerekir. Bu konuda kurbandan maksat bir koyun kesmektir.
3296 numarada gelecek
olan hadis de bu görüşü te'yid etmektedir.