SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 2951 >>

بَاب فِي قَسْمِ الْفَيْءِ

13-14. Harpsiz Olarak Ele Geçen Ganimetlerin Taksimi

 

حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ زَيْدِ بْنِ أَبِي الزَّرْقَاءِ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ دَخَلَ عَلَى مُعَاوِيَةَ فَقَالَ حَاجَتَكَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ فَقَالَ عَطَاءُ الْمُحَرَّرِينَ فَإِنِّي رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوَّلَ مَا جَاءَهُ شَيْءٌ بَدَأَ بِالْمُحَرَّرِينَ

 

Zeyd b. Eslem'den demiştir ki: Abdullah b. Ömer (birgün) Hz. Muaviye'nin yanına girmişti. (Hz. Muaviye O'na) "Ey Abdurrahman'ın babası, ihtiyacın (nedir anlat?) demiş, (İbn Ömer de harpsiz olarak ele geçen mallardan) hürriyetlerine yeni kavuşan kölelere (verilmesi gereken) bağışlar için geldim. Çünkü ben RasûluUah'ın kendine gelen mallar(ın dağıtımın)da, önce hürriyetine (yeni) kavuşmuş olan kölelerden başladığını gördüm" cevabını vermiş.

 

 

İzah:

Mevzumuzu teşkil eden bu babda, fey mevzusu işlenmektedir. Bilindiği gibi fey sözlükte, bir şeye dönmek anlamına gelir. İstilahta ise, müslümanların savaşmadan ele geçirdikleri ganimet anlamında kullanılır. Hanefî ulemasından İbn Abidin bu mevzuda şöyle diyor: "Gani­met, kâfirlerle savaşırken onlardan zorla alman maldır. Bu malın beşte biri beytülmale ayrıldıktan sonra kalanı, gaziler arasında taksim edilir.

 

Fey ise haraç gibi, kafirlerden harpten sonra alınan maldır, bu fey bü­tün müslümanların masraflarına sarf olunur...

 

Buna göre harp yapılmadan kâfirlerin İslâm hükümdarına verdikleri he­diyeler Fey değildir. Hindiyede zikredilmiştir ki, ganimet gazilerin kuvvetiy­le zorla kafirlerden alman maldır. Fey ise haraç ve cizye gibi harpsiz olarak kafirlerden alınan maldır. Ganimetten beşte biri beyt'ül-mal için ayrılır. Feyde ise ayrılmaz.[Davudoğlu A. İbn Abidin terceme ve şerhi VI11-398-399.] Hz. Nebi onları kendi içtihadına göre müslümanların yararına sarf eder.

 

Elmalı'h Muhammed Hamdi Efendi de şu sözleriyle bu manâyı te'yid etmektedir: "Bizim ashabımızdan yani hanefiyeden bu farkı tasrih edenler vardır. Demişler ki: ganimet harp halindeyken küffardan kahru galebe ile alınandır... Fey ise harp bittikten ve dâr dar-i İslâm olduktan sonra onlar­dan alınandır. Hükmü; beşte bir ayrılmadan hepsi muslümanların maslahat­larına sarf-olunmaktır.”[Yazır Muhammed Hamdi Hak dini Kur'ân dili tefsiri VI1-4821.] Bu satırlar Hanefî ulemasının Fey ile ganimet hakkındaki görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır. Feyin sarf edileceği yer­ler mevzusunda İbn Rüşd şunları kaydediyor:

 

"Fey; cumhura göre, muslümanların düşmandan tehdid ve korkutma yoluyla aldıkları mallara denir. Ulema feyin sarf ve harcama yeri hakkında ihtilâf etmişlerdir. Cumhur; fey; zengin yoksul ayırdedilmeksizin her müs-lümana verilebildiği gibi, ordunun erzak ve masrafı, hakim ve valilerin ma­aşı, köprü, okul ve camilerin yapım ve onarımı gibi devletin sair hizmetlerinde harcanabilir. Ganimet gibi taksime tabi değildir.

 

İmâm Şafiî'ye göre, -Ganimetin beşte biri gibi feyin de beşte biri gani­met âyetinde (yani Haşr sûresinin yedinci âyetinde) zikredilen beş sınıfa (Hz. Nebie, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış yol­culara) taksim edilir. Geri kalan beşte dördü ise, devlet reisinin yetkisinde­dir. Devlet reisi, çoluk çocuğunun ve uygun gördüğü kimselerin geçimlerini ondan sağlar.-

 

Zannedersem kimisi de -Feyin tamamı ganimetin beşte birinin verildiği beş sınıf arasında taksim edilir- demiştir. Tahminime göre bu da İmâm Şafi­î'nin kavlidir.

 

"Fey'İn tamamı imamın yetki ve içtihadına bağlıdır" diyenlerle, "ga­nimetin beşte birine sahip olan beş sınıfa verilir" diyenler arasındaki ihtila­fın sebebi, yukarıda geçen ganimetin beşte biri hakkındaki ihtilâfa yol açan sebebin aynısıdır. Zira "Ganimetin beşte biri âyette zikredilen beş sınıftan başkasına verilmez" diyenler; "fey'de bu beş sınıfa mahsustur" demişlerdir.

 

Âyette zikredilen beş sınıftan maksat umumdur, diyenler "Ganimetin beşte biri gibi, fey'in tamamıda Beytü'l-mal'ın olup İmamın yetkisine bağlıdır" demişlerdir. Ganimetin beşte biri gibi, fey'in de beşte birinin ganimetler âye­tinde zikredilen beş sınıfa verildiği görüşü ise, İmam Şafiî'den evvel hiç kimse tarafından söylenmemiştir. İmam Şafiî'yi bu görüşe sevkeden sebep; gani­metler âyetinde zikredilen beş sınıfın fey' âyetinde de zikredilmiş olmaları­dır. İmam Şafiî bundan, ganimetler gibi fey'in de beşte birinin bu beş sınıfa verildiği görüşünü tercih etmiştir. Halbuki âyetin zahirinden, fey'in beşte biri değil, fey'in hepsinin bu beş sımfa verilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Tahminimce bu görüşe de kail olanlar vardır. Müslim'in rivayetine göre Hz. Ömer:

 

"Beni Nadr malları, Allah'ın kendi Nebiine fey olarak vermiş olduğu bir mal idi. Yani bu malı kazanmada ne at koşturulmuş, ne de silah kullanıl­mıştı. Bunun için bu mal Nebi (S.A.V.) efendimize mahsustu ve yıllık na­fakasını bu maldan sağlar, gerisini de silâh ve harp malzemesinde harcardı" demiştir. Bu da İmam Mâlik'in görüşünü te'yid etmektedir.[Meylâni Ahmed, Bidayet-ü'l Müctehid ve Nihayetü'l Muktesid tercemesi I, 604.]

 

Bu hadis-i şerifte, Hz. tbn Ömer (r.a.)'nın fey gelirlerinden yeni hürri­yetine kavuşan kölelerin hisselerine düşecek malların vaktinde verilmediğini gördüğü için Hz. Muaviye'yi uyardığı ve Hz. Nebiin henüz divana (kayıt defterlerine) geçmemiş olan bu kimselerin unutularak mağdur duruma dü­şecekleri ihtimalini düşünerek, herkesin hissesinden önce onların hissesini ver­diğini Muaviye'ye hatırlattığı ifade edilmektedir.

 

Bu bakımdan Kadı Şevkanî bu hadisin hürriyetine yeni kavuşan kimse­lere ganimetteki hisselerini vermekte öncelik hakkı tanınmasının müstehab olduğunu söylemiştir.

 

Hanefî âlimlerinden İbn Melek'e göre; burada ganimetlerin taksiminde kendilerine öncelik hakkı tanınması istenen kimselerin kendilerini ihlasla Al­lah'a kulluğa adayan kimseler olduğunu söylemiştir. Bunların mûkâteb kö­leler olduğunu söyleyenler de vardır.