بَاب
فِي
الْخَلِيفَةِ
يَسْتَخْلِفُ
8- Halife, (Ölürken)
Yerine Birini Tayin Edebilirimi?)
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ دَاوُدَ
بْنِ سُفْيَانَ
وَسَلَمَةُ
قَالَا
حَدَّثَنَا عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَالِمٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ قَالَ
قَالَ عُمَرُ
إِنِّي إِنْ
لَا
أَسْتَخْلِفْ
فَإِنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ لَمْ
يَسْتَخْلِفْ
وَإِنْ
أَسْتَخْلِفْ
فَإِنَّ
أَبَا بَكْرٍ
قَدْ
اسْتَخْلَفَ
قَالَ
فَوَاللَّهِ
مَا هُوَ
إِلَّا أَنْ
ذَكَرَ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَبَا
بَكْرٍ
فَعَلِمْتُ
أَنَّهُ لَا
يَعْدِلُ
بِرَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَحَدًا
وَأَنَّهُ
غَيْرُ مُسْتَخْلِفٍ
İbn Ömer'den demiştir
ki: (Babam) Ömer (r.a) dedi ki: "Eğer ben yerime birini halife tayin
etmezsem (bu sünnete uygun bîr hareket olur.) Çünkü Rasûlullah (S.A.V.) yerine
bir halife tayin etmemiştir. Eğer, yerime bir halife tayin edersem (bu da
caizdir.) Çünkü Ebû Bekir (r.a.) yerine bir halife tayin etmiştir. (İbn Ömer,
rivayetine devam ederek) dedi ki:
Allah'a yemin olsun ki
(Hz. Ömer'in bu mevzuda tutmuş olduğu yol) Rasûlullah (s.a.v.)'Ie, Hz. Ebu
Bekir'in (uygulamalarını) hatırlamasından (ve onlara uymasından) başka bir şey
değildir. (Babamın Rasûlü Ekrem'in bu mevzudaki tatbikatını göz önüne
getirdiğini görünce) Onun kimseyi Rasûlullah (S.A.V.)'e denk tutmadığını ve
yerine kimseyi tayin etmeyeceğini kesinlikle anladım.
İzah:
Müslim, imâre; Buharî,
ahkam; Tirmizî, Fiten Ahmed b. Hanbel 1-13, 43, 46, 47.
Metinde geçen
Rasûlullah sallallahû aleyhi ve sellem yerine bir halife tayin etmemiştir, sözü
Hz. Peygamberin, bu ümmetin idaresini üstlenecek ve onlar arasında ilahi
hükümleri uygulayacak bir devlet reisinin başa gelmesine dair (ıerhangi bir
çaba sarfetmediği ve bu hususta herhangi bir emir ve tavsiyede bulunmadığı
anlamına gelmez. Çünkü Hz. Peygamberin "Devlet reisleri
Kureyş*tendir."[Ahmet b. Hanbel 111-129] buyurması» vefatım mü-teakib
Kureyş'ten bir devlet başkanı seçip, ona biat edilmesini emretmesi anlamına
gelir.
Sahabe-i kiram bunu çok
iyi anladıkları içindir ki, Hz. Peygamber vefat edince, yeni halifeyi seçmeden
hiçbir işle, hatta Hz. Peygamberin teçhiz ve tekfini ile dahi
ilgilenmemişlerdir. Hz. Peygamberin makamına getirdikleri Hz. Ebû Bekir'e
Rasûlullah'in halifesi ismini vermeleri de onu bu makama Hz. Peygamberin
devlet başkanı seçilmesi hususundaki emrine uyarak getirdiklerini ifade etmek
istemelerinden doğmuştur. İşte bu gerçek, müs-lümanların başlarına bir halife
seçmelerinin farz olduğunun en büyük delillerinden biridir.
Müslümanlar arasında
Allah'ın hükümlerini uygulamak, onları, serlerden, zulümden ve fesaddan
korumak ancak müslüman bir devlet reisinin varlığıyla mümkündür. Aksi takdirde
müslümanlar bu tehlikelerden kendilerini koruyamazlar. Devlet idaresinde bir
başkanın mevcudiyeti kadar herhangi bir yerde bulunan bir İslam toplumu için
bir başkanın bulunması da önemlidir.
İşte bu sebepledir ki,
Rasûlullah (S.A.V.) İslam ordusunu Mute savaşına gönderirken başlarına Zeyd b.
Harise'yi kumandan tayin ederek bayrağı ona teslim etti ve askerlere hitaben
yaptığı konuşmada
"Eğer Zeyd b.
Harise şehid edilecek olursa kumandanınız Ca'fer b. Ebî Tâlib'dir. O'd a şehid
edilirse kumandanınız Abdullah b. Revaha'dır." buyurdu. Bunun üzerine Zeyd
b. Harise şehid olunca bayrağı Hz. Ca'fer aldı. Ca'fer şehid olunca Abdullah
b. Revâha, O da şehid olunca Halid b. Ve-lid aldı. Sonra Allah Hz. Halid eliyle
müslümanlara fethi müyesser kıldı.
Bütün bunlar,
müslümanların başına bir halife tayin etmenin önemine ve farziyyetine delalet
eden hususlardır.
Yine bu sebepledir ki
Hz. Peygamberden sonra hilâfet makamına gelen Hz. Ebû Bekir de bu meseleye
gereken önemi vermiş, vefatı yaklaşınca müslümanlara bir mektup yazarak
başlarına Hz. Ömer'i halife tayin ettiğini bildirmiş ve ona biat etmelerini
emretmiş, Müslümanlar da bu emre uyarak Hz. Ömer'e biat etmişlerdir.
Hz. Ömer de vefatı
yaklaşınca böylesine önemli olan bir meseleyi halletmek istedi.
Bu meseleyi halletmek
için karşısında iki yol vardı. Birisi Hz. Peygamberin yaptığı gibi hiçbir aday
göstermeden müslümanlardan sadece yerine bir halife seçmelerini istemek. Diğeri
de Hz. Ebû Bekir'in yaptığı gibi yerine bizzat kendisi bir halife adayı
gösterip halktan ona biat etmelerini istemekti.
Hz. Ömer bu iki yolun
ikisinden de yararlanmak gayesiyle sadece birine tabi olmakla yetinmeyip ikisi
arasında bir yol takibetti. Şöyle ki, halife seçimini Cennetle müjdelenmiş olan
sahabilerden olan bir şuraya havale etti. Onlar da içlerinden birini halife
seçmelerini istedi. Onlar da içlerinden Hz. Osman'ı halife seçtiler.