بَاب
فِي أَخْذِ
الْجِزْيَةِ
29-30. Cizye Almanın
Hükmü
حَدَّثَنَا
الْعَبَّاسُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَظِيمِ
حَدَّثَنَا
سَهْلُ بْنُ
مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
أَبِي
زَائِدَةَ عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ إِسْحَقَ
عَنْ عَاصِمِ
بْنِ عُمَرَ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
وَعَنْ
عُثْمَانَ
بْنِ أَبِي
سُلَيْمَانَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَعَثَ خَالِدَ
بْنَ
الْوَلِيدِ
إِلَى
أُكَيْدِرِ
دُومَةَ
فَأُخِذَ
فَأَتَوْهُ
بِهِ
فَحَقَنَ لَهُ
دَمَهُ وَصَالَحَهُ
عَلَى
الْجِزْيَةِ
Osman b. Ebû
Süleyman'dan (rivayet olunduğuna göre); Nebi (s.a.v.) (Tebük savaşından sonra)
Halid b. Velid'i Devmet (-ül-Cendel)de (bulunan) Ukeydir üzerine göndermiş (Hz.
Halid'le emrindeki müslümanlar tarafından) yakalanmış ve (o'nu Hz. Peygamber'in
huzuruna) getirmişler, (Hz. Nebi de) onun kanını bağışlamış ve cizye (vermesi)
şartıyla onunla anlaşmış.
İzah:
Cizye: Zimmilerden
(müslüman olmayanlardan) can güven-İlklerinin sağlanması karşılığında, İslam
devleti tarafından alınan baş vergisine denir.
Cizyenin toplanması şu
âyet-i kerimeye dayanır. "O, kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve
ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve peygamberin haram ettiği şeyleri haram
tanımayan, hak dinini din olarak tanımayan kimselerle, küçülerek cizye
verecekleri zamana kadar savaşın."[Tevbe 29] Topraktan alınan bir vergiyi
ifade eden haraç, bazan cizyeyi de içine alacak şekilde geniş manada
kullanılmıştır.
Cizye iki şekilde
konur.
1. Karşılıklı anlaşma
ile mikdarı tesbit edilir.
2. Savaşla ve düşmanı
yenerek,
tslam devleti yerli
halkı toprakları ve mülklerinde bırakarak onlara bu vergiyi takdir eder. Cizye
vergisi hür ve mümeyyiz erkeklerden alınır. Çocuklardan, kadınlardan, rahip,
âma, kötürüm ve çalışamayan fakirlerden alınmaz. Üzerinde cizye borcu varken
Islamı kabul edenlerden bu borcu düşer. Cizye mükellefi bu vergiyi ödemekle
zimme denilen bir himayeye hak kazanır. Onun can, mal ve din emniyeti sağlanır.
Devlet bu emniyet şartlarını temin edemezse cizyeyi hak edemez. Vergiyi tahsil
devresi seneliktir. Kolaylık olmak üzere birkaç taksitte alınır.[Debbağoğlu
A.Ansiklopedik Büyük İslâm İlmihali 107-108]
İslâm hükümeti
tarafından konulan cizyelerin mikdarı şahıslara göre üç derecede bulunur.
Zengin olanlara senelik kırksekiz (48), ortahallilere yir-midört (24),
çalışmaya gücü yeten fakirlere de oniki (12) dirhem cizye tarh edilir.
Nisab mikdarına, yani
ikiyüz dirhem gümüşe malik olmayanlar fakir, ikiyüz dirhem mikdarına malik
olanlar orta halli dörtyüz ve daha ziyade dirhem mikdarına malik olanlar da
zengin sayılırlar...[Bilmen Ö.N. Hukuku-tslâmiyye ve Islılahad Fıkhiyye Kamus
IV-99.]
Cizyenin meşruluğuna
delalet eden bu hadis-i şerifte anlatılan hadise, -hicretin dokuzuncu senesinde
(M. 630) vukubulan Tebük seferi esnasında olmuştur.
Siyer kitaplarında bu
hadise şöyle anlatılıyor: "Nebiimiz, Tebük'te bulunduğu sırada Halid b.
Velid'i çağırdı. Yanına dörtyüz süvari verip kendisini Dûmet-üI-Cendel'de
bulunan Ukeydir b. Abdülmalik'e gönderdi. Ukey-dir, Kindelerden olup, onların
kralı idi ve hristiyandı. Dûmetü'l-Cendel, akarsuyu, hurmalık ve ekinleri
bulunan bir yerdir. Şam yollarının ağzında-dır. Dımışk'a beş, Medine'ye onbeş
veya onaltı geceliktir.
Şam'ın Medine'ye en
yakın beldelerindendir. Tebük'ün yakınındadır.
Ukeydir'in Yakalanışı:
Halid b. Velid,
Tebük'ten ayrılıp Dûmetü'l-Cendel'e doğru gitti.
Mehtaplı bir yaz
gecesinde Ukeydir'in kalesine, gözle görülebilecek yere kadar yaklaştı.
O sırada Ukeydir,
kalesinin üzerinde ve karısı da yanında bulunuyordu.
Ukeydir, kalenin
üzerine, havanın sıcaklığından ötürü çıkmıştı. Şarkıcı cariyesi, kendisine
şarkı söylüyordu, sonra şarap getirtip içti. Derken, yabani bir sığır gelip
kale kapısının önüne yattı. Kalenin kapısını,-boynuzuyla kazımağa, başladı.
Ukeydir'in karısı Rebab bint-ineyf, İbn Amir'ûl-Rindiyye gidip kalenin
üzerinden bakınca, Yabani sığın gördü. Kendi kendine "Ben, doğrusu yabani
sığırın bu geceki gibi semiz ve etlisini görmedim!" dedi.
Ukeydir'e
"seninde, bunun gibisini görmüşlüğün var mı hiç?" diye sordu.
Ukeydir "Hayır
vallahi, görmemişimdir?" dedi.
Rebab "Bunu, görüp
te kendi haline bırakabilecek bir kimse varmıdır?" diye sordu.
Ukeydirj"Hayır! Onu, hiç kimse bırakamaz?"
Vallahi, ben bu geceden
başka hiç bir gecede bize yabani sığır geldiğini görmemişimdir.
Ben, onları yakalamak
istediğim zaman, bir ay veya daha çok zaman atlar besler, sonra da, üzerine
biner, adamlar ve aletlerle birlikte avlamaya çıkardım." dedi.
Kalenin üzerinden indi.
Atım getirmelerini emretti.
Atı getirilip
eğerlendi. Ukeydir, atına bindi. Kendisiyle birlikte ev halkından bazıları da,
atlandılar.
Ukeydir'in yanına
katılanlar arasında kardeşi Hassan ile iki kölesi de, bulunuyordu.
Ellerinde kısa mızrakları
olduğu halde, kaleden dışarı çıktılar.
Kaleden ayrıldıkları
zaman, Hâlid b. Velid'in süvarileri atlarından hiç biri kişnemekşizin ve
kımıldamaksızın onları gözetlediler.
Kaleden bir müddet
uzaklaşınca, Ukeydir'in üzerine saldırdılar. Ukey-dir'i yakalayıp esir ettiler.
Hassan ise, teslim
olmağa yanaşmayıp çarpışmağa kalkınca, kendisini vurup öldürdüler.
Kölelerle ev halkından
olanlar kaçıp kaleye girdiler.
Ukeydir'le Anlaşma
Yapılışı
Halid b. Velid,
Ukeydir'e
"Sen bana kaleyi
açtırıp feth ettirmek şartıyle seni, Rasülullah (s.a.v.) götürünceye kadar
öldürülmekten korumayı üzerime alsam olur mu?" diye sordu Ukeydir
"Olur!" dedi.
Hâlid b. Velid,
Ukeydir'le böylece anlaştı.
Arap kabilelerinin
birer birer müslüman olduklarını görünce, Dûmeli-ler, Nebiimizden korkmağa
başlamışlardı.
Halid b. Velid,
Ukeydir'i, bağlı olarak kalenin kapısına kadar götürüp yanaştırdı.
Ukeydir, ev halkına
"Kalenin kapısını
açınız!" diye seslendi.
Ukeydir'i, bağlı görünce,
Ukeydir'in kardeşi Mudad, kapıyı açmaktan kaçındı.
Bunun üzerine Ukeydir,
Hâlid b. Velid'e
"Vallahi onlar,
benim bağlı bulunduğumu gördükçe, bana, kalenin kapısını açmazlar. Sana, Allah
adına and veriyorum. İstersen, sana, kaleyi feth ettirmek üzere, bağımı çöz!
İstersen, kale halkı hakkında benimle anlaşma yap!" dedi. Halid b. Velid
"Seninle kale
halkı hakkında anlaşma yapalım" dedi. Ukeydir:
"İstersen ben,
seni hakem yapayım, istersen, sen beni, hakem yap! dedi. Halid b. Velid:
"Olur. Biz senin
verdiğin şeyi kabul ederiz" dedi. Bunun üzerine
1. İki bin deve,
2. Sekiz yüz at,
3. Dört yüz zırh
gömlek,
4. Dört yüz mızrak
vermek ve
5. Ukeydir'le kardeşi,
Nebiimize kadar götürülüp hakkında Nebiimiz tarafından hüküm verilmek üzere
antlaştilar. Ukeydir'in bağı çözülüp kale kapısı açıldı.
Halid b. Velid, kaleden
içeri girdi. Ukeydir'in kardeşi Mudad'ı bağladı. Teslim edilmesi
kararlaştırılan ganimet malları teslim alındı.
Ganimetin Bölüştürülüşü
Nebiimize, başkumandan
hakkı olarak ganimet malları içinden bir şey seçildikten ve beştebir hisse
çıkarıldıktan sonra kalanların beştedör-dü mücahidler arasında bölüştürüldü.
Ukeydir'in Cizye Vermek
Üzere Sulh Oluşu Ve Kendisine Emân Fermanı Verilişi:
Ukeydir'le kardeşi, Nebiimizin
yanına getirildiler.
Ukeydir'in boynunda
altından Haç, sırtında da, atlastan elbise vardı. Musa b. Ukbe'ye göre:
Nebiimiz, onları müslümanlığa davet etti. Fakat yanaşmadılar Cizye ödemeğe
razı oldular.
Nebiimiz, Ukeydir'in ve
kardeşi Mudad'ın kanını bağışladı. Cizye vermek üzere sulh oldu. Kendilerini
serbest bıraktı. Ayrıca Nebiimiz, onlara içinde emân ve sulh maddeleri bulunan
bir de yazı yazdırdı ve onu, baş parmağının tırnağıyla çizerek mühürledi.
Nebiimiz, yanında mühür
bulunmazsa, mühür yerine, böyle elinin tırnağıyla çizgi yapardı.
Ukeydir, Tebük'ten
memleketine dönüp gitti.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi IX-217-221.]