SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 3037 >>

بَاب فِي أَخْذِ الْجِزْيَةِ

29-30. Cizye Almanın Hükmü

 

حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي زَائِدَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَقَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَعَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِي سُلَيْمَانَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ إِلَى أُكَيْدِرِ دُومَةَ فَأُخِذَ فَأَتَوْهُ بِهِ فَحَقَنَ لَهُ دَمَهُ وَصَالَحَهُ عَلَى الْجِزْيَةِ

 

Osman b. Ebû Süleyman'dan (rivayet olunduğuna göre); Nebi (s.a.v.) (Tebük savaşından sonra) Halid b. Velid'i Devmet (-ül-Cendel)de (bulunan) Ukeydir üzerine göndermiş (Hz. Halid'le emrindeki müslümanlar tarafından) yakalanmış ve (o'nu Hz. Peygamber'in huzuruna) getirmişler, (Hz. Nebi de) onun kanını bağışlamış ve cizye (vermesi) şartıyla onunla anlaşmış.

 

 

İzah:

Cizye: Zimmilerden (müslüman olmayanlardan) can güven-İlklerinin sağlanması karşılığında, İslam devleti tarafından alı­nan baş vergisine denir.

 

Cizyenin toplanması şu âyet-i kerimeye dayanır. "O, kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve peygambe­rin haram ettiği şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak tanımayan kimselerle, küçülerek cizye verecekleri zamana kadar savaşın."[Tevbe 29] Toprak­tan alınan bir vergiyi ifade eden haraç, bazan cizyeyi de içine alacak şekilde geniş manada kullanılmıştır.

 

Cizye iki şekilde konur.

 

1. Karşılıklı anlaşma ile mikdarı tesbit edilir.

 

2. Savaşla ve düşmanı yenerek,

 

tslam devleti yerli halkı toprakları ve mülklerinde bırakarak onlara bu vergiyi takdir eder. Cizye vergisi hür ve mümeyyiz erkeklerden alınır. Ço­cuklardan, kadınlardan, rahip, âma, kötürüm ve çalışamayan fakirlerden alınmaz. Üzerinde cizye borcu varken Islamı kabul edenlerden bu borcu dü­şer. Cizye mükellefi bu vergiyi ödemekle zimme denilen bir himayeye hak kazanır. Onun can, mal ve din emniyeti sağlanır. Devlet bu emniyet şartları­nı temin edemezse cizyeyi hak edemez. Vergiyi tahsil devresi seneliktir. Ko­laylık olmak üzere birkaç taksitte alınır.[Debbağoğlu A.Ansiklopedik Büyük İslâm İlmihali 107-108]

 

İslâm hükümeti tarafından konulan cizyelerin mikdarı şahıslara göre üç derecede bulunur. Zengin olanlara senelik kırksekiz (48), ortahallilere yir-midört (24), çalışmaya gücü yeten fakirlere de oniki (12) dirhem cizye tarh edilir.

 

Nisab mikdarına, yani ikiyüz dirhem gümüşe malik olmayanlar fakir, ikiyüz dirhem mikdarına malik olanlar orta halli dörtyüz ve daha ziyade dirhem mikdarına malik olanlar da zengin sayılırlar...[Bilmen Ö.N. Hukuku-tslâmiyye ve Islılahad Fıkhiyye Kamus IV-99.]

 

Cizyenin meşruluğuna delalet eden bu hadis-i şerifte anlatılan hadise, -hicretin dokuzuncu senesinde (M. 630) vukubulan Tebük seferi esnasında olmuştur.

 

Siyer kitaplarında bu hadise şöyle anlatılıyor: "Nebiimiz, Tebük'te bulunduğu sırada Halid b. Velid'i çağırdı. Yanına dörtyüz süvari verip ken­disini Dûmet-üI-Cendel'de bulunan Ukeydir b. Abdülmalik'e gönderdi. Ukey-dir, Kindelerden olup, onların kralı idi ve hristiyandı. Dûmetü'l-Cendel, akarsuyu, hurmalık ve ekinleri bulunan bir yerdir. Şam yollarının ağzında-dır. Dımışk'a beş, Medine'ye onbeş veya onaltı geceliktir.

 

Şam'ın Medine'ye en yakın beldelerindendir. Tebük'ün yakınındadır.

 

Ukeydir'in Yakalanışı:

 

Halid b. Velid, Tebük'ten ayrılıp Dûmetü'l-Cendel'e doğru gitti.

 

Mehtaplı bir yaz gecesinde Ukeydir'in kalesine, gözle görülebilecek ye­re kadar yaklaştı.

 

O sırada Ukeydir, kalesinin üzerinde ve karısı da yanında bulunuyordu.

 

Ukeydir, kalenin üzerine, havanın sıcaklığından ötürü çıkmıştı. Şarkıcı cariyesi, kendisine şarkı söylüyordu, sonra şarap getirtip içti. Derken, yaba­ni bir sığır gelip kale kapısının önüne yattı. Kalenin kapısını,-boynuzuyla kazımağa, başladı. Ukeydir'in karısı Rebab bint-ineyf, İbn Amir'ûl-Rindiyye gidip kalenin üzerinden bakınca, Yabani sığın gördü. Kendi kendine "Ben, doğrusu yabani sığırın bu geceki gibi semiz ve etlisini görmedim!" dedi.

 

Ukeydir'e "seninde, bunun gibisini görmüşlüğün var mı hiç?" diye sordu.

 

Ukeydir "Hayır vallahi, görmemişimdir?" dedi.

 

Rebab "Bunu, görüp te kendi haline bırakabilecek bir kimse varmıdır?" diye sordu. Ukeydirj"Hayır! Onu, hiç kimse bırakamaz?"

 

Vallahi, ben bu geceden başka hiç bir gecede bize yabani sığır geldiğini görmemişimdir.

 

Ben, onları yakalamak istediğim zaman, bir ay veya daha çok zaman atlar besler, sonra da, üzerine biner, adamlar ve aletlerle birlikte avlamaya çıkardım." dedi.

 

Kalenin üzerinden indi. Atım getirmelerini emretti.

 

Atı getirilip eğerlendi. Ukeydir, atına bindi. Kendisiyle birlikte ev hal­kından bazıları da, atlandılar.

 

Ukeydir'in yanına katılanlar arasında kardeşi Hassan ile iki kölesi de, bulunuyordu.

 

Ellerinde kısa mızrakları olduğu halde, kaleden dışarı çıktılar.

 

Kaleden ayrıldıkları zaman, Hâlid b. Velid'in süvarileri atlarından hiç biri kişnemekşizin ve kımıldamaksızın onları gözetlediler.

 

Kaleden bir müddet uzaklaşınca, Ukeydir'in üzerine saldırdılar. Ukey-dir'i yakalayıp esir ettiler.

 

Hassan ise, teslim olmağa yanaşmayıp çarpışmağa kalkınca, kendisini vurup öldürdüler.

 

Kölelerle ev halkından olanlar kaçıp kaleye girdiler.

 

Ukeydir'le Anlaşma Yapılışı

 

Halid b. Velid, Ukeydir'e

 

"Sen bana kaleyi açtırıp feth ettirmek şartıyle seni, Rasülullah (s.a.v.) götürünceye kadar öldürülmekten korumayı üzerime alsam olur mu?" diye sordu Ukeydir

 

"Olur!" dedi.

 

Hâlid b. Velid, Ukeydir'le böylece anlaştı.

 

Arap kabilelerinin birer birer müslüman olduklarını görünce, Dûmeli-ler, Nebiimizden korkmağa başlamışlardı.

 

Halid b. Velid, Ukeydir'i, bağlı olarak kalenin kapısına kadar götürüp yanaştırdı.

 

Ukeydir, ev halkına

 

"Kalenin kapısını açınız!" diye seslendi.

 

Ukeydir'i, bağlı görünce, Ukeydir'in kardeşi Mudad, kapıyı açmaktan kaçındı.

 

Bunun üzerine Ukeydir, Hâlid b. Velid'e

 

"Vallahi onlar, benim bağlı bulunduğumu gördükçe, bana, kalenin kapısını açmazlar. Sana, Allah adına and veriyorum. İstersen, sana, kaleyi feth ettirmek üzere, bağımı çöz! İstersen, kale halkı hakkında benimle an­laşma yap!" dedi. Halid b. Velid

 

"Seninle kale halkı hakkında anlaşma yapalım" dedi. Ukeydir:

 

"İstersen ben, seni hakem yapayım, istersen, sen beni, hakem yap! de­di. Halid b. Velid:

 

"Olur. Biz senin verdiğin şeyi kabul ederiz" dedi. Bunun üzerine

 

1. İki bin deve,

 

2. Sekiz yüz at,

 

3. Dört yüz zırh gömlek,

 

4. Dört yüz mızrak vermek ve

 

5. Ukeydir'le kardeşi, Nebiimize kadar götürülüp hakkında Nebiimiz tarafından hüküm verilmek üzere antlaştilar. Ukeydir'in bağı çözülüp kale kapısı açıldı.

 

Halid b. Velid, kaleden içeri girdi. Ukeydir'in kardeşi Mudad'ı bağladı. Teslim edilmesi kararlaştırılan ganimet malları teslim alındı.

 

Ganimetin Bölüştürülüşü

 

Nebiimize, başkumandan hakkı olarak ganimet malları içinden bir şey seçildikten ve beştebir hisse çıkarıldıktan sonra kalanların beştedör-dü mücahidler arasında bölüştürüldü.

 

Ukeydir'in Cizye Vermek Üzere Sulh Oluşu Ve Kendisine Emân Fermanı Verilişi:

 

Ukeydir'le kardeşi, Nebiimizin yanına getirildiler.

 

Ukeydir'in boynunda altından Haç, sırtında da, atlastan elbise vardı. Musa b. Ukbe'ye göre: Nebiimiz, onları müslümanlığa davet etti. Fa­kat yanaşmadılar Cizye ödemeğe razı oldular.

 

Nebiimiz, Ukeydir'in ve kardeşi Mudad'ın kanını bağışladı. Ciz­ye vermek üzere sulh oldu. Kendilerini serbest bıraktı. Ayrıca Nebii­miz, onlara içinde emân ve sulh maddeleri bulunan bir de yazı yazdırdı ve onu, baş parmağının tırnağıyla çizerek mühürledi.

 

Nebiimiz, yanında mühür bulunmazsa, mühür yerine, böyle eli­nin tırnağıyla çizgi yapardı.

 

Ukeydir, Tebük'ten memleketine dönüp gitti.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi IX-217-221.]