بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يَغْزُو
بِأَجْرِ
الْخِدْمَةِ
30. Hizmetinin
Ücretini Alıv.Ak Üzere Savaşan Kimse
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
عَاصِمُ بْنُ
حَكِيمٍ عَنْ
يَحْيَى بْنِ
أَبِي
عَمْرٍو
السَّيْبَانِيِّ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الدَّيْلَمِيِّ
أَنَّ
يَعْلَى
ابْنَ
مُنْيَةَ قَالَ
آذَنَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِالْغَزْوِ
وَأَنَا
شَيْخٌ
كَبِيرٌ
لَيْسَ لِي
خَادِمٌ
فَالْتَمَسْتُ
أَجِيرًا
يَكْفِينِي
وَأُجْرِي لَهُ
سَهْمَهُ فَوَجَدْتُ
رَجُلًا
فَلَمَّا
دَنَا
الرَّحِيلُ
أَتَانِي
فَقَالَ مَا
أَدْرِي مَا
السُّهْمَانِ
وَمَا
يَبْلُغُ
سَهْمِي
فَسَمِّ لِي
شَيْئًا
كَانَ
السَّهْمُ
أَوْ لَمْ
يَكُنْ
فَسَمَّيْتُ
لَهُ
ثَلَاثَةَ
دَنَانِيرَ
فَلَمَّا
حَضَرَتْ
غَنِيمَتُهُ
أَرَدْتُ
أَنْ
أُجْرِيَ لَهُ
سَهْمَهُ
فَذَكَرْتُ
الدَّنَانِيرَ
فَجِئْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَذَكَرْتُ
لَهُ
أَمْرَهُ فَقَالَ
مَا أَجِدُ
لَهُ فِي
غَزْوَتِهِ
هَذِهِ فِي
الدُّنْيَا
وَالْآخِرَةِ
إِلَّا دَنَانِيرَهُ
الَّتِي
سَمَّى
Ya'lâ b. Münye
(Ümeyye)'den; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.), seferberlik ilan etti. Ben de
yaşlı bir ihtiyardım. Hizmetçim de yoktu. (Savaşta) Benim hizmetimi
karşılayacak ücretli birini aradım. (Ganimetten kendisine düşecek olan) payını
da kendisine verecektim. Derken (bunu kabul eden) bir adam buldum. Hareket
(vakti) yaklaşınca bana gelip;
(Ganimet'ten elime geçecek) hisselerin ne
kadar olduğunu ve payıma ne düşeceğini bilmiyorum. Binaenaleyh bana bir mikdar
tâyin et. (Çünkü) harbin sonunda ganimetten bana düşecek bir pay ya bulunur, ya
da bulunmaz, dedi. Ben de ona üç dinar tayin ettim. Ganimeti (ortaya) gelince
ona hissesini vermek istedim, (onun için tayin ettiğim) dinarları hatırladım.
Ve Nebi (s.a.v.)'e varıp bu adam'ın durumunu anlattım. "Ben (bu kimsenin
eline) bu savaştan dünya ve ahirette (kendisine) tayin edilen dinarlardan başka
(birşey geçeceğini) zannetmiyorum." buyurdu.
İzah:
Hâkim, el-Müstedrek,
II, 112; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI, 331.
Bir kimsenin işini
görmek veya hayvanlarına bakmak üzere ücretle tutulan ve bu işleri yürütürken
aynı zamanda savaş meydanında hazır bulunan kimsenin bu savaşın ganimetlerinde
bir pay alıp-alamayacağı meselesi ulema arasında ihtilaflıdır. Bazılarına göre
bu kimse savaşa katılsa da katılmasa da ganimetten bir pay alamaz. Sadece
hizmetinin ücretini alır. İmam Evzâî ile İshâk (r.a.) bu görüştedirler. İmam
Şafiî'nin ilk görüşünden biri de budur. İmam Mâlik ile İmam Âhmed'e göre bu
kimse savaş anında mücâhidler ile beraber bulunmuşjise kesinlikle ganimetlerden
pay almaya hak kazanır. İsterse bilfiil savaşmış olmasın. Bazılarına göre ise,
bu kişi ganimetlerden pay almakla, hizmetinin ücretini almak arasında
muhayyerdir. Binaenaleyh isterse ücretini alır, isterse ganimetten hissesine
düşen payı alır.
Hanefi ulemasından
Aliyyü'1-Kâri bu mevzuda şunları söylüyor: En doğrusunu Allah bilir. Bana öyle
geliyor ki, bu kimse sadece bir iş için kiralanmış ve alacağı ücret
karşılığında savaşması şart koşulmamışsa, yaptığı hizmet karşılığında ücret
almaya hak kazandığı gibi bunun yanında yaptığı savaşa karşılık ganimetten pay
almaya da hak kazanır. Binaenaleyh, hem ücret hem de ganimetten pay alır. Çünkü
ganimetle ücret birbirine aykırı şeyler değildir. Bilakis birbirlerinin
tamamlayıcısıdırlar. Bizim mezhebimizde ücretle mükafat bir elde
birleşebilir.[Bk. Aliyyu’l-kari, Mirkatu’l-Mefatih, IV, 193.]