بَاب
فِي فَضْلِ
الْحَرْسِ
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
تَعَالَى
16. Azız Ve Celıl Olan
Allah Yolunda Nöbet Tutmanın Fazileti
حَدَّثَنَا
أَبُو
تَوْبَةَ
حَدَّثَنَا
مُعَاوِيَةُ
يَعْنِي
ابْنَ
سَلَّامٍ
عَنْ زَيْدٍ
يَعْنِي
ابْنَ
سَلَّامٍ
أَنَّهُ سَمِعَ
أَبَا
سَلَّامٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
السَّلُولِيُّ
أَبُو
كَبْشَةَ
أَنَّهُ
حَدَّثَهُ
سَهْلُ ابْنُ
الْحَنْظَلِيَّةِ
أَنَّهُمْ
سَارُوا مَعَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَوْمَ حُنَيْنٍ
فَأَطْنَبُوا
السَّيْرَ
حَتَّى
كَانَتْ
عَشِيَّةً
فَحَضَرْتُ
الصَّلَاةَ
عِنْدَ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَجَاءَ
رَجُلٌ
فَارِسٌ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ اللَّهِ
إِنِّي
انْطَلَقْتُ
بَيْنَ
أَيْدِيكُمْ
حَتَّى
طَلَعْتُ
جَبَلَ كَذَا
وَكَذَا فَإِذَا
أَنَا بِهَوَازِنَ
عَلَى
بَكْرَةِ
آبَائِهِمْ
بِظُعُنِهِمْ
وَنَعَمِهِمْ
وَشَائِهِمْ
اجْتَمَعُوا
إِلَى
حُنَيْنٍ
فَتَبَسَّمَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَقَالَ
تِلْكَ
غَنِيمَةُ
الْمُسْلِمِينَ
غَدًا إِنْ
شَاءَ
اللَّهُ
ثُمَّ قَالَ
مَنْ
يَحْرُسُنَا اللَّيْلَةَ
قَالَ أَنَسُ
بْنُ أَبِي
مَرْثَدٍ
الْغَنَوِيُّ
أَنَا يَا
رَسُولَ اللَّهِ
قَالَ
فَارْكَبْ
فَرَكِبَ
فَرَسًا لَهُ
فَجَاءَ
إِلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ لَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
اسْتَقْبِلْ
هَذَا
الشِّعْبَ
حَتَّى
تَكُونَ فِي أَعْلَاهُ
وَلَا
نُغَرَّنَّ
مِنْ
قِبَلِكَ اللَّيْلَةَ
فَلَمَّا
أَصْبَحْنَا
خَرَجَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِلَى
مُصَلَّاهُ
فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ
ثُمَّ قَالَ
هَلْ
أَحْسَسْتُمْ
فَارِسَكُمْ
قَالُوا يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَا
أَحْسَسْنَاهُ
فَثُوِّبَ
بِالصَّلَاةِ
فَجَعَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
وَهُوَ
يَلْتَفِتُ
إِلَى الشِّعْبِ
حَتَّى إِذَا
قَضَى
صَلَاتَهُ
وَسَلَّمَ
قَالَ
أَبْشِرُوا
فَقَدْ
جَاءَكُمْ
فَارِسُكُمْ
فَجَعَلْنَا
نَنْظُرُ
إِلَى
خِلَالِ
الشَّجَرِ
فِي
الشِّعْبِ
فَإِذَا هُوَ
قَدْ جَاءَ حَتَّى
وَقَفَ عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَسَلَّمَ فَقَالَ
إِنِّي
انْطَلَقْتُ
حَتَّى
كُنْتُ فِي
أَعْلَى
هَذَا
الشِّعْبِ
حَيْثُ
أَمَرَنِي
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَلَمَّا
أَصْبَحْتُ
اطَّلَعْتُ
الشِّعْبَيْنِ
كِلَيْهِمَا
فَنَظَرْتُ
فَلَمْ أَرَ
أَحَدًا
فَقَالَ لَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
هَلْ نَزَلْتَ
اللَّيْلَةَ
قَالَ لَا
إِلَّا مُصَلِّيًا
أَوْ قَاضِيًا
حَاجَةً
فَقَالَ لَهُ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَدْ أَوْجَبْتَ
فَلَا
عَلَيْكَ
أَنْ لَا
تَعْمَلَ بَعْدَهَا
Sehl b. el-Hanzaliyye
şöyle anlatmıştır: (Hz. Peygamber'in sahabilerinden) bir cemaat Huneyn (savaşı)
günü Rasûlullah (s.a.v.)'la birlikte yürüdüler. Yürüyüşü uzattılar. Nihayet
akşam üstü oldu. Ben de Rasûlullah'ın yanında (ikindi) namaz(ın)da hazır
bulundum. O anda atlı bir adam geldi ve;
Ey Allah'ın Rasûlü, ben
sizin önünüzden gitmiştim şöyle bir dağa çıktım. Bir de baktım ki Havazin
kabilesi develerine binili kadınları, develeri ve koyunlarıyla birlikte hiç
kimse geri kalmamak kaydıyla Huneyn'de toplanmışlar, dedi. Rasûlullah
(s.a.v.)'de gülümsedi ve; "İnşallah onlar yarın müslümanların ganimeti
olacaktır" buyurdu. Sonra,
"Bu gece bizi kim
bekleyecek?" diye sordu. Enes b. Ebu Mersed el-öanevi; Ben (bekleyeceğim)
ya Rasûlallah cevabını verdi. (Hz. Peygamber ona); "Bin!" dedi. O da
kendisine ait bîr at'a binip Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. Rasûlullah da ona
(şöyle) emretti:
"Şu boğaza git
tepesine çık. Bu gece senin tarafından (gelecek) bir pusuya düşmeyelim".
Sabahladığımız vakit Rasûlullah (s.a.v.) namazlarını) kıldığı yere çıkıp iki
rekat naımaz kıldı. Sonra; "Atlınızı gördünüz mü?" dedi.
Görmedik ya Rasûlallah,
diye karşılık verdiler. Namaz için kamet getirildi. Rasûlullah (s.a.v.) namaza
durdu ve boğaza da bakıyordu. Nihayet namazı bitirip de selâm verince:
"Müjde size (işte) atlınız geldi'* buyurdu. Biz ağaçların arasından boğaza
(doğru) bakmaya başladık. Bir de ne görelim (atlı) gelip Rasûlullah (s.a.v.)'in
huzuruna durdu. Selam verdi ve (şöyle)
dedi:
Ben gittim şu boğazın
tepesine, Rasûlullah (s.a.v.)'in emir buyurduğu yere kadar çıktım. Sabah olunca
boğazın iki yanındaki tepelere çıkıp (etrafı) gözetledim kimseyi göremedim.
Rasûlullah (s.a.v.) ona; "Bu gece (atından hiç) indin mi?" diye
sordu. (O da); Hayır. Ancak namaz kılmak veya abdest bozmak için inmem hariç
diye cevap verdi. Rasûlullah (s.a.v.) ona; "Sana (cenneti) kazandıran bir
amel işledin. Bundan sonra (başka) bir amel işlemesen de zararı yok."
buyurdu.
İzah:
Sadece Ebû Dâvud
rivayet etmiştir.
Hadis-i şerif önemli
geçitlerden veya askeri noktalardan düşmanı gözetlemenin Allah yanındaki
değerini ve sahibine cenneti kazandıracağını ifade etmektedir. Nitekim bir
hadis-i şerifte de (şöyle) buyurulmaktadır: "İki göz vardır ki onlara
cehennem ateşi dokunmaz. Allah korkusundan ağlayan göz Allah yolunda (düşmanı)
gözetleyen göz".[Mansur Ali Nasıf, et-Tac, IV, 336.]
Hakim'in Sehl b.
el-Hanzala'dan rivayet ettiği bir hadisten anlaşıldığına göre, Rasûl-i
Ekrem'in düşmanı gözetlemek üzere gönderdiği Enes b. Ebu Mersed gözetlemekte
olduğu tepeden, Hevazin kabilesinin büyük bir askerle ve hayvan sürüleriyle
yaklaşmakta olduklarını gördüğünü ifade etmiştir.
Bilindiği gibi bu savaş
müslümanların zaferiyle ve pek çok ganimetleri ellerine geçirmeleriyle
neticelendi. Bu hadisin bir kısmı daha önce 916 numaralı hadis-i şerifde
geçmişti.