بَاب
فِي دَوَامِ
الْجِهَادِ
4. Cihadın (Kıyamete
Kadar) Devam Edeceği
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ مُطَرِّفٍ
عَنْ
عِمْرَانَ
بْنِ
حُصَيْنٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا تَزَالُ
طَائِفَةٌ
مِنْ
أُمَّتِي
يُقَاتِلُونَ
عَلَى الْحَقِّ
ظَاهِرِينَ
عَلَى مَنْ
نَاوَأَهُمْ
حَتَّى
يُقَاتِلَ
آخِرُهُمْ
الْمَسِيحَ
الدَّجَّالَ
İmran b. Husayn'dan
rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Her
asırda) ümmetimden bir topluluk kendilerine düşmanlık edenlere karşı üstünlük
sağlayarak hak uğrunda savaşmaya devam edeceklerdir. Nihayet onların en
sonuncusu (olan topluluk) da Mesih deccali öldürecektir."
İzah:
Buhârî, i'tisâm;
Müslim, iman; İmare; Tirnıizî, fiten; İbn Mace, mukaddime; fiten 9; Ahmed b.
Hanbel, V, 34,269, 278, 279.
Yeryüzünde kıyamete
kadar cihad devam edecektir. Bir yerde başlatılan bir cihad sona erince başka
bir yerde yeni bir cihad başlayacaktır.
Kendilerine düşmanlık
eden kimselerin güç ve kuvvetinden çekinmeden bu cihadı yürüten mücâhidler
cihadlarına devam ettikleri sürece Allah'ın lütuf ve yardımına mazhar olarak,
İslam düşmanlarına karşı her zaman zaferden zafere koşacaklardır. Bu hadis-i
şerif, Allah yolunda savaşan mücahidierin erişecekleri zaferlerin kıyamete
kadar devam edeceğini müjdelemektedir. "Allah yolunda cihad yapacak olan
bu cemaatin elde edecekleri zaferler, kâfirleri susturucu hüccetler ile hak ve,
hakikati isbat edici kati delil ve burhanlardan ibarettir", diyen hadis
ulemasına göre, sözkonusu cemaattan maksat İslam âlimleridir.
Allah'ın va'dettiği bu
zaferi silahların desteğinde ve harb sahalarında elde edilen muvaffakiyetlerle
açıklayanlara göre ise, sözü geçen bahtiyar cemaatten maksat, Allah yolunda
çarpışan gazilerdir.
Hadis ilminin mümtaz
simalarından İmam Buhârî'ye göre bu cemaatta^ maksat İslam âlimleridir. İmam
Ahmed b. Hanbel ise, "Bunlar hadis âfT&ıleri değilse, kimler olacağını
ben de bilmiyorum" demiştir. Kadı İyâz'a göre, Ahmed b. Hanbel, bu
sözüyle, "Anılan cemaatten maksadın, hadis ulemasının yolunda giden ehl-i
sünnet ve'1-cemaat olması gerektiğim" ifade etmek istemiştir.
İmam Suyûti de;
"bu cemaatten maksat müctehidlerdir. Çünkü mukallide âlim denilemez"
diyerek bahis mevzu olan cemaatin gerçek ilim adamları olduğunu ve içtihadın
kapısının kıyamete kadar açık olduğunu ve dolayısıyla içtihada ehil olan
kimselerin kıyamete kadar mevcud olacağını vurgulamıştır.
Şafiî ulemasından İmam
Nevevî ise, bu mevzudaki görüşlerini şöyle ifade ediyor: "İhtimal ki bu
topluluk mü'minler arasına yayılmıştır. Bazıları cengaver yiğitler, bir
takımları fıkıh ve hadis uleması kimisi de bu ümmetin irşad görevini üstlenmiş
emri bi'1-ma'ruf yapan tasavvuf erbabı-dır. Hepsinin bir yerde olması gerekmez.
Aksine ümmet-i Muhammed arasına yayılarak ayrı ayrı mevzilerde görevlerini
yaparak zafere doğru adım adım ilerlerler.
Günümüzde Cihâd
dünyanın birçok bölgesinde kendini göstermektedir. Bu, konumuzu teşkil eden
hadisi şerifte olduğu gibi mü'minlerin belli bir bölgede toplanıp topyekûn
cihadı başlatmaları şeklinde olmasa bile, yeryüzünün birçok bölgesinde küçük
gruplar halinde küfre karşı hareketler olarak
mevcuttur. Yani Cihâd sürekliliğini korumaktadır.
Ulemadan bir kısmı
Şam'ı ve Şam halkını Öven bir önceki hadise ve benzerlerine bakarak, Allah
yolunda savaşıp kafirlere karşı üstün zaferler kazanacak olan bu cemaatin, şam
halkı olacağını söylemişlerse de Bezlü'l-Mechûd yazan Halil Ahmed, bu
topluluğun Şam cihetinden gelecek olan bir topluluk olacağını söylemenin daha
isabetli olacağını, meseleye bu şekilde yaklaşınca, Şam cihetinde bulunan ve
tarihte Allah yolunda cihadın en güzel örneklerini veren müslüman Türk halkının
da bu hadisin şümulü içerisine girmiş olacağını ifâde etmektedir. Müslim'in
rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, "Garp ehli kıyamet kopuncaya kadar
h&kka yardıma devam edecektir."[Müslim, fiten] buyurularak bu
cemaatin çevresi, daha da geniş tutulmuştur. Metinde kendilerinden, "En
sonuncu topluluk" diye bahsedilen ve Mesih Deccali öldürecekleri ifade
buyrulan topluluktan maksat, Hz. Mehdi ile İsa (a.s.) ve onların tâbileridir.
Mesih Deccal kendi
emrindeki şer kuvvetleriyle, içlerinde Mehdi aley-hisselamın da bulunduğu
müslüman kuvvetleri muhasara ettiği bir sırada İsa (a.s.) Şam'ın doğusunda
bulunan ak minarenin yanına inecek ve Deccali Lüdd kapısında öldürecektir.[bk.
Müslim, fiten; Tirmizi, fiten; İbn Mace,
fiten]
İsa aleyhisselam
hayatta kaldığı sürece kafirlerden eser kalmaz. Ancak İsa (a.s.)'ın vefatından
sonra yine inkarcılar çoğalır. İşte ortalıkta küfrün tekrar canlanıp
kuvvetlendiği bir sırada Cenab-ı hak misk kokusu gibi bir rüzgar gönderecek,
teması ipeğin teması gibi olacak ama kalbinde bir tahıl tanesi ağırlığı kadar
imanı olan hiçbir kimesyi bırakmayıp öldürecek, sonra insanların kötüleri
kalacak kıyamet de onların üzerine kopacaktır.[bk. Müslim, imâre]
Mesih hem İsa hem de
deccalin sıfatıdır. İsa (a.s.)'a niçin mesih denildiği ulema arasında
ihtilaflıdır. Vahidi'nin nakline göre, Ebu Ubeyd ile Leys bu kelimenen esas
itibariyle İbranice de mesiha şeklinde telaffuz edildiğini Arapların onu biraz
değiştirerek Mesih şeklinde telaffuz ettiklerini, nitekim Musa kelimesinin
ibranice aslının Musa yahut Mişâ olup arapların Musa şeklinde telaffuz ettiklerini
söylemişlerdir. Bu taktirde kelime müştak değil camid bir isimdir. Fakat yine
Vahidi'nin beyanına göre ekseri ulema bu kelimenin müştak olduğuna kaildirler.
Cumhurun kavli de
budur. Fakat hangi kelimeden müştak olduğu ihtilaflıdır. İbn Abbas (r.a.)'dan
rivayet edildiğine göre, Mesih'den müştaktır. Çünkü İsa (a.s.) hangi hastaya
dokunsa, o hasta iyileşirdi.
İbnu'l-A'râbî ile diğer
bazı ulemaya göre Mesih, Sıddık demektir. Bazıları Hz. İsa'nın ayaklan dümdüz
olup çukurları bulunmadığı için kendisine Mesih denildiğini, diğer bazıları
Zekeriyya (Aleyhisselam) ona eliyle dokunduğu için kendisine bu isim
verildiğini söylemişlerdir. Yeryüzünde Mesh ettiği yani seyahatta bulunduğu
için Mesih denildiğini iddia edenler bulunduğu gibi, doğarken vücudu yağla
kaplı bulunduğu için kendisine bu isim verildiğini söyleyenler de vardır.
Aynî, Hz, İsa'ya niçin
mesih denildiği hususunda yirmi üç görüş bulunduğunu ve bunları bir eserinde
topladığını bildiriyor. Kamus sahibi bu görüşleri elliye çıkarmıştır. Rağıp Müfredal'inda
şöyle demektedir: "Mesh, aslında bir şey üzerine elini sürmek ve bir
şeyden eseri gidermektir."
Deccal'a Mesih
denilmesi bazılarına göre gözü silik yani dümdüz olduğu içindir. Diğer
bazılarına göre; gözü kör olduğu için mesih denilmiş-ıir. Zira bir gözü kör
olanlara mesih derler. "Deccal çıktığı zaman yeryüzünü dolaşacağı için
ona bu isim verilmiştir" diyenler bulunduğu gibi daha başka sebepler
gösterenler de olmuştur. Aynî, Deccal'a Mesih denilmesi hususunda beş, Deccal
denilmesi hususunda on görüş bulunduğunu ve bunları "Zeynü'l-Mecâlis"
namındaki kitabında birer birer saydığını söyler.
Kaadı İyâz diyor ki:
"İsa (a.s.) hakkında kullanılan Mesih kelimesinin Mesih şeklinde
okunacağı hususunda ravilerden hiç birinin hilafı yoktur. Fakat bu kelimenin
Deccal hakkında ne şekilde okunacağı ihtilaflıdır. Ekseri ulemaya göre İsa
(a.s.) hakkında nasıl okunursa Deccal hakkında da öyle okunur. Lafız itibarı
ile aralarında fark yoktur. Yalnız İsa (a.s.), Mesih-i hidayet, Deccal ise
Mesih-i delalettir. Bazı raviler bu kelimeyi Deccal hakkında "Missih"
şeklinde rivayet etmişlerdir. Bu takdirde kelime nok-ıalı ha ile yazılır.
Birtakımları da Misih şeklinde rivayet etmişlerdir."[bk. Davudoğlu A.,
Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, II, 122, 123.]