بَاب
فِي كِرَاءِ
الْمَقَاسِمِ
167. Hisselerin
(Ayırdetme) Ücreti
حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ
مُسَافِرٍ
التِّنِّيسِيُّ
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
فُدَيْكٍ
حَدَّثَنَا
الزَّمْعِيُّ
عَنْ الزُّبَيْرِ
بْنِ
عُثْمَانَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
سُرَاقَةَ
أَنَّ
مُحَمَّدَ
بْنَ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
ثَوْبَانَ
أَخْبَرَهُ أَنَّ
أَبَا
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيَّ
أَخْبَرَهُ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
إِيَّاكُمْ
وَالْقُسَامَةَ
قَالَ
فَقُلْنَا
وَمَا الْقُسَامَةُ
قَالَ الشَّيْءُ
يَكُونُ
بَيْنَ
النَّاسِ
فَيَجِيءُ
فَيَنْتَقِصُ
مِنْهُ
Ebû Said el-Hudri(nin)
haber verdiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.): "Yaptığınız bir taksimden
dolayı kendinize de bir pay ayırmak'tan sakınınız." buyurdu. (Ebû Said
sözlerine devam ederek) dedi ki: Biz (ey Allah'ın Rasûlü) "Kusame
nedir?" diye sorduk. Rasûlullah: "Bir şey, bazı kimseler arasında
müşterek olur (Birisi de onu paylaştırmak üzere) gelir. (Bir kısmını kendisine
ayırarak) onu eksiltir." (İşte Kusame budur) buyurdu.
İzah:
Bab başlığında bulunan
mukasim kelimesi Bölüştürücü anlamına gelir. Eğer bu kelime başında bulunan
"mim” harfinin fethasıyla mekasim şeklinde okunursa o zaman, bir mimli
masdar olan ve kısmet anlamına gelen maksim kelimesinin çoğulu olur. Bilindiği
gibi kısmet, (taksim) ortaklığa son vermek, birden fazla kimsenin bir maldaki
karışık ve orantılı hisselerini birbirinden ayırdetmek demektir.
Taksimin meşruiyeti;
kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'de de "Biliniz ki
ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin mutlaka beştebiri Allah'ın,
Rasûlünün, hısımlarının, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur. Allah herşeye
hakkı ile kadirdir.”[Enfâl, 41.] Duyurulmaktadır ki bu da taksimden ibarettir.
Hz. Muhammed de,
ganimet ye mirasları taksim etmiştir. Hayber arazisini, sahabe arasında
paylaştırdı. Hz. Ali de Abdullah b. Yahya'yı hane ve arazileri taksim etmekle
vazifelendirmişti. Abdullah bu işin karşılığında bir ücret te alıyordu.[bk.
el-ihtiyar metni -el-Muhlar li'l-Fetva tercümesi 107.]
Hattâbî'nin açıklamasına
göre, hadis-i şerifte yasaklanan husus, bilir kişi olarak bir toplumun müşterek
olan mallarını paylaştırma vazifesini üzerine alan bir kişinin, bu görevi
yerine getirirken o malın bir kısmını kendisine ayırmasıdır. Fakat herhangi
bir kimsenin, ortaklarla anlaşarak yapacağı taksim karşılığında belirli bir
ücret isteyip onu almasında bir sakınca yoktur. Nitekim bu husus bir sonraki
tercümesini sunacağımız hadis-i şerifte de açıklanmaktadır.
Fakat böyle bir anlaşma
olmadığı halde, hisseleri ayırdeden bir kimsenin, o maldan bir kısmını
kendisine ayırmasının haram olduğunda alimler ittifak etmiştir. Mevzumuzu
teşkil eden hadis-i şerifte, yasaklanan da bu muameledir, îbn Şîrîn, ortak bir
malı, hissedarlar arasında paylaştıran kimsenin bu emeğine karşılık ücret
almasında bir sakınca görmezdi. Ancak Hafız Îbn Hacer'in beyanına göre; İmam
Malik (r.a) bu ücreti almanın mekruh olduğunu söylemiştir.