DEVAM: 145. Ordu
İçerisinden Gönderilen Seriyye Birliklerine Nefel Verilmesi
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
وَهْبٍ
حَدَّثَنَا
حُيَيٌّ عَنْ
أَبِي عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
الْحُبُلِيِّ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَرَجَ
يَوْمَ بَدْرٍ
فِي ثَلَاثِ
مِائَةٍ
وَخَمْسَةَ
عَشَرَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
اللَّهُمَّ
إِنَّهُمْ
حُفَاةٌ
فَاحْمِلْهُمْ
اللَّهُمَّ
إِنَّهُمْ
عُرَاةٌ فَاكْسُهُمْ
اللَّهُمَّ
إِنَّهُمْ
جِيَاعٌ
فَأَشْبِعْهُمْ
فَفَتَحَ
اللَّهُ لَهُ
يَوْمَ
بَدْرٍ
فَانْقَلَبُوا
حِينَ انْقَلَبُوا
وَمَا
مِنْهُمْ
رَجُلٌ
إِلَّا وَقَدْ
رَجَعَ
بِجَمَلٍ
أَوْ
جَمَلَيْنِ
وَاكْتَسَوْا
وَشَبِعُوا
İbn Ömer'den demiştir
ki; Rasûlullah (s.a.v.) Bedir (savaşı) günü üçyüz onbeş (kişi) ile (savaşa)
çıkmış ve; “Ey Allah'ım bu askerler kendilerini taşıyacak bir binekten
yoksundur. Onları sen taşı, çıplaktırlar, onları sen giydir, açtırlar, sen
doyur." diye dua etmiş. Neticede Allah Bedir günü kendisine fetih
nasibetmiş (fetihden sonra harbe iştirak eden askerler) öyle bir değişikliğe
uğramışlar ki onlardan herbiri mutlaka bir ya da iki deveyle elbiseli ve
karınları tok olarak (Medine'ye) dönmüşlerdir.
İzah:
Metinde
geçenHufâtünkelimesi sözlükte yalınayak, ayakkabısız olarak yürüyen kimseler,
anlamına geldiği gibi binecek bir hayvanı veya vasıtası olmayan kimseler
anlamına da gelir. Metne ikinci mana daha uygun düştüğü için biz de
tercümemizde bu ikinci manayı tercih ettik. Ayrıca bu hadis-i şerifte
sözkonusu edilen Bedir savaşı hicretin ikinci yılı Ramazan ayının onyedisinde
cuma günü (Miladi Mart 624) vukubulan ikinci Bedir savaşıdır. Buna "Büyük
Bedir" de denir. Harbi kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür: Hz.
Peygamber Mekke'li müşriklerin ticaret kervanlarının geliş ve gidişlerini
engellemek için tedbirler alıyor, bunun için komşu kabilelerle ittifaklar
yapıyordu.
Yine Hz. Peygamber
Suriye'den dönmekte olan böyle bir kervanı üç-yüzü aşkın bir kuvvetle zabdetmek
istemişti. Bunu haber alan kervan reisi Ebû Süfyân yolunu değiştirerek
Mekke'den yardım istedi. Mekkeliler bin kişilik silahlı kuvveti kervanın
yardımına gönderdiler. Bunlar kervanın Mekke'ye kaçıp kurtulduğunu öğrenmekle
beraber yollarına devam edip Bedir'e kadar geldiler. Daha önce Mekkeli
müşriklerin hareketini öğrenen Hz. Peygamber ashabıyla müşavereden sonra
kervanı takibetmeyip savaşmaya karar verdi. Bunun üzerine İslam kuvvetleri
Bedir'e gelmiş ve Hz. Peygamber harekat için en uygun yeri seçerek müşriklerin
su ile de alakalarını kesmişti. Yine Hz. Peygamber îslam ordusunun savaş
nizamını geceden tesbit etmişti. O gece Hz. Peygamber Allah'a şöyle dua
etmişti: "Yarabbi! Bana va-dediğin yardımı bugün lütfet. Yarabbi bu İslam
cemaati bugün telef olursa yeryüzünde sana ibadet edecek kimse
kalmayacaktır."
Ayrıca Hz. Peygamber
mevzumuzu teşkil eden hadiste ifade edildiği şekilde de Allah'a yalvarıp dua
ve niyazda bulunmuştur.
Nitekim bu savaşta
melekler müslümanlara yardım etmişlerdi. Savaşta düşman ağır bir yenilgiye
uğradı. Yetmiş ölü ve bir o kadar da esir bırakarak kaçtılar.
Bu hadisin "Ordu
içerisinden gönderilen seriyye birliklerine nefel verilmesi" anlamına
gelen ve mevzuumuzu teşkil eden babla ilgisini şöyle açıklayabiliriz:
Bu hadis-i şerifte
Bedir savaşına katılan mücahidlerin savaşa piyade olarak gittikleri halde
dönerken düşmandan ele geçirdikleri ganimetten aldıkları hisseleri sayesinde
kimisinin bir, kimisinin de iki deveyle döndükleri ifade edilmektedir.
Oysa harbe piyade
olarak katılan askerlerin ganimetten eşit miktarda hisse almaları icabederdi.
Burada kimisinin bir deve kimisinin de iki deveyle döndüğü ifade edildiğine
göre, iki deve ile dönenlerin devenin birini ganimet hissesi olarak, ikinci
deveyi de nefel olarak aldıkları ve bu kimselerin de seriyye birliklerine
katılmak gibi yiğitlik gösteren müstesna kişiler olduğu ortaya çıkar.
İşte bu hadisin bab
başlığı ile ilgisi burası olması gerekir.