SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CİHAD BAHSİ

<< 2693 >>

DEVAM: 121. Esirin Mal Karşılığında Serbest Bırakılması (Nın Hükmü)

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ حَدَّثَنَا عَمِّي يَعْنِي سَعِيدَ بْنَ الْحَكَمِ قَالَ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ عُقَيْلٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ وَذَكَرَ عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ مَرْوَانَ وَالْمِسْوَرَ بْنَ مَخْرَمَةَ أَخْبَرَاهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ حِينَ جَاءَهُ وَفْدُ هَوَازِنَ مُسْلِمِينَ فَسَأَلُوهُ أَنْ يَرُدَّ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَعِي مَنْ تَرَوْنَ وَأَحَبُّ الْحَدِيثِ إِلَيَّ أَصْدَقُهُ فَاخْتَارُوا إِمَّا السَّبْيَ وَإِمَّا الْمَالَ فَقَالُوا نَخْتَارُ سَبْيَنَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ ثُمَّ قَالَ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّ إِخْوَانَكُمْ هَؤُلَاءِ جَاءُوا تَائِبِينَ وَإِنِّي قَدْ رَأَيْتُ أَنْ أَرُدَّ إِلَيْهِمْ سَبْيَهُمْ فَمَنْ أَحَبَّ مِنْكُمْ أَنْ يُطَيِّبَ ذَلِكَ فَلْيَفْعَلْ وَمَنْ أَحَبَّ مِنْكُمْ أَنْ يَكُونَ عَلَى حَظِّهِ حَتَّى نُعْطِيَهُ إِيَّاهُ مِنْ أَوَّلِ مَا يُفِيءُ اللَّهُ عَلَيْنَا فَلْيَفْعَلْ فَقَالَ النَّاسُ قَدْ طَيَّبْنَا ذَلِكَ لَهُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّا لَا نَدْرِي مَنْ أَذِنَ مِنْكُمْ مِمَّنْ لَمْ يَأْذَنْ فَارْجِعُوا حَتَّى يَرْفَعَ إِلَيْنَا عُرَفَاؤُكُمْ أَمْرَكُمْ فَرَجَعَ النَّاسُ وَكَلَّمَهُمْ عُرَفَاؤُهُمْ فَأَخْبَرُوهُمْ أَنَّهُمْ قَدْ طَيَّبُوا وَأَذِنُوا

 

Urve b. ez-Zübeyr (in) el-Misver b. Mahreme ile Mervan'dan naklettiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) Hevâzin (kabilesi) elçileri müslümanlığı kabul ederek kendisine gelip de mallarının kendilerine geri verilmesini istedikleri zaman onlara (şöyle) konuştu: Benim yanımda şu gördüğünüz (askerler) vardır." (onların hepsinin de bu mallarda hakkı vardır) söz (ler)den en hoşuma gideni en doğru olanıdır. (Binaenaleyh) ya esir (leriniz)i tercih ediniz ya da mallarınız)!" Bunun üzerine (Hevazin elçileri);

 

Biz esir(ler)imizi tercih ediyoruz dediler. Rasûlullah (S.A.V.) de (onlara bir hitabede bulunmak üzere ayağa) kalktı Allah'a (hamd-ü) senada bulunduktan sonra dedi ki: "...Gelelim mevzumuza! Sizin şu (Hevazinli) kardeşleriniz (müslümanlığı kabul edip) tevbe ederek geldiler. Ben onlara esirlerini (karşılıksız olarak) geri vermeyi uygun görüyorum. Sizden kim kendi arzusuyla bunu yapmayı istiyorsa (bunu) yapsın. Kim de bizim kendisine Allah'ın bize vereceği ilk fey'den (biraz mal) vermemize kadar (esirler üzerindeki) hakkını elinde tutmak istiyorsa (o da bunu) yapsın" (orada bulunan) halk;

 

Ey Allah'ın Rasûlü biz kendi gönlümüzle bu esirleri onlara (karşılıksız olarak) veriyoruz, dediler.

 

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) "Biz (esirleri karşılıksız olarak bırakmamız hususunda bize) izin verenle vermeyeni biribirindcn ayırdedemiyoruz. Gidiniz başkanlarınıza (danışınız) sizin kararınızı bize onlar getirsinler." dedi. Halk da (başkanlarının yanına) gitti. Başkanları onlarla konuştular ve hepsinin de esirleri karşılıksız olarak bırakmayı gönülden istediklerini ve (buna) izin verdiklerini bildirdiler.

 

 

İzah:

Buhârî, el-vekâle, hums, itk, hîbe, meğazi; Ahmed b.Hanbel, IV, 327.

 

Bu hadis-i şerifte mevzuu bahis edilen olayın özeti şudur: Hz.Peygamber hicretin sekizinci yılında Mekke'yi fethedip de sonra Huneyn üzerine bir sefer düzenlemiş ve neticede Hevazinlerden pek çok kimseyi esir etmişti.[Koksal M.Âsim, islam Tarihi, VIII, 433.] Bu seferi müteakip yapılan Taif gazasından sonra da zilkade ayının altıncı günü Cirâne'ye geldi ve orada on üç gece kaldı. Hevazinden alınan harp esirleriyle ganimet mallan da Cirane'de bulunuyordu. Bir temsilci gelmeyince Hz. Peygamber, Hevazinden alınan ganimetleri mücahitler arasında taksim etti. Nihayet Hevazin temsilcileri pey­gamberimizin yanına gelip müslüman oldular ve gerilerdeki kavimlerinin de müslüman olduklarını haber verdiler.

 

Bunlar başlarında Ebu Sured Züheyr b. Sured olmak üzere ondört kişi idiler.

 

Peygamberimizin süt annesinden amcası olan Ebu Burkan da araların­da bulunuyordu.

 

evazin Temsilcilerin İsteklerini Dile Getirişleri:

 

evâzin temsilcileri; Ya Rasûlullah! Biz, köklü bir kabileyiz.

 

Sana meçhul olmadığı üzre biz bu musibete uğramış bulunuyoruz. Allah'ın sana lutfu ihsanda bulunduğu gibi, sen de bize karşı lutufkâr ol! dediler.

 

Benî Sa'd b. Bekir oğullarından Ebû Sured Züheyr, ayağa kalktı.

 

Ya Rasûlallah! Şu gölgeliklerde bulunanlar, senin süt halaların, teyze­lerin ve sana süt emdirip bakmış olan kadınlardır. Eğer biz, Şam kralı Haris b. Ebi Şimr'i veya Irak kralı Numan b. Münzir'i emdirmiş ve şimdiki duru­ma düşüp te kendilerinin şefkat ve ihsanlarını dilemiş olsaydık, bize esirge­mezlerdi. Halbuki, sen süt emdirip bakılanların en hayırhsısın! dedi. Bu hususta bir de şiir söyledi.

 

Hevazin temsilcileri mallarının ve esirlerinin kendilerine geri verilmesi­ni istediler.

 

Peygamberimizin Hevazin Temsilcilerine Teklif Ve Tavsiyesi:

 

Peygamberimiz;

 

"Ben, sîzin için gelmeyeceğinizi sanıncaya kadar -işi bekletmiş- gecik­tirmiştim. Fakat siz çok geç kaldınız. Esirler bölüşülmüş bulunu­yor. Bana sözün en sevimli, en güzel olanı, doğru olanıdır. Görüyorsunuz ki yanımda bunca müslümanlar var onların hepsini haklarından vazgeçir­mek zordur. Şimdi siz iki şıkkın birisini; ya esirleri, ya da malları tercih edi­niz! Size çocuklarınızla kadınlarınız mı daha sevgilidir, yoksa mallarınız mı?” buyurdu.

 

Temsilciler, Peygamberimizin ancak ikisinden birisini geri verebileceği­ni anlayınca,

 

Ya Rasûlallah! Sen bizi, mallarımızla, çoluk çocuklarımız arasında on­lardan birini seçmekte serbest bıraktın. Sen bize kadınlarımızı ve çocukları­mızı geri ver! Çünkü onlar bizim yanımızda maldan daha sevgilidir, dediler. Peygamberimiz:

 

"Benim hissemi ve Abdulmuttalip oğullarının hisselerine düşenleri si­ze bağışladım. Halka öğle namazını kıldırdığım zaman, sizler ayağa kalkıp:

 

("Biz çocuklarımız ve kadınlarımız hakkında Rasûlullah'ın müslüman-lar katında müslümanların da Rasûlullah katında şefaatini diliyoruz") deyiniz.

 

Bunun üzerine ben de (bana ve Abdulmuttalip oğullarına düşenleri size bağışladım) derim.

 

Müslümanlardan da sizin için istekte bulunurum." buyurdu.

 

Muhacirlerin Ensar'ın Hisselerini Peygamberimiz İçin Bağışlamaları

 

Peygamberimiz, müslümanlara öğle namazını kıldırınca, Hevazin tem­silcileri Peygamberimizin kendilerine emrettiği üzre ayağa kalktılar;

 

Biz çocuklarımızla kadınlarımız hakkında Rasûlullah'ın, Müslüman­lar katında, Müslümanların da Râsulullah katında şefaatini diliyoruz dediler.

 

peygamberimiz;

 

"Benim hisseme ve Abdulmuttalip oğullarının hisselerine düşenler, si­zin olsun" buyurdu.

 

Bunun üzerine, muhacirler;

 

"Biz de hisselerimize düşenleri, Rasûlullah Aleyhisselam için bağışla­dık, dediler.

 

Ensar;

 

Biz de hisselerimize düşenleri, Rasûlullah Aleyhisselam için bağışla­dık dediler.

 

Akra B. Habis, Uyeyne B. Hısn Ve Abbas B. Mirdas'ın Hisselerini Bağışlamaktan Kaçınmaları

 

Akra b. Habis;

 

Ben ve kabilem olan Temim oğulları adına hayır, bağışlamayız, dedi. Uyeyne bin Hısn,

 

Ben ve kabilem olan Fezare oğullan adına hayır, bağışlamayız, dedi. Abbas b. Mirdas ü's-sülemî;

 

Ben ve kabilem olan Beni süleymler adına; "hayır, bağışlamayız dedi. Fakat her iki kabile halkı, Akra ile Abbas'ın;

 

Hayır, bağışlamayız sözleri üzerine onlara;

 

Hayır, yalan söylüyorsun. Esirler, Rasûlullah Aleyhisselama bağışlan­mıştır, dediler. Süleymoğullan; Biz hissemize düşenleri Rasûlullah Aleyhis­selama bağışladık." dedikleri zaman, Abbas b. Mirdas, onlara  Siz, beni, zaif ve küçük düşürdünüz, diyerek çıkıştı.[Bak Koksal M.A., İslam Tarihi, V- 485-86.]