DEVAM: 111. Harpte
Kadınları Öldürmek (Yasaktır)
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ إِسْحَقَ
حَدَّثَنِي
مُحَمَّدُ
بْنُ
جَعْفَرِ بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ
عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ عَائِشَةَ
قَالَتْ لَمْ
يُقْتَلْ
مِنْ نِسَائِهِمْ
تَعْنِي
بَنِي
قُرَيْظَةَ
إِلَّا امْرَأَةٌ
إِنَّهَا
لَعِنْدِي
تُحَدِّثُ تَضْحَكُ
ظَهْرًا
وَبَطْنًا
وَرَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقْتُلُ
رِجَالَهُمْ
بِالسُّيُوفِ
إِذْ هَتَفَ
هَاتِفٌ
بِاسْمِهَا
أَيْنَ
فُلَانَةُ
قَالَتْ
أَنَا قُلْتُ
وَمَا
شَأْنُكِ
قَالَتْ
حَدَثٌ
أَحْدَثْتُهُ
قَالَتْ
فَانْطَلَقَ
بِهَا فَضُرِبَتْ
عُنُقُهَا
فَمَا
أَنْسَى
عَجَبًا مِنْهَا
أَنَّهَا
تَضْحَكُ
ظَهْرًا
وَبَطْنًا
وَقَدْ
عَلِمَتْ أَنَّهَا
تُقْتَلُ
Âişe (r.anha) den
demiştir ki; Kureyza oğullarının, bir tek kadınından başka hiçbir kadın
öldürülmedi. Rasûlullah (s.a.v.) (Kureyza oğullarının) erkeklerini kılıçla
öldürürken bu kadın benim yanımda, sarsıla sarsıla gülüyor ve (kendi kendine)
söyleniyordu. Derken sahibini göremediğim bir ses Falanca kadın nerededir?
diye, kadının ismiyle çağırdı. Kadın da; Benim! diye cevap verdi. (Hz. Âişe
diyorki); "Ben (o kadına); Bu hâlin ne? dedim.
Ben bir iş yaptım (da
ondan dolayı aranıyorum), dedi ve hemen götürülüp boynu vuruldu. Ben o kadına
olan şaşkınlığımı hala unutamıyorum. Çünkü öldürüleceğini bildiği halde sırtı
ve karnıyla (sağa sola döne döne) gülüyordu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, VI,
277.
Bilindiği gibi, Benû
Kureyza Medine'deki yahudi kabilelerindendi. Medine İslam devletine tabi
idiler. Fakat hicretin beşinci, (milâdi 627) senesinde Hendek Savaşında
düşmanla birleşerek İslam devletine ihanet ettiler.
Hz. Peygamber, Hendek
savaşından sonra Benû Kureyza mahallesini kuşattı ve eli silah tutan tüm
erkekleri idam etti. Kadınlardan da sâdece bir kadının boynunu vurdu.
Hattâbî'nin beyânına
göre, kadının suçu Hz. Peygambere sövmekti. Hanefî ulemâsı da bu kadının
suçunun Hz. Peygambere sövmek olduğuna hükmetmiş ve Peygamberlerden herhangi
birine sövmenin cezasının ölüm olduğunu söylemişlerdir.
Ulemâ peygambere söven
bir kimsenin had vurularak mutlaka öldürülmesi mi gerektiği, yoksa ceza
vermeden kendisine tevbe etmesi için bir teklifte bulunmak mı gerektiği
hususunda ihtilâfa düşmüşlerdir. Bâzıları onun tevbesinin makbul olmadığı ve
dolayısıyla hemen cezalandırılması lâzım geldiğini söylerken bir kısmı da bu
kimsenin de mürted gibi tevbesinin makbul olduğunu binâenaleyh tevbe ettiği
takdirde kendisine had vurulamayacağını söylemişlerdir.
Hanefî fıkıh
kitaplarından ed-Dürrü'1-Muhtâr isimli eserde deniliyor ki: "Musannifin
Fetavâsında zikredilmiştir Ki; Peygamber efendimize dil uzatma cür'etinde
bulunan veya ona kalbiyle buğzeden müslüman hadden öldürülür. Nitekim yukarıda
geçmiştir, fakat Kitabü'ş-Şifâ'da: "Peygamber Efendimize dil uzatma
cür'etinde bulunan veya kalbiyle buğzeden müslümanın hükmü mûrted'in hükmü
gibidir." diye zikredilmiştir. Bundan anlaşılmıştır ki, o müslümanın
tevbesi kabul edilir yani hadden öldürülmez. Nitekim akıl sahiplerine gizli
değildir.
Musannif kendi
şerhinde: "Ben Mısır'da Hanefi müftüsü Şeyhülislam İbnAbdülaFden işittim
ki, kemal ve diğer fukaha, Bezzâziye sahibine tabi olmuşlar. Bezzâziye sahibi
de es-Seyfu'1-MeslûI sahibine tabi olmuş. es-Seyfül-Meslûl sahibi Peygamber
efendimize dil uzatan veya buğzeden müslümanın tevbesinin kabul edilmeyeceğini
kendisine nisbet edip, kendisinden başka Hanefî âlimlerinden hiçbir kimseye
nisbet etmemiştir." diye zikretmiştir. Netf, Muînu'l-hükkam,
Şerhü't-Tahâvi, Haviz-Zâhidi ve diğer mu'teber fıkıh kitaplarında:
"Peygamber efendimize dil uzatan müslümanın hükmü, mürtedin hükmü
gibidir." diye açıklanmıştır.
Netf'in ibaresi
şöyledir: Peygamber efendimize dil uzatan müslüman mürteddir. Hükmü mürtedin
hükmü gibidir. Mürted'e tatbik edilen ceza ona da tatbik olunur. Bundan
anlaşılmıştır ki; Peygamberimize dil uzatan kişinin tevbesi kabul edilir,
hadden öldürülmez. Nitekim evvelce geçtiği vecihle Kitabü'şşifa'da da böyle
zikredilmiştir.[Davudoglu Ahmed, İbn Âbidin, IX, 26, 27.]