بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يُسْتَأْسَرُ
105. İnsan Eline
Düştüğü Düşmanın Kendisini Esir Etmesine Boyun Eğebilir Mi?
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
يَعْنِي
ابْنَ سَعْدٍ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ
شِهَابٍ
أَخْبَرَنِي
عَمْرُو بْنُ
جَارِيَةَ
الثَّقَفِيُّ
حَلِيفُ
بَنِي
زُهْرَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ بَعَثَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَشَرَةً
عَيْنًا وَأَمَّرَ
عَلَيْهِمْ
عَاصِمَ بْنَ
ثَابِتٍ فَنَفَرُوا
لَهُمْ
هُذَيْلٌ
بِقَرِيبٍ
مِنْ مِائَةِ
رَجُلٍ رَامٍ
فَلَمَّا
أَحَسَّ بِهِمْ
عَاصِمٌ
لَجَئُوا
إِلَى
قَرْدَدٍ فَقَالُوا
لَهُمْ
انْزِلُوا
فَأَعْطُوا
بِأَيْدِيكُمْ
وَلَكُمْ
الْعَهْدُ
وَالْمِيثَاقُ
أَنْ لَا نَقْتُلَ
مِنْكُمْ
أَحَدًا
فَقَالَ
عَاصِمٌ أَمَّا
أَنَا فَلَا
أَنْزِلُ فِي
ذِمَّةِ كَافِرٍ
فَرَمَوْهُمْ
بِالنَّبْلِ
فَقَتَلُوا
عَاصِمًا فِي
سَبْعَةِ
نَفَرٍ
وَنَزَلَ إِلَيْهِمْ
ثَلَاثَةُ
نَفَرٍ عَلَى
الْعَهْدِ
وَالْمِيثَاقِ
مِنْهُمْ
خُبَيْبٌ وَزَيْدُ
بْنُ الدَّثِنَةِ
وَرَجُلٌ
آخَرُ
فَلَمَّا
اسْتَمْكَنُوا
مِنْهُمْ
أَطْلَقُوا
أَوْتَارَ
قِسِيِّهِمْ
فَرَبَطُوهُمْ
بِهَا
فَقَالَ الرَّجُلُ
الثَّالِثُ
هَذَا
أَوَّلُ
الْغَدْرِ
وَاللَّهِ
لَا
أَصْحَبُكُمْ
إِنَّ لِي بِهَؤُلَاءِ
لَأُسْوَةً
فَجَرُّوهُ
فَأَبَى أَنْ
يَصْحَبَهُمْ
فَقَتَلُوهُ
فَلَبِثَ
خُبَيْبٌ
أَسِيرًا حَتَّى
أَجْمَعُوا
قَتْلَهُ
فَاسْتَعَارَ
مُوسَى
يَسْتَحِدُّ
بِهَا
فَلَمَّا
خَرَجُوا
بِهِ
لِيَقْتُلُوهُ
قَالَ لَهُمْ
خُبَيْبٌ
دَعُونِي
أَرْكَعُ
رَكْعَتَيْنِ
ثُمَّ قَالَ
وَاللَّهِ
لَوْلَا أَنْ
تَحْسَبُوا
مَا بِي
جَزَعًا لَزِدْتُ
Ebû Hureyre'den demiştir
ki: Rasûlullah (s.a.v.) (Mekke'ye) on (kişilik) casus göndermişti. Asım b.
Sabit'i de onlara komutan tayin etmişti. Huzeyl (kabilesi) de bunlar (ı takib)
için yüz'e yakın okçu çıkardı (ve peşlerine taktı). Asım (r.a.) onları(n
kendilerini izlediğini) hissedince Karded (denilen yüksekçe bir yer)e
sığındılarsa da okçular (oradan) ininiz ve bize elinizdekilerı teslim ediniz.
Sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dair söz ve teminat veriyoruz, dediler.
Bunun üzerine Asım:
Bana gelince ben bir
kafirin sözüne güvenerek (buradan) inmem (ve onlara teslim olmam) dedi. Bunun
üzerine (kafirjer) müslümanlar üzerine ok yağdırıp Asımla birlikte yedi kişiyi
şehid ettiler. (Geriye kalan) üç kişi ise (kafirlerin verdiği) söz ve teminattan
dolayı (bulundukları yerden) indiler. Bu üç kişi'den (birisi) Hubeyb, (birisi)
Zeyd b. ed-Desinne, (birisi de) başka bir adamdı. (Kâfirler) bunları ele
geçirince oklarının tellerini çözüp o iplerle kendilerini (sımsıkı) bağladılar.
Bunun üzerine üçüncü zat;
İşte (bize) ilk ihanet
budur. Vallahi size teslim olmam. Bu şehidler benim için bir örnektir, dedi.
Onu sürükledüerse de onlarla gitmeye razı olmadığı için onu da şehid ettiler.
Hubeyb bir süre esir olarak kaldı. Nihayet (haram aylar çıkınca) onu da öldürmeye
ittifakla karar verdiler. Bu öldürme kararı üzerine Hubeyb ödünç olarak bir
ustura aldı. Onunla bir etek tıraşı yaptı onu öldürmek için (harem-i şerif
haricindeki tenim'e) çıkardılar. Hubeyb onlara;
Beni bırakınız da iki
rekat namaz kılayım, dedi ve sonra: Allah'a yemin olsun ki, eğer bende olan şu
halin bir korku eseri olduğunu düşünmeyecek olsaydınız (bu namazı) daha da
artırırdım. dedi.
İzah:
Buhârî, cihâd, meğazi
Bu hadis-i şerifte
casus olarak gönderildikleri halde muşrikler tarafından pusuya düşürülerek
şehid edildiklerinden bahsedilen on kişinin, bazı rivayetlerde, Uhud
muharebesinden sonra, Adal ve Kare kabilelerinin peygamber efendimize
müracatları üzerine o kabilelere dini tebliğle vazifeli mürşid ve muallim
olarak gönderilen kişiler olduğu açıklanmaktadır.
Ebu'I-esved'in Urve'den
naklettiğine göre, Hz. Peygamber bu kimseleri Kureyş hakkında haber toplamak
üzere Mekke'ye göndermişti.
İbni Hacer'in de ifade
ettiği gibi, İbn İshâk sözü geçen zatların altı kişi olduğunu ifade ettikten
sonra isimlerini şu şekilde açıklıyor:
1. Âsim b. Sabit, 2.
Mersed b. Ebî Mersed, 3. Hubeyb b. Adiyy, 4. Zeyd b. ed-Desinne, 5. Abdullah b.
Târik, 6. Halîd b. El-Kebîr.
İbn Sa'd'da bunların on
kişi olduğunu ve yedinci kişinin adının da Hatb. b. Ubeyd olduğunu söylemiştir.
Ulemâdan bazılarının kanaatine göre on kişiden üç kişinin isminin
açıklanmamasımn sebebi onların bu on kişiye tabi kişiler olmasıdır. Bu sebeble
onların ismi üzerinde durulmamış ve açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu zatların
şehid edilmesi Beni Lihyan gazvesinin vuku bulmasına sebeb olmuştur.
Nebi s.a.v.’in, bu on
kişilik cemaatin başına emir tayin ettiğinden bahsedilen Asım b. Sabit;Hz.
Ömer'in oğlu, Âsım'ın ana tarafından dedesidir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte, Huzeyl kabilesinden yüz kadar kişinin müşriklerin yardımına
koştuğu ifade edilirken bazı rivayetlerde bu yardımcı kuvvetin ikiyüz kişi
olduğu ifâde edilmektedir.
Fakat îbn Hacer'in de
açıkladığı gibi aslında bu ifâdeler arasında herhangi bir çelişki yoktur.
Çünkü Müellif Ebu Davud'un rivayet ettiği yüz kişi sadece okçulardır. Diğer yüz
kişi okçuların dışında ayrı bir birlik oluşturduğu için Ebu Davud onlardan
bahsetmemiş, sadece Hz.Âsım'ı ok yağmuruna tutan okçulardan bahsetmekle
yetinmiştir.[İbn Hacer el-Askalânî, Fethu'l-bârî, VII, 382-383.]
Buharî'nin rivayetine
göre Hz. Âsim, müşriklerin, Teslim
olun!" çağrısını reddedikten sonra; "Ey Allahım halimizden peygamberin
(Muhammed) (s.a.v.)i haberdar et" diye dua etmiş.
Tayalîsî'nin
rivayetine'göre de Allah (c.c.) hazretleri, Hz. Âsım'in bu duasını kabul
buyurarak Hz. Peygamberi Hz. Asım'ın ve arkadaşlarının bu durumundan haberdar
etmiş ve onların başlarına gelen musibeti o gün ashabına anlatmıştır.[bk. Erdem
H.H. Rıyaztı's-Sâlih'in tercemesi, III, 101.]
Büreyde'nin rivayetine
göre, Hz. Âsim şehid olmadan önce Cenâb-ı Hakk'a, "Ey Allah'ım ben bugün
senin dinini nasıl koruyorsam sen de benim vücudumu öylece koru." diye dua
etmiştir. Buhârî'nin şu rivayeti yüce Allah'ın, onun da duasını kabul ettiğini
ifâde ediyor: "Âsim b. Sabit hazretlerinin katledildiğini haber alan
Kureyş'den bazıları, cesedinden onu tanıtacak bir parça getirmek üzere şehidin
yanına haber gönderdiler. Çünkü Âsim b. Sabit hazretleri Bedir'de Kureyş'in
ileri gelenlerinden birini, Ukbe b. Ebi Muayt'ı öldürmüştü.
Cenab-ı Hakk'ın Âsım'ı
hıfz-ü himaye için arı nevinden kara bir bulut halinde gönderdiği mahlukların
müdafaaları karşısında kâfirler, Hz. Asım'ın yanına bile sokulmadıklarından
onun naşından bir şey kesip götürmeye kadir olamadılar.[Riyazu's-Sâlihin
Tercemesi, III, 101.]
Hz. Asım ile birlikte
altı arkadaşı müşriklerin, "teslim olunuz" çağrısını reddederek
şehid olduktan sonra geriye kalan üç kişi müşriklerin can güvenlikleri hususunda
verdikleri söz ve teminata inanarak teslim olmuşlardı. Bunlardan birisi Bedir
savaşında müşriklerden Haris b. Amir'i öldüren Hubey o.Adiyy idi. Diğeri Zeyd
b. ed-Desinne, öbürü de Abdullah b. Tarık idi.
Metinde açıklandığı
gibi bunlardan Abdullah b. Tarık müşriklerin ihanetini görünce onlarla
birlikte gitmeyi kabul etmemiş ve daha önce şehid olan arkadaşları gibi o da
şehid olmuştu. Bunun üzerine müşrikler Hubey b ile Zeydi Mekkelilere esir
olarak sattılar. Onları satın alanlar birikmiş intikam hislerini tatmin için
almışlardı. Bir müddet hapse attılar. Hu-beyb, bilâhere müslüman olan Maviyye
isimli hizmetçi kadının bulunduğu bir evde hapsedilmişti. Maviyye Hubeyb'in
hapis hayatını şöyle anlatırdı:
‘’Yemin ederim ki
Hubeyb'den daha hayırlı bir insanı ömrümde görmedim. Bir gün kapı aralığından
hücresine bakmıştım, zincirlere vurulmuş oturuyordu. Mevsimi olmadığı halde
elindeki kocaman salkımı yiyordu. Bunun kudretten olduğuna şüphe yoktu.
Geceleri yüksek sesle Kur'an okurdu. Kadınlar onun sesini duyar acıyarak
ağlaşırlardı. Mukaddes aylar geçtikten sonra onları öldürmeye karar verdiler.
Ben hemen koştum, Hubeybe haber verdim. Hiç aldırış etmedi. Benden tıraş için
keskin bir bıçak istedi. Bununla etek tıraşı yaptı.
Ertesi sabah Hubeyb ile
arkadaşı Zeyd'i ölüm meydanına götürdüler. Kadın, erkek, köle... bütün Mekke
halkı oradaydı. Kimi intikam hislerini tatmin etmek, kimi de seyretmek için
gelmişti. Her ikisi için de bağlanıp öldürülebilecekleri birer kazık
hazırlanmıştı. Hubeyb'i ölüm kazığına götürürlerken iki rek'at namaz kılmak
için izin istedi kabul ettiler. Erkanına uyarak iki rekat namaz kıldı ve:
"Ölümden korktuğum
için uzattığımı zannetmeseydiniz daha uzatırdım." dedi.
İslam tarihinde
öldürülmeden önce iki rek'at namaz kılma adetini ilk defa başlatan Hz. Hubeyb
oldu.
Hz. Hubeyb'i kazığa
bağladılar. İlim yolunun bu bahtiyar şehidinin son sözleri şunlardı:
"...Allah'ım bu merhametsiz inkarcıların neslini tüket topluluklarını
dağıtarak mahvet onlardan hiç kimseyi sağ bırakma."
Hafız îbn Hacer'in
ifadesine göre bir yıl sonra Hz. Hubeyb'i şehid edenlerden bir kişi dahi
hayatta kalmadı. Çünkü Allah Hz. Hubeyb'in bu duasını kabul etmişti.
Nihayet her ikisini de
şehid ettiler. Bu acıklı hadiseden sonra Rasûlü Ekrem efendimiz, Mekke'ye
gizlice iki komando casus gönderdi. Bunlardan Umeyye oğlu Amr Mekke
müşriklerine gözdağı vererek bazı işler becerdikten başka hâlâ ölüm kazığında
bağlı duran Hubeyb'in cesedini çözerek gömmeye de muvaffak oldu.