بَاب
فِي أَيِّ
وَقْتٍ
يُسْتَحَبُّ
اللِّقَاءُ
101. Düşmanla
Karşılamak İçin En Uygun Olan Vakit Hangisidir?
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
أَخْبَرَنَا
أَبُو عِمْرَانَ
الْجَوْنِيُّ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ
الْمُزَنِيِّ
عَنْ
مَعْقِلِ
بْنِ يَسَارٍ
أَنَّ
النُّعْمَانَ
يَعْنِي
ابْنَ مُقَرِّنٍ
قَالَ
شَهِدْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا لَمْ
يُقَاتِلْ
مِنْ أَوَّلِ
النَّهَارِ
أَخَّرَ
الْقِتَالَ
حَتَّى
تَزُولَ
الشَّمْسُ
وَتَهُبَّ
الرِّيَاحُ
وَيَنْزِلَ
النَّصْرُ
En-Nu'man b. Mukarrin
dedi ki: Ben (bazı savaşlarda) Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bulundum.
Gündüzün evvelinden savaş'a başlamazsa güneşin (tepeden batıya) kayıp ta
rüzgarlar esmeye ve (Allah'ın) yardım(ı) ininceye kadar savaşı ertelerdi.
İzah:
Nebi s.a.v.’in, savaşa
girmek için güneşin tepe noktasıhdan batıya kayıp da öğle namazı vaktini ve
rüzgarların esmesini beklemesinin sebebi Farz namazlarından sonra duaların
kabul olmasıdır. Genellikle rüzgarlar, öğle namazından sonra esmeye başladığı
için Hz. Fahr-i Kâinat efendimiz öğle namazını kıldıktan sonra zafer için dua
ederdi. O sırada da rüzgarlar esmeye başlardı. Dolayısıyla sıcağın şiddeti de
kaybolur mücahidler harbe daha canlı ve istekli olarak girmiş olurlardı.
Nitekim Hendek
savaşında, Allah'ın yardımı rüzgarların esmeye başlamasıyla geldiğinden
dolayı, Hz. Peygamber savaşa başlamadan önce rüzgarların esmeye başlamasını
arzu eder ve bunu zafer alameti sayardı. Nitekim Tirmizî'nin rivayet ettiği şu
hadis-i şerif de bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmektedir.
"...Nebi s.a.v.
fecir doğduğu zaman güneş doğuncaya kadar savaşı durdurur ve güneş doğunca
savaşı başlatırdı. Gündüz yarılandığı vakit, zeval vaktine kadar savaşı durdurur
ve güneş tepe noktasından batıya kayınca savaşa başlar, ikindi vaktine kadar
savaşırlardı. Sonra ikindi namazını kıhncaya kadar savaşı durdurur .namazdan
sonra tekrar harbederdi. O (savaşı durdurduğu) sırada, "Zafer rüzgarları
esiyor" denir ve müslü-manlar namazlarında ordularına dua
ederlerdi."[Bk. Tirmizî, siyer]
Ancak Tirmizi'nin bu
hadisinin senedinde inkıta vardır. Çünkü Katâ-de, En-Nu'man b. Mukarrin'e
ulaşmamıştır.