بَاب
فِي
الْأَسِيرِ
يُكْرَهُ
عَلَى الْكُفْرِ
97. Küfre Zorlanan
Esirin Durumu
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
عَوْنٍ
أَخْبَرَنَا
هُشَيْمٌ
وَخَالِدٌ
عَنْ
إِسْمَعِيلَ عَنْ
قَيْسِ بْنِ
أَبِي
حَازِمٍ عَنْ
خَبَّابٍ
قَالَ
أَتَيْنَا
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَهُوَ مُتَوَسِّدٌ
بُرْدَةً فِي
ظِلِّ
الْكَعْبَةِ
فَشَكَوْنَا
إِلَيْهِ
فَقُلْنَا
أَلَا تَسْتَنْصِرُ
لَنَا أَلَا
تَدْعُو
اللَّهَ لَنَا
فَجَلَسَ
مُحْمَرًّا
وَجْهُهُ
فَقَالَ قَدْ
كَانَ مَنْ
قَبْلَكُمْ
يُؤْخَذُ الرَّجُلُ
فَيُحْفَرُ
لَهُ فِي
الْأَرْضِ
ثُمَّ
يُؤْتَى
بِالْمِنْشَارِ
فَيُجْعَلُ
عَلَى
رَأْسِهِ
فَيُجْعَلُ
فِرْقَتَيْنِ
مَا
يَصْرِفُهُ
ذَلِكَ عَنْ
دِينِهِ
وَيُمْشَطُ
بِأَمْشَاطِ
الْحَدِيدِ
مَا دُونَ
عَظْمِهِ
مِنْ لَحْمٍ وَعَصَبٍ
مَا
يَصْرِفُهُ
ذَلِكَ عَنْ
دِينِهِ
وَاللَّهِ
لَيُتِمَّنَّ
اللَّهُ
هَذَا
الْأَمْرَ
حَتَّى
يَسِيرَ
الرَّاكِبُ
مَا بَيْنَ
صَنْعَاءَ
وَحَضْرَمُوتَ
مَا يَخَافُ
إِلَّا اللَّهَ
تَعَالَى
وَالذِّئْبَ
عَلَى
غَنَمِهِ وَلَكِنَّكُمْ
تَعْجَلُونَ
Habbab'dan elemiştir ki:
Rasûlullah (s.a.v.) Ka'be'nin gölgesinde çizgili bir kumaşı başının altına
yastık olarak koymuş bir halde (dinlenir) iken (yanına) varıp kendisine
(kafirleri) şikayet ettik.
"Sizden
önceki (ümmetlerde) bir kimse (küfre zorlanırdı kabul etmeyince) tutulur ve
kendisi için yerde bir çukur kazılır (sonra bu çukurun içine yatırılır) dı.
(Daha) sonra bir testere getirilip başının üzerine konur (onunla) başı iki
parça edilirdi de bu (işkence) onu dininden çeviremezdi. Kemiği üzerinde
(bulunan) etten ve sinirden (ne varsa hepsi) demir taraklarla taranırdı da
(yine) bu (işkence) onu dininden çevir (e) mezdi. Allah'a yemin olsun ki Allah
bu dini tamamlayacak. Öyle ki (Hayvanına) binen bir kimse Allah'tan (başka) ve
koyunları hakkında da kurttan başka hiç kimseden korkmadan (yalnız başına)
San'a ile Hadramevt arasında yolculuk yapabilecektir. Fakat siz acele
ediyorsunuz." buyurdu
İzah:
Buhari, menâkıb, ikrah;
Ahmed, b.Hanbel, V,109-110.
Nebi s.a.v. bu
sözleriyle, ashâb-ı kiramın çektikleri sıkıntıların acısını dindirmek, onları
teselli etmek, karşılaşacakları sıkıntılara sabrettikleri takdirde huzurlu ve
emniyetli günlere kavuşacaklarını müjdelemek istemiştir.
Hafız İbn Hacer'in
ifadesine göre: Arabistan çevresinde birisi Şam'da diğeri de Yemen'de olmak
üzere iki tane San'a vardır. Hadramevt'te Yemende'dir. Bu hadis-i şerifte
müslümanların gelecekte çok uzun mesafeli yolculukları yalnız başına
yapabilecekleri bir güven ve huzur ortamına kavuşacakları müjdesi verilmek
istendiğine göre, buradaki San'a'dan maksadın Şam'da bulunan San'a olması
gerekir. Çünkü Hadramevt ile Şam'da bulunan San'a arasındaki mesafe Hadramevt
ile diğer Sana arasındaki mesafeden daha uzundur ve hadis-i şerifte anlatılmak
istenen uzun yolculuğa daha uygundur.
Sahabe-i Kiramdan
bazılarının Rasûl-i Ekrem'e gelerek kendilerinin çekmiş oldukları sıkıntıların
sona ermesi için dua etmesini rica ettikleri halde Hz.Peygamberin bu ricayı
kabul etmemesinin sebebini Hafız îbn Hacer şöyle açıklıyor:
Yüce Allah Kur'an-ı
Kerim'inde "... Bana dua edin, duanızı kabul edeyim..."[Mu'min 60]
"Hiç olmazsa kendilerine böyle şiddetimiz geldiği zaman
yalvarsalardı!"[En'âm 43] buyurduğu halde Hz.Peygamber ashâb-ı kiramın acılarının
sona ermesi için dua etmekten kaçınmasının sebebi Allahu Teâlâ'-nın diğer
peygamberlerin ve sahabelerinin başına da gelmesini takdir ettiği belâların
kendinin ve sahabelerinin başına da gelmesini takdir etmiş olduğunu, diğer
peygamberlerinin ümmetlerinin çektiği sıkıntılar sayesinde ermiş oldukları
nimetleri ve yüksek makamları bilmesidir. İşte Hz. Peygamber haklarındaki
Allah'ın takdirini ve Allah'ın bu takdiri sayesinde yüksek derecelere
erişeceklerini bildiğinden dolayı ümmetinin de başına gelecek olan belaların
dinmesi için dua etmedi. Allah'ın o takdirine razı oldu. Bu sayede umduğunu
elde etti. Korktuğundan kurtuldu.
Ancak şurasını da
unutmamak gerekir ki her ne kadar Allah'ın takdiri karşısında peygamberlerin
bu şekilde davranması icab ediyorsa da, peygamberlerin dışındaki kimselerin
başlarına gelen musibetler hakkında Allah'a el açıp bu belalardan kurtulmaları
için dua etmeleri vaciptir. Çünkü peygamberlerin dışında kalanlar
Peygamberlerin muttali oldukları kaza ve kaderle ilgili sırlara muttali
olamazlar.
İbn Battal'ın
açıklamasına göre: Ulema ölümle küfür arasında bir tercih yapmaya zorlanıp da
Ölümü küfre tercih eden bir kimsenin ecrinin, küfür lafızlarını mecburen
söylemeyi ölüme tercih eden kimsenin ecrinden daha fazla olduğunda ittifak
etmişlerdir. Fakat domuz eti yemek, şarap içmek gibi bir günahı işlemekle
küfretmek arasında bir tercih yapmaya zorlanıp da domuz eti yemeyi veya şarap
içmeyi ölüme tercih eden kimsenin sevabı, ölümü bu günahlardan birini işlemeye
tercih eden kimsenin sevabından daha azdır. Maliki ulemasından bazılarına göre
ölümle, leş yemek arasında bir tercih yapmaya zorlanan kimse eğer ölümü leş
yemeye tercih ederse günahkâr olur. Bu mevzuda Hanefi ulemasının görüşü de
şöyledir; Leş yemek, şarap içmek, domuz eti yemek gibi günahlardan birini
işlemekle hapsedilmek dövülmek, zincire vurulmak gibi işkencelerden birini
tercihe zorlanan bir kimsenin, bu günahlardan herhangi birini işlemeyi
hapsedilmeye veya dövülmeye ya da zincire vurulmaya tercih etmesi helal olmaz.
Fakat bu günahlardan
biriyle ölüm arasında bir tercih yapmaya zorlanan bir kimsenin, sözü geçen
günahlardan birini öldürülmeye ya da organlarından birinin kesilmesine tercih
etmesi caizdir. Eğer ölümü yahut ta herhangi bir organının telef edilmesini bu
günahlardan birine tercih edecek olursa günahkâr olur. Çünkü aslında domuz eti
veya leş yemek gibi fiiller insan vücuduna zararlı oldukları için haram
kılınmışlardır. Zaruret durumlarında bunları yemekten kaçınmak ise vücudu
büsbütün imha etmek demektir. Yine Hanefî ulemâsına göre Allah'ı veya Rasûlünü
inkâr etmek ya da onlara sövmekle öldürülmek veya organlarından birini
kaybetmek şıklarından birini tercih etmeye zorlanan bir kimse, zorlayan
kimselerin bu tehdidi yerine getireceklerini kesinlikle anlarsa o zaman Allah'a
ve Rasûlüne olan îmânını kalbinde saklayarak zahiren Allah'ı ve Rasûlünü inkâr
ederek onların emrini yerine getirmek suretiyle kendisini kurtarır. Bundan
dolayı asla günahkâr olmaz. Fakat ölümü tercih edecek olursa çok büyük ecre
nail olur.