DEVAM: 96. Savaş
Gününde Harpten Kaçmak
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
أَبِي
زِيَادٍ
أَنَّ عَبْدَ
الرَّحْمَنِ
بْنَ أَبِي
لَيْلَى
حَدَّثَهُ
أَنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عُمَرَ
حَدَّثَهُ
أَنَّهُ
كَانَ فِي
سَرِيَّةٍ
مِنْ
سَرَايَا
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
فَحَاصَ
النَّاسُ
حَيْصَةً فَكُنْتُ
فِيمَنْ
حَاصَ قَالَ
فَلَمَّا
بَرَزْنَا
قُلْنَا
كَيْفَ
نَصْنَعُ
وَقَدْ فَرَرْنَا
مِنْ الزَّحْفِ
وَبُؤْنَا
بِالْغَضَبِ
فَقُلْنَا نَدْخُلُ
الْمَدِينَةَ
فَنَتَثَبَّتُ
فِيهَا
وَنَذْهَبُ
وَلَا
يَرَانَا
أَحَدٌ قَالَ
فَدَخَلْنَا
فَقُلْنَا
لَوْ
عَرَضْنَا أَنْفُسَنَا
عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَإِنْ كَانَتْ
لَنَا
تَوْبَةٌ أَقَمْنَا
وَإِنْ كَانَ
غَيْرَ
ذَلِكَ ذَهَبْنَا
قَالَ
فَجَلَسْنَا
لِرَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَبْلَ
صَلَاةِ
الْفَجْرِ
فَلَمَّا
خَرَجَ قُمْنَا
إِلَيْهِ
فَقُلْنَا
نَحْنُ
الْفَرَّارُونَ
فَأَقْبَلَ
إِلَيْنَا
فَقَالَ لَا
بَلْ
أَنْتُمْ الْعَكَّارُونَ
قَالَ
فَدَنَوْنَا
فَقَبَّلْنَا
يَدَهُ
فَقَالَ
إِنَّا
فِئَةُ
الْمُسْلِمِينَ
Abdullah b. Ömer'den
rivayet olunduğuna göre, Kendisi
Rasûlullah (s.a.)'in (düşmana baskın yapmak üzere gönderdiği) seriyyelerinden
birinde imiş. (Hz. Abdullah bu seriyyede bulunduğu sırada başından geçen
olayları) şöyle anlattı:
"Askerler
tamamen bozguna uğradılar. Ben de bu bozguna uğrayanlar arasında idim. (Bu
kargaşalıktan kurtulup da bir kenara) çıkınca; "(şimdi) ne yapacağız? Biz
harpten kaçtık (Allah'ın) gazab(ı) ile geri döndük" demeye başladık ve;
"Medine'ye girelim (gündüzün) orada kalalım, (geceleyin) bizi hiç bir
kimse görmeden (evlerimize) gideriz." dedik. Ve (Medine'ye gir(meye
kesinlikle karar ver)dik. (fakat) hemen arkasından da;
"Eğer biz
Rasûlullah (s.a.)'e (varıp da) durumumuzu arzetseydik, (daha hayırlı olurdu. O
zaman) eğer bize tevbe gerekiyor idiyse (tevbe eder ondan sonra tevbekâr olarak
Medine'de) kalırdık. Eğer bundan başka bir şey (yapmamız gerekiyor) idiyse
(Medine'den) gider (o görevi yerine getirir)dik." dedik. Bunun üzerine
sabah namazından Önce Rasûlullah (s.a.)(i beklemek) için oturduk. (Evinden)
çıkınca kendisine (doğru) ayağa kalktık ve; Biz (savaştan) kaçanlarız! dedik.
"Hayır! Bilakis siz
tekrar savaş'a dönen kimselersiniz." buyurdu. Biz de yaklaşıp elini öptük.
Bunun üzerine; "Ben de müslüman birliğinden bir kimseyim." buyurdu.
İzah:
Tirmizî, cihâd; Ahmed
b.Hanbel, 11,70,86,100,111.
'......' kelimesi:
Meyletmek, kaçmak için yer aramak maksadıyla sağa sola gidip gelmek, geri dönmek,
hamle yapmak gibi manalara gelir. Eğer metinde geçen cümlesindeki dan maksat
düşman askerleriyse o zaman kelimesi, "hamle yapti..." anlamına
gelir. Ve bu cümleye, "düşman bizim üzerimize bir hamle yaptı biz de
bozguna uğradık." şeklinde mana vermek icâbeder.
Fakat metnin daha
aşağısında gelen, "harpten kaçtık" ve, "Hz. Peygamberin
huzuruna vardık" mealindeki cümleler, sözü geçen cümledeki kelimesiyle,
müslüman askerlerin kasdedildiğini ortaya koyuyor ki o zaman bu kelimeye,
"kaçmak geri dönmek, düşman karşısında durmayıp geri çekilmek"
manası vermek gerekir. Nitekim "İşte onların varacağı yer cehennemdir.
Oradan kaçacak bir yerde bulamazlar."[Nisa 121] mealindeki âyet-i kerimede
de "hasa" kelimesi bu mânâda kullanılmıştır. el-Cevherî'nin şu sözü de
bu gerçeği ifâde etmektedir: "Hasa, kelimesi dost birliklerin yenilgisini
anlatmak için kullanılır. "İnhezeme" kelimesi de düşman birliklerinin
yenilgisini ifade etmek için kullanılır."[Aliyyü'l-kârî, Mirkatü'l-Mefâtîh
IV, 238.]
Metinde geçen,
"Ben de müslüman birliğinden bir kimse)yim" cümlesindeki kelimesi
aslında cemaat, takım, birlik manalarına geldiği gibi: Ordunun bozulması
halinde onu takviye etmesi ve hezimete uğrayan askerlere bir sığınak olması
için ordunun arkasında bulundurulan özel birlikler anlamına da gelir. Hz.
Peygamber bu cümlede geçen kelimesini ikinci manada kullanmış ve "Siz
aslında savaştan kaçmadınız, tekrar savaşa dönmek için, müslüman birliklerin
bozulmaları halinde onları korumakla görevli olan özel bir birliğe sığınmış
oldunuz. İşte ben o birliğin fertlerinden biriyim." demek istemiştir.
Hadis sarihlerinin açıklamasına göre Hz. Peygamber bu sözüyle kendisine sığınan
müslüman askerlerin kafasında doğan, "Acaba biz bu savaştan kaçmakla;
"Kim o gün savaşmak için bir tarafa çekilmek, ya da başka bir birliğe
katılmak dışında arkasını döner (de savaştan firar eder)se o Allah'dan bir
gazaba uğrar, onun yeri cehennemdir. O, ne kötü bir varılacak
yerdir."[Enfâl 16.] ayet-i keri-mesindeki tehdide hedef olma korkusunu
gidermek istemiş ve onların bu hareketleriyle ayet-i kerimedeki, "savaşmak
için bîr tarafa çekilen ve başka bir birliğe katılan" cümleleriyle bu
tehdidin dışında bırakılan kimselerin içine girmiş olduklarını ifade
buyurmuştur.