بَاب
فِيمَنْ
قَالَ لَا
يَحْلِبُ
86. Bir Kimse Herhangi
Bir Sağmal Hayvanı Sahibinin İzni Olmadan Sağamaz Diyenlerin Delili
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ عُمَرَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَحْلِبَنَّ
أَحَدٌ
مَاشِيَةَ
أَحَدٍ
بِغَيْرِ
إِذْنِهِ أَيُحِبُّ
أَحَدُكُمْ
أَنْ تُؤْتَى
مَشْرَبَتُهُ
فَتُكْسَرَ
خِزَانَتُهُ
فَيُنْتَثَلَ
طَعَامُهُ
فَإِنَّمَا
تَخْزُنُ
لَهُمْ ضُرُوعُ
مَوَاشِيهِمْ
أَطْعِمَتَهُمْ
فَلَا
يَحْلِبَنَّ
أَحَدٌ
مَاشِيَةَ
أَحَدٍ
إِلَّا
بِإِذْنِهِ
Abdullah b. Ömer'den
rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur: "Sakın bir kimse (sahibinin) izni olmadan başka birinin
davarını sağmasın. Biriniz kilerine varılıp da hazinesinin kırılıp zahiresinin
sarıl(ıp alın)masını hoş görür mü? İnsanların hayvanlarının memeleri de onlara
yiyeceklerini biriktirir. Binaenaleyh kimse izin almadıkça diğer bir kimsenin
davarını sağmasın.”
İzah:
Buhari, lukata; Müslim,
lukata; İbn Mâce, ticâre; Muvatta, istizan; Tirmi-zi, büyü; Ahmed b. Hanbel,
II, 6, 57.
Mâşiye; deve, sığır,
koyun ve keçi anlamlarında kullanılırsa da daha ziyâde koyun için kullanılır.
Meşrebe ise içinde
buğday, un gibi yiyecek maddelerinin saklandığı anbar veya kiler demektir.
Duru; kelimesi
"Dur*' kelimesinin çoğuludur. Sağmal hayvanların memeleri için
kullanılır. 2619 numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi
Hanefilerle, Şâfiîlere, Mâlikilere ve Cumhur-ı ulemâya göre izinsiz hiç bir
kimse, birinin bağ ve bahçesinden yemiş yiyemez; davarının sütünü içemez. Meğer
ki muztar kala. O zaman zaruret miktarı yiyip içebilir. Bu zevat cevaz bildiren
hadisler hakkında muhtelif yönlerden cevaplar vermişlerdir.
a) Kurtubi: "Malum
kaide ile amel etmek daha iyidir" demiştir.
b) Nehy bildiren hadis,
cevaz hadisinden daha sahihtir.
c) Cevaz bildiren
hadisler âdete nazaran mal sahiplerinin razı olduklarının bilinmesine
hamledilirler.
d) Cevaz meselesi
zaruret zamanlarına hamledilir. Nitekim İslâm'ın ilk zamanlarında hal böyle
idi.
Bu hususta Tahâvî de
şunları söylemiştir: "Bu hadisler misafir kabul etmenin vâcib olduğu
zamanlara mahsustur. Rasûlullah (s.a.v.) bunu emir buyurmuş, gelen misafiri
kabul etmeyi hane sahibine vacip kılmıştır. Bila-here vücup neshedilerek hükmü
kaldırılınca adı geçen hadislerin hükmü de kalkmıştır."
Hicret esnasında Nebi
(s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekr'in içtikleri süt hakkında Kurtubî; Bu, koyun sahibine
bir idlal(yani nazı geçme)idi. Çünkü Hz. Ebû Bekir onu tanıyordu. Yahut o
çobanın oradan geçenlere süt takdim edilmesine izin verdiğini biliyordu.Yahut o
süt kendisine eman verilmemiş bir harbiye ait olduğu için içmişlerdi, diyor.
Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir.