DEVAM: 3. ayyetinin
İhtiyar Ve Hamileler Hakkında Sabit Olduğu
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
عَدِيٍّ عَنْ
سَعِيدٍ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ
عَزْرَةَ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
وَعَلَى الَّذِينَ
يُطِيقُونَهُ
فِدْيَةٌ
طَعَامُ
مِسْكِينٍ قَالَ
كَانَتْ
رُخْصَةً
لِلشَّيْخِ
الْكَبِيرِ
وَالْمَرْأَةِ
الْكَبِيرَةِ
وَهُمَا يُطِيقَانِ
الصِّيَامَ
أَنْ
يُفْطِرَا وَيُطْعِمَا
مَكَانَ
كُلِّ يَوْمٍ
مِسْكِينًا
وَالْحُبْلَى
وَالْمُرْضِعُ
إِذَا خَافَتَا
قَالَ أَبُو
دَاوُد
يَعْنِي
عَلَى
أَوْلَادِهِمَا
أَفْطَرَتَا
وَأَطْعَمَتَا
(Bakara
184).....âyet-i kerimesi (hakkında) İbn Abbas (r.a.)'ın şöyle dediği rivayet
edilmiştir: (Bu âyet), oruc'a dayanabilen yaşlı erkek ye yaşlı kadın için, oruç
tutmayıp her günün yerine bir yoksul doyurmalarına ruhsat teşkil etmektedir.
Yine bu âyet, korkmaları
halinde hâmile ve emzikliler için (de bir ruhsat) idi.
Ebû Dâvud,
"Korkmalarından" maksadın çocukları hakkında olduğunu (bu durumda)
oruç tutmayıp yoksul doyuracaklarını söyledi.
İzah:
bk. Buhari, tefsiru
sûre; (Bu hadisi, İbn Cerir ve Bezzâr da rivayet etmiştir.)
İbn Abbas'tan
nakledilen bu rivayetin zahiri âyet-i kerimesine muhalif görünmektedir. Çünkü
bu âyette bir anlayışa göre, oruca gücü yetenlerin oruç tutmaları halinde bir
fakir doyumu fidye vermeleri istenmektedir. İhtiyarlar ise, âyette mevcut
değildir. İbn Abbas'ın Ebû Dâvud'taki rivayeti ise, yukarıdaki âyet-i
kerimenin sadece ihtiyarlarla hâmile ve emzikliler hakkında olduğu izlenimini
vermektedir. Rivayet bu şekliyle 2316 ve 2317 numaralı hadislere de ters
düşmektedir. Çünkü oralarda, burada geçen âyet-i kerimedeki ruhsatın genel
olduğu fakat sonradan neshedildiği ifâde edilmektedir. Bu durum, üzerinde
olduğumuz rivayette bir hazf olduğunu gösterir. Nitekim Taberî'nin aynı
senetle İbn Abbas'tan yaptığı rivayet bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Taberi'nin rivayeti
şöyledir: "Oruç tutmaya gücü yeten ihtiyar erkek ve kadınların, isterlerse
oruç tutmayıp her gün için bir yoksul doyurmalarına ruhsat verilmişti. Daha
sonra bu, âyet-i kerimesiyle neshedildi. Ancak ruhsat, oruca gücü yetmeyen
ihtiyarlar ve (çocukları ya da kendileri için) korkmaları halinde hamile ve
emzikliler hakkında sabit kaldı."
İşte Taberî'nin bu
rivayeti gözönüne alınınca Ebû Davud'un rivayetinde bir hazf olduğu ve bu
hazfın, yerine konması halinde ne âyetle ne de başka bir hadisle tezat teşkil
etmediği ortaya çıkar. O halde Ebû Dâvud'daki rivayeti Taberi'den nakledilen
şekilde anlayıp değerlendirmek gerekecektir.
Hadiste, "Oruca
dayanabilen ihtiyarlar" ifadesi vardır. Ebû Davud'un tüm rivayetlerinde
bu ifade böyledir. Yani hiç bir nüshada "oruca dayanamayan..."
mânâsını verecek tarzda, bir İâ ilâvesi
yoktur. Bu durum üç ayrı yönden ele alınarak rivayetin, âyetlerle ve diğer
hadislerle münâsebetinin uyumu ortaya konulmuştur.
a. Yukarıda işaret
edildiği gibi ayeti oruç tutabilen ihtiyarlar içîn ruhsattı, sonradan bu hüküm
neshedildi, sadece oruca dayanamayan ihtiyarlar için sabit kaldı.
b. "Oruca
dayanabilen" manasına gelen sözünün başında bir olumsuzluk edatı lâ vardı, hadisi yazan kâtip onu unuttu, yahul
da buradaki lâ mukadderdir.O zaman ifâde, şeklindedir. "Oruca
dayanamayanlar" mânâsındadır.
c. Buradaki "oruca
dayanabilenden maksat, güçlükle dayanabilendir.
Bu te'villere daha önce
geçen hadislerin şerhlerinde de işaret edilmişti.
İbn Abbas'tan gelen
rivayette, hâmile ve emziklilerin korkmaları halinde bu âyetteki ruhsatın
şümulüne girecekleri belirtildiği halde, korkunun hangi yönden yani kendileri
yönünden mi, yoksa çocukları yönünden mi olduğuna dair bir açıklık
getirilmemiştir. Ebû Dâvud, "yâni çocukları açısından korkarlarsa (oruç
tutmayıp yemek yedirirler)" diyerek bu kapalılığa açıklık getirmiştir.
Bu ve bundan evvelki
bâblarda geçen hadislerden elde edilen neticenin özeti şudur;
âyeti hakkında iki
görüş, vardır:
1. Bu âyet mutlak
olarak oruç tutmaya gücü yeten ve yetmeyen herkes için ruhsattı. Sonra oruca
dayanabilenler hakkında "Sizden aya erişenler onu (orucu) tutsun"
âyeti ile neshedildi. Oruca gücü yetmiyenler için yemek yedirme hükmü sabit
kaldı. Bu anlayış ulemanın cumhurunun görüşüdür.
İçlerinde Mâlik, Ebû
Sevr ve Davud'un da bulunduğu bir grup âlim ise, yemek yedirmenin herkes için
neshedildiğini, oruca dayanamayan ihtiyarların da yemek yedirmeyeceklerini
söylerler.
2. Âyet, oruca
dayanabilen ihtiyarlar, hamileler ve emzikliler hakkındadır. Bilâhere oruca
dayanabilenler hakkında neshedilmiş, dayanamayan ihtiyarlarla hâmile ve
emzikliler hakkında ruhsat devam etmiştir. İbn Ab-bas, Katâ'de ve İkrime bu
görüştedirler.
İbnCerîr'in ifâdesine
göre, bir başka grub da bu konuda şöyle derler: "Bu âyet neshedilmemiştir.
Hükmü indiğinden beri kıyamete kadar bakîdir.
"Oruca
dayanabilenler" den maksat, gençliklerinde ve sağlıklarında oruca dayananlardır.
Bunlar, ihtiyarladıkları, hastalandıkları ve oruç tutamaz hale geldikleri
zaman, "bir fakir, doyumu fidye"nin hükmü altına girerler."