DEVAM: 1. Orucun Farz
Oluşu
حَدَّثَنَا
نَصْرُ بْنُ
عَلِيِّ بْنِ
نَصْرٍ
الْجَهْضَمِيُّ
أَخْبَرَنَا
أَبُو أَحْمَدَ
أَخْبَرَنَا
إِسْرَائِيلُ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ
الْبَرَاءِ
قَالَ كَانَ الرَّجُلُ
إِذَا صَامَ
فَنَامَ لَمْ
يَأْكُلْ
إِلَى مِثْلِهَا
وَإِنَّ
صِرْمَةَ
بْنَ قَيْسٍ الْأَنْصَارِيَّ
أَتَى
امْرَأَتَهُ
وَكَانَ
صَائِمًا
فَقَالَ
عِنْدَكِ
شَيْءٌ قَالَتْ
لَا لَعَلِّي
أَذْهَبُ
فَأَطْلُبُ
لَكَ شَيْئًا
فَذَهَبَتْ
وَغَلَبَتْهُ
عَيْنُهُ
فَجَاءَتْ
فَقَالَتْ
خَيْبَةً
لَكَ فَلَمْ
يَنْتَصِفْ النَّهَارُ
حَتَّى
غُشِيَ
عَلَيْهِ
وَكَانَ
يَعْمَلُ
يَوْمَهُ فِي
أَرْضِهِ
فَذَكَرَ
ذَلِكَ
لِلنَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَنَزَلَتْ
أُحِلَّ
لَكُمْ
لَيْلَةَ
الصِّيَامِ
الرَّفَثُ
إِلَى نِسَائِكُمْ
قَرَأَ إِلَى
قَوْلِهِ
مِنْ
الْفَجْرِ
el-Bera (b. Azib
r.a.)'dan; demiştir ki: (Rasûlullah (s.a.v.)'in ashabından) bir kimse oruç
tutup da (iftar zamanı iftar etmeden) uyuduğu zaman, ertesi gün akşam'a kadar
bir şey yemezdi. Ensar'dan Sırma b. Kays (r.a.) oruçlu olarak hanımına gelip:
Hazır yemeğin var mı? diye sordu. Hanımı: Yok ama, şimdi gider getiririm, deyip
gitti, Sırma (r.a.) (o esnada) uyuya kaldı. Hanımı geldi ve: Tüh! Sana yazık
oldu, dedi (ertesi) gün yarı olunca Sırma (açlıktan) bayıldı, (üstelik) O gün
tarlasında çalışıyordu. Bu hal Rasûlullah (s.a.v.)'e haber verildi. Bunun
üzerine, "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helâl
kılındı"[Bakara 187] mealindeki âyet indi.
Râvi el-Berâ b. Azîb
âyeti (son kelimesi olan); "fecirden"e kadar okudu.
İzah:
Buhari, savm; Nesâî,
siyam; Tirmizî, Tefsîru Sûre; Ahmed b. Hanbel, IV, 295; Dârimî, savm
Hadis-i şeriften
anlaşılıyor ki orucun ilk günlerinde sahâbîler Ramazan orucunu tuttuklarında
iftar vakti gelince uyumadıkça
kendilerine yeme, içme ve kadınlarla temas helaldi, ama iftar açmadan
uyudukları takdirde ertesi gün güneş batıncaya kadar bunların hiçbirisi caiz
olamazdı. Hadisin Nesâî'deki rivayetinde uyumak akşam yemeğinden önce olmakla
kayıtlandırılmıştır. Hadisenin çeşitli kitaplardaki rivayetlerinden yeme, içme
ve cinsî temasa mâni olan şeyin uyku olduğu ve uyumanın akşam yemeğinden Önce
ya da sonra olması arasında fark olmadığı anlaşılmaktadır. Bundan evvelki
hadiste yeme içmeye mâni olan şeyin yatsı namazı olarak kayıtlandırüması bu
hükme aykırı olmaz. Çünkü o kaydın, uykunun yatsı namazındansonra daha çok
kendini hissettirmiş olması yönünden galibe nazaran olması ihtimali vardır.
Yukarıdaki hadisin bazı rivayetlerinde Hz. Ömer'in hanımına yaklaşmak istediği
zaman, onu "ben uyudum" dediği, Hz. Ömer'in ise bunu hanımının isteksizliğine
hamledip "hayır uyumadın" diyerek temas ettiği bildirilmektedir. Bu
rivayet de o zamanlar ramazan gecesi yeme-içme ve cinsî temasa mâni olan hâlin
yatsı namazı değil, uyku olduğunu göstermektedir.
Üzerinde durduğumuz
hadisin baş tarafı, anlatılacak bir hâdiseye hazırlık teşkil etmektedir.
Metinde görüldüğü gibi bu hâdise Sırma b. Kays'in başından geçmiştir. Mezkur
sahâbînin ismi Buhâri ve Tirmizî'nin.rivayetlerinde Kays b. Sırma, Nesaî'de
ise Kays b. Ömer şeklinde geçmektedir. Bu farklı rivayetler, âlimlerin mezkur
sahabinin adı üzerinde araştırma yapmalarına sebep olmuştur. Ebu Nuaym'ın ve
Eş'as b. Suvar'ın rivayetleri de Ebû Davud'un tesbiti gibidir. Vahidî'nin
Esbâb-ı NuzûTdaki tesbiti de aynıdır. Menhel sahibi doğrusunun Sırma b. Kays
olduğunu, Kays b. Sırma şeklindeki rivayetin makbul; Kays b. Ömer şeklinde
olanının ise, hatâ olduğunu söyler.
Sırma b. Kays (r.a.)
çiftçilikle uğraşan bir sahabi idi. Akşam üzeri yorgun bir vaziyette evine
gelmiş, hanımından yiyecek birşeyin olup olmadığını sormuştur. Ebû Davud'un
rivayetinde sofrada hazır bir yemeğin bulunup bulunmadığından bahsedilmesi söz
konusu değildir. Taberi'nin rivayetinde ise, hanımının önce hurma getirdiği,
Sırma (r.a.)'nin ise, 'hurma içimi yakar, bu hurmayı unla değiş de bir yemek
yap" dediği, hanımı gidince uyuya kaldığı söylenmektedir. Hanımı dönünce
Allah'a isyan etmemek için yememiş, aç olarak orucunu devam ettirmiştir. Ancak
ertesi gün tarlasında çalışırken açlıktan bayılıp düşmüştür. Burada tarlasında
çalıştığı bildirildiği halde Taberi'nin rivayetinde, Medine'nin bahçelerinden
birinde ücretle çalıştığı söylenmektedir. Fakat bu bir zıddiyet değildir. Çünkü
"tarlasında" sözündeki izafet mülkiyet için değil, ihtisas içindir.
Mânâ "işinde çalışırken" demektir. Hz. Sırma (r.a)'nın başına
gelenler Hz. Peygamber'e haber verilmiş, bunun üzerine, "Oruç gecesi
kadınlarınıza temas etmeniz size helal kılındı." mealindeki âyet
inmiştir. Bakara suresinin 187. âyeti olan bu âyetin tamamının meali şöyledir;
"Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl
kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah nefsinize
güvenemeyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip, sizi affetti.
Artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin.
Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayrılıncaya kadar yiyin için sonra orucu
geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekildiğinizde kadınlarınıza
yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onlara yaklaşmayın. Allah insanlara
yasaklardan sakınsınlar diye âyetlerim böylece apaçık bildirir."
Buhârî'nin rivayetinde
ise, âyetin hadisimizin metnindeki kısmı inince sahâbiler son derece
sevinmişler, bunun üzerine âyetin yemek içmekle ilgili bölümü gelmiştir. İbn
Hacer bu rivayetle ilgili olarak şöyle der; "Geceleri cinsî temas helal
olunca yemek ve içmek öncelikle helal olur. Sahâ-bîler onun için âyetin inmesi
ile sevinip ruhsatı anladılar. Bundan sonra da ruhsatın açıkça bilinmesi için
âyet-i kerimesinin tamamı indi."
Bu hadis, mezkûr âyet-i
kerimenin iniş sebebini Sırma b. Kays hadisesini, bir Önceki hadis ise, Hz.
Ömer'in başından geçen olayı göstermektedir. Kimi âlimler her iki olayın da
âyet-i kerimenin inmesine sebep teşkil ettiğini söylerler. İbn Cerir et-Taberî
Süddî'den naklettiği bir rivayette Sırma b. Kays hâdisesini, Ebû Kays b. Sırma
adını vererek anlattıktan sonra, Ömer b. el-Hattab (r.a.)'vn da cariyesine
temas etmiş olduğunu Hz. Ömer'in, Ebu Kays'ın sözünü işitince onun hakkında
birşey geleceğinden çekinerek yaptığını Hz. Peygambere haber verdiğini söyler.
Taberî'nin ifâdesine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ömer'i, "Bu sana
yakışır mıydı, ya Ömer?" diye kınamış ve arkasından mezkûr âyetin,
kadınlara temasla ilgili kısmını okumuştur. Sonra da Ebu Kays'a dönüp yemek
içmekle ilgili bölümü okumuştur.
Bazı âlimler ise,
âyetin Sırma hadisesi üzerine fakat onun ve başkalarının hakkında geldiğini
söylerler. Hz. Ömer de âyetin kendileri hakkında inenlerden biridir.