SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TALAK BAHSİ

<< 2246 >>

DEVAM: 26-27. Lian

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنِي مُحَمَّدٌ يَعْنِي ابْنَ سَلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَقَ حَدَّثَنِي عَبَّاسُ بْنُ سَهْلٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لِعَاصِمِ بْنِ عَدِيٍّ أَمْسِكْ الْمَرْأَةَ عِنْدَكَ حَتَّى تَلِدَ

 

Abbâs b. Sehl'in babası Sehl'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) Asım b. Adiyy'e hitaben; "hanımını, doğuruncaya kadar yanında tut." buyurmuştur.

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel, V, 335. te bu hadis-i şerifi rivayet etmiştir.

 

Bir önceki hadîs-i şerifte karısına zîna isnâd ettiği ifâde edilen Uveymir, Hz. Nebi'in emriyle karısıyla Hân yaptıktan sonra Rasûl-i Ekrem Efendimiz, bu kadını Asım b. Adiyy'e tes­lim ederek, "bu kadın çocuğunu dünyaya getirinceye kadar senin yanında kalsın," buyurmuştur. Rasûl-i ekremin bu kadım Asım'a teslim etmesinin sebebi Hz. Asım'ın kendi kavminin reisi olmasındandır. Ayrıca söz konu­su kadının Hz. Asım'ın kızı veya kardeşinin kızı olduğu da rivayet olun­muştur.

 

Rasûl-i Ekrem'in bu sözünden, Hz. Uveymir'in liân yaptığı ve karısı­nın o esnada hâmile olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim şu hadîs-i şerif de bu gerçeği te'yîd etmektedir: "Rasûlullah (s.a.v.) Aclanlı kan-koca arasında liân yaptırdı. O sırada kadın hamileydi."[Nesâî, talâk]

 

Netice olarak şu hükme varmak mümkündür: Hâmile bir kadına Hân yapmak caizdir.

 

Bu hadîs-i şerîf, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde şu mânâya gelen kelimelerle rivayet olunmuştur; Nebi (s.a.v.) Asım b. Adiyy'e; "bu kadını al, doğuruncaya kadar senin yanında (dursun) eğer, kırmızı tenli bir çocuk dünyaya getirirse babası Uveymir'e aittir, yok eğer kıvırcık saçlı siyah dilli bir çocuk dünyaya getirirse, İbnu el-Salınıa'ya aittir" buyurdu. Çocuk dünyaya gelince bir de ne göreyim başı kuzu derisi gibi kıvırcık kıvırcık saçh sonra yanaklarına baktım Arabistan kirazı gibi kırmızıydı. Dili ise hurma gibi siyahtı. Bunun üzerine "Rasûlullah doğru söylemiştir" demekten kendimi alamadım."[el-Fethu'r-rabbanî, XVII, 31.]