SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TALAK BAHSİ

<< 2198 >>

DEVAM: 9-10. Karısını Üç Talakla Boşayan Kimsenin Bir Daha Karısına Dönmesi Neshedilmiştir

 

a) Muhammed b. Iyas'dan (rivayet olunduğuna göre); İbn Abbas ile Ebû Hureyre ve Abdullah b. Amr b. el-As'a; kocasının (daha cinsi münâsebette bulunmadan bir defada) üç talakla boşadığı bir kız(ın durumun)dan sorulmuş da hepsi "O kız başkasıyla evleninceye kadar ona helal olmaz." diye cevap vermişler.

 

b) Ebû Dâvud dedi ki... Muaviye b. Ebi Ayyaş kendisinin bizzat şahid olduğu bu olayı (şöyle rivayet etmiştir); Muhammed b. îyas b. el-Bükeyr, İbnü'z-Zübeyr ile Asım b. Ömer'e gelerek bu (haberde geçen) soruyu sormuş, her ikisi de; "Git (bunu) îbn Abbas ile Ebu Hureyre'den (sor), ben onları Âişe (r.anha)nın yanında bıraktım, geldim" diye cevap vermiş (Muhammed b. İyas bu sözü söyledikten) sonra (yukarıda geçen) şu (Muhammed b. İyas'ın naklettiği) haberi rivayet etmiştir.

 

c) Ebû Dâvud dedi ki: Bu mevzuda îbn Abbas'in sözü şudur: (Bir defada verilen) üç talak (insanın) evlenip cinsi münâsebette bulunduğu kadını da cinsi münasebette bulunmadığı kadını da boş düşürür. (Artık bu kadın) başka bir kocayla evleninceye kadar ona helal olmaz. Bu (haber) Para değişimi ile ilgili habere benziyor. (Şöyle ki) îbn Abbas (peşin olarak yapılan) para değişiminde (değiştirilen paradaki eşitsizliğin faiz sayılamayacağını) söylerdi. Sonra bundan döndü.

 

 

İzah:

Muvatta, talak

 

Bu hadis-i şerif îbn Abbas'ın önceleri bir defada verilen üç talakın bir talak. sayılacağı görüşünde iken son­radan bu görüşünden dönüp bir defada verilen üç talakın üç talak sayıl­ması gerektiğine hükmettiğini ifâde etmektedir.

 

Birinci haberde geçen "kız" kaydı, kayd-ı ihtirâzî olmayıp kayd-ı itti­fakı olduğundan îbn Abbas'ın bu görüşü sadece kocasının cinsî münâse­bette bulunmadan' önce boşadığı kızlara ait bir görüş değil, bir defada üç talakla boşanan bütün kadınlara şâmildir. Fakat Hz. îbn Abbas sonra­dan bu görüşünden dönerek bir defada verilen üç talakın üçünün de mute­ber olduğuna ve karısını bu şekilde boşayan bir kimsenin, o kadın bir başka kocayla normal olarak evlenip de yine normal olarak boşanmadıkça onunla evlenemeyeceğine hükmetti. Daha öncede açıkladığımız gibi dört mezhep imamıyla birlikte ulemanın büyük çoğunluğu da Hz. İbn Abbas'­ın bu ikinci görüşünü benimsemişler ve bununla fetva vermişlerdir. Nite­kim imam Mâlik'in rivayet ettiği şu hadis-i şerifler de Cumhurun bu görü­şünü desteklemektedir.

 

Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân'dan rivayet edildi. Muham­med b. îyas b. el-Bükeyr şöyle dedi: Adamın birisi zifafa girmeden karısı­nı üç talakla boşadı. Sonra boşadığı bu hanımla evlenmek istedi. Bunun üzerine (yanıma) fetva sormaya geldi. Beraberce Abdullah b. Abbas ve Ebu Hureyre'ye gittik. (Meseleyi) onlara sordu. Onlar;

 

Kadın başka bir koca ile evlenmeden onunla evlenemezsin dediler. Oda.

 

Ben onu yalnız bir talakla boşadım, deyince İbn Abbas;

 

Nimeti elinden kaçırdın, dedi.[Muvatta, talak]

 

Ata b. Yesar, şöyle dedi: Adamın biri Abdullah b. Amr b. el-As'a karısı ile zifafa girmeden onu üç talakla boşayan başka bir şahıs hakkında (fetva) sormak için geldi.

 

Ata dedi ki; "İlk evlenen (ve dokunulmayan) kızın talakı bir dedim" Abdullah b. Amr b. el-As bana;

 

Sen hikayecisin (fıkhın derinliklerinden ne anlarsın) bir talak onu bir talak-ı bâin ile boş yapar, üç talak ise başka kocaya varıncaya kadar o kadını haram kılar, dedi.[Muvatta, talak]

 

2200 numaralı hadisin şerhinde bu konuyu tekrar ele alacağız inşallah,

 

Musannif Ebû Davud'un naklettiği ikinci haberde de îbn Abbas (r.a.)'ın bir defada verilen üç talakın bir talak sayılacağı görüşünde iken sonradan bu görüşü terkettiği ve karısını bu şekilde boşayan kimsenin karısına bir daha dönemeyeceğine, ona dönebilmesi için o kadının sahih nikahla bir kocayla evlenip sonra ondan boşanmış olmasına hükmettiği ifâde edilmek­tedir. Bu mevzuda imam Mâlik de şöyle diyor: "Hüküm bize göre de böyledir. Bir adam dul bir kadınla evlenir, fakat cima' etmezse bu dulun durumu da bakire kızın durumu gibidir. Bir talak onu da talak-i bâin ile boş kılar. Üç talak ise, başka bir kocaya varıncaya kadar o kadını ilk kocasına haram kılar.

 

Rahmetü'l-Ümme'de denilmektedir ki, İslam uleması bir kimsenin yeni evlenip de henüz dokunmadığı bir kıza "sen üç talakla boşsun" demesiyle o kızın üç talakla boş olacağında ittifak etmişlerse de bu kimsenin sözü geçen kıza peşi peşine üç defa "sen boşsun, sen boşsun, son boşsun" de­mesiyle kaç talak vaki olacağında ihtilâf etmişlerdir. İmam Ebû Hanife ile Şafiî ve Ahmed'e göre bu şekilde verilen talak bir talak sayılırken imam Mâlik'e göre üç talak sayılır.

 

Eğer bir kimse evlendikten sonra cinsî münasebette bulunduğu bir kadına bu şekilde bir talak verir de ben aslında bir talak verdim, ağzım­dan çıkan ikinci ve üçüncü talakla birinci verdiğim talakı ona duyurmak ve anlatmak istedim" derse o zaman imam Ebû Hanife ile İmam Mâlik'e göre üç talak vaki olursa da imam Şafiî ile Ahmed'e göre bir talak vaki olur. Fakat kendisiyle hiç münâsebette bulunmadığı karısını bu şekilde peşi peşine üç talakla boşarsa imam Ebû Hanife ile Şafiî'ye göre bir, imam Malik ile Ahmed'e göre de üç talak vaki olur.[Tekmiletu’l-Menhel, IV, 133.]

 

Ayrıca bu ikinci haberde kendisinden bilmediği bir mevzuda fetva istenen bir âlimin bilmediğini söyleyerek o meseleyi bilen bir kimseye ha­vale etmesi gerektiği ifade ediliyor. Nitekim Hz. Ali, "bilmediğim bîr me­selede bilmiyorum demek kadar içimi serinleten bir şey yoktur.” buyur­muştur.

 

Üçüncü haberde ise, bu görüşlere ilâveten Hz. İbn Abbas'ın peşin olarak yapılan para değişimlerinde ve yine peşin olarak yapılan aynı cins­ten olan ülçülür ve tartılır maddelerin değişiminde değişilen bu maddeler­deki eşitsizliğin veya farklılığın faiz sayılmayacağı görüşünde iken sonra­dan bu fikrinden döndüğü ifâde edilmektedir. Hz. İbn Abbas'ın bu mev-zudaki delili Hz. Üsâme b. Zeyd'in rivayet ettiği "faiz ancak veresiye olan alış-verişlerde olur" mealindeki hadis-i şeriftir.  Buhari, buyu'; Müslim, müsâkât; Nesâî, buyu'; îbn Mace, ticâret; Darimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, V, 200-202, 204, 206, 208, 209.

 

Fakat diğer bir hadis-i şerifte ise, "faiz ancak peşin yapılan ahşverişte olur"[Müslim, müsâkâk] buyurularak pe­şin yapılan ahş-verişlerde de faiz muamelesinin bulunabileceği ifâde edil­mektedir. Bu bakımdan cumhur-ı ulema İbn Abbas'ın dayandığı, "Nesie-den başka ribâ yoktur" hadisim "en şiddeli riba ancak nesîededir" şeklin­de te'vil etmişlerdir. Yani bu hadis "peşin yapılan alışverişlerde riba yoktur" anlamına değil, "peşin yapılan alışverişlerde ribanın kemali yoktur. Riba-nın kemali veresiye yapılan ahş-verişlerdedir" anlamına gelir.[Selamet yollan, III 77 (Trc. A.. Davudoğlu)]

 

Nitekim Hâkim, Hz. İbn Abbas'ın bu görüşünden döndüğünü ve Al­lah'a tevbe ettiğini rivayet etmiştir. Hâkimin rivayetine göre Hz. İbn Ab-bas "Vallahi ben müslümanların peşin olarak yaptıkları her nevi alışverişi helal görüyordum. Abdullah b. Ömer'in Rasûlullah (s.a.v.)'den benim bil­mediğim bir hadisi bellediğini işitince şimdi Allah'a istiğfar ediyorum" demiştir.

 

Hâkim'in rivayet ettiği diğer bir hadiste ifade edildiğine göre "Hz. İbn Abbas ömrünün bir kısmında peşin yapılan alışverişlerde riba olmaya­cağına inanırmış. Bir gün Ebu Said el-Hudri ile karşılaşınca Hz. Ebu Said ona;

 

Ya İbn Abbas, sen halka faiz yedirirken Âllah'dan korkmuyor mu­sun? Rasûlullah (s.a.v.)'in "birgün hurma hurma karşılığında, buğday buğ­day karşılığında, arpa arpa karşılığında, altın altın karşılığında, gümüş gümüş karşılığında misli misline ve peşin olarak değiştirilir. Kim bu alış-verişte bir fazlalık alırsa o faizdir." buyurmuş olduğunu duymadın mı? demiş. Hz. İbn Abbas da:

 

Ey Ebû Said, Allah seni cennet ile mükafatlandırsın, bana unuttu­ğum bir meseleyi hatırlattın. Allah'a istiğfar ve tevbe ediyorum demiş.[Hakim, Müstedrek, II, 42-43.]

 

Abdurrezzak'ın Musannaf ında Tâvus'un "İbn Abbas hiç dokunma­dığı karısını bir defa da üç talakla boşayan bir kimsenin bu talakını bir talak sayardı" dediği rivayet ediliyorsa da [Avnü'l-mâbud, VI, 272.] Tâvus'un, İbn Abbas'ın bu görüşünden döndüğünü bilmediği için bu sözü söylediğinde şüphe yoktur.