بَاب
مَنْ رَأَى
التَّحَوُّلَ
43-45. “Kocası Ölen
Bir Kadın İddetini İstediği Yerde Geçirir" Diyenlerin Delilleri
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
مَسْعُودٍ
حَدَّثَنَا
شِبْلٌ عَنْ
ابْنِ أَبِي
نَجِيحٍ
قَالَ قَالَ
عَطَاءٌ
قَالَ ابْنُ
عَبَّاسٍ
نَسَخَتْ
هَذِهِ
الْآيَةُ عِدَّتَهَا
عِنْدَ
أَهْلِهَا
فَتَعْتَدُّ
حَيْثُ
شَاءَتْ
وَهُوَ
قَوْلُ
اللَّهِ تَعَالَى
غَيْرَ
إِخْرَاجٍ
قَالَ
عَطَاءٌ إِنْ
شَاءَتْ
اعْتَدَّتْ
عِنْدَ
أَهْلِهِ وَسَكَنَتْ
فِي وَصِيَّتِهَا
وَإِنْ
شَاءَتْ
خَرَجَتْ
لِقَوْلِ
اللَّهِ
تَعَالَى
فَإِنْ
خَرَجْنَ فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
فِيمَا
فَعَلْنَ قَالَ
عَطَاءٌ
ثُمَّ جَاءَ
الْمِيرَاثُ
فَنَسَخَ
السُّكْنَى
تَعْتَدُّ
حَيْثُ شَاءَتْ
İbn Abbas (r.a.)
demiştir ki: Şu (..."şayet kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında uygun
olanı yapmalarında sizin için bir günah yoktur...") [Bakara 240.] âyeti
(kocası ölen) bir kadının, iddetini kocasının ailesi yanında geçirmesini
emreden âyet-i kerîmeyi [Bakara 240.] neshetti. Binâenaleyh, kocası vefat eden
bir kadın istediği yerde iddetini bekler. O, (hükmü neshedilen âyet-i kerîme)
ise, azîz ve celîl olan Allah'ın; "(dışarıya) çıkarılmaksızın"[Bakara
240.] mealindeki sözüdür. (Âyetin baş kısmı son kısmıyla neshedilmiş
olmaktadır.
Bu hadîs-i şerîf üzerinde)
Atâ da şunları söyledi; (Bu kadın) isterse kocasının ailesi yanında iddet
bekler. İsterse, ("İçinizden ölüp geriye eşler bırakan erkekler eşlerinin
evlerinden çıkanlmaksızın bir yıl'a kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyyet
etsinler") [Bakara 240.] (âyeti gereğince) kocası tarafından kendisine
vasiyyet edilen evde ikâmet eder, isterse, aziz ve celîl olan Allah'ın
"...Şayet kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında uygun olanı yapmalarında
sizin için bir günah yoktur..." âyet-i kerîmesi icâbı kocasının evinden
çıkar, istediği yerde iddetini bekler. Atâ sözlerine devamla dedi ki; Daha
sonra mîras âyeti indi de, süknâ (bir erkeğin ölmeden önce geride bıraktığı
karısına iddet süresince içinde ikâmet edeceği bir mesken vasiyyet etme
mecbûriyeti)İ neshedildi. (Artık kadın muhayyer bırakıldığı için) dilediği
yerde iddetini bekler.
İzah:
Nesâî; talâk; Buhârî,
talâk
2298 numaralı hadîs-i
şerifin şerhinde de ifâde ettiğimiz gibi islâmın ilk yıllarında erkekler,
ölmeden önce kendilerinden sonra arkalarında bırakacakları kadınlar için bir
senelik iddet-lerini içerisinde geçirecekleri bir evle birlikte bir senelik
nafakalarını vasiyyet etmekle mükellef idiler. Sonra bu; "...Sizin de
çocuğunuz yoksa, yapacağınız borçtan sonra bıraktığınızın dörtte biri
onlarındır..."[Nisa 12.] mealindeki mîras âyetiyle bu mecburiyet
neshedildi. Kocası vefat eden hanımların bir sene iddet beklemeleri
mecburiyeti de, "İçinizden ölenlerin, geriye bıraktıkları eşleri dört ay
on gün bekleyip kendilerini gözetlerler..."[Bakara 234.] âyet-i
kerîmesiyle neshedilmiştir. Bu hususlarda ulemâ ittifak etmişlerdir. Ancak İbn
Kesîr'e göre Bakara sûresinin 240. âyetinde cumhuru ulemânın iddia ettiği
gibi, kocası ölen bir kadının tam bir sene iddet beklemesi gerektiğine delâlet
eden bir mânâ yoktur. Sözü geçen âyet-i kerîme bu durumda olan bir kadının
istediği takdirde kocasının evinde kalabileceğini ifâde etmektedir.
Binâenaleyh yukarıda tercümesini sunduğumuz, Bakara sûresinin 234. âyeti dul
kadının kocasının evinde dört ay on gün beklemesi gerektiğini, 240. âyet ise,
kocasının evinden çıkmak istemeyen dul kadına bir yıl süre ile evde kalma
hakkının verilmesini ve geçiminin sağlanmasını emretmektedir. Binâenaleyh iki
âyetin hükmü birbirine zıt olmadığından birinin diğerini nsehetmesî söz konusu
değildir. Çünkü iki âyetin hükmü birbirine aykırı değil, birbirini tamamlar
niteliktedir. Tefsîru İbn Kesîr, I,
588. Görülüyor ki İbn Kesîr bu mevzuda Cumhuru ulemâdan farklı bir görüşe
sahiptir.