بَاب
فِي نَسْخِ
مَا
اسْتَثْنَى
بِهِ مِنْ عِدَّةِ
الْمُطَلَّقَاتِ
37. Boşanıp da İddet
Beklemekten İstisna Edilen Kadınlarla İlgili İstisna Hükmünün Sonradan Nesh
Yada Tahsis Edilmesi
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ ثَابِتٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ
حُسَيْنٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ يَزِيدَ
النَّحْوِيِّ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ
وَالْمُطَلَّقَاتُ
يَتَرَبَّصْنَ
بِأَنْفُسِهِنَّ
ثَلَاثَةَ
قُرُوءٍ
وَقَالَ
وَاللَّائِي
يَئِسْنَ مِنْ
الْمَحِيضِ
مِنْ
نِسَائِكُمْ
إِنْ ارْتَبْتُمْ
فَعِدَّتُهُنَّ
ثَلَاثَةُ
أَشْهُرٍ
فَنُسِخَ
مِنْ ذَلِكَ
وَقَالَ
ثُمَّ
طَلَّقْتُمُوهُنَّ
مِنْ قَبْلِ
أَنْ
تَمَسُّوهُنَّ
فَمَا لَكُمْ
عَلَيْهِنَّ
مِنْ عِدَّةٍ
تَعْتَدُّونَهَا
İbn Abbas (r.a.)'dan;
demiştir ki: "Boşanmış kadınlar
kendi kendilerine üç kur (üç adet veya üç temizlik süresi)
beklerler."[Bakara 228] ve "Yaşlılıklarından dolayı âdetten kesilen
kadınlarınızın bekleme sürelerinden şüphe ederseniz, (bilin ki) onların bekleme
süresi üç aydır."[Talak 4] Bunların hükmünden şu buyrukta belirtilenler
neshedildi; "Eğer onları nikahlayıp
da, henüz onlara dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet
hakkınız yoktur."[Ahzab 49.]
İzah:
Nesâî, talak
"el-Mutallakât"
kelimesinin başında bulunan "el" harf-i tarifi, ulemânın bazılarına
göre, cins ifâde ettiğinden bu âyet-i kerîmenin hükmüne sadece normal olarak
hayız görmüş olup da kocası ile cinsî münâsebette bulunan fakat hâmile olmadan
boşanan kadınlar girmektedir. Bu görüşte olan ulemaya göre, âyet-i kerîmede
nesh veya tahsîs yoktur. Nitekim âyet-i kerîme de geçen "...kendilerini
gözetlerler..." sözü de bu görüşü teyîd etmektedir.
Hazreti İbn Abbas'a
göre ise, "el-Mutallakât" kelimesinin başında bulunan "el"
harf-i tarifi, istiğrak ifâde eder. Bir başka ifadeyle yukarıda sözü geçen
kadınlarla birlikte, kocasından boşanmış olan diğer kadınlar da bu kelimenin
şümulü içerisine girer. Binaenaleyh “el-Mutallekât" kelimesinin kapsamına
normal olarak hayız görmüş olup da kocasıyla birleştikten sonra veya
birleşmeden önce boşanan kadınlar girdiği gibi hayız çağına girmeden Önce veya
hayızdan kesildikten sonra boşanan kadınlar da girerler. Bu görüşe göre
yukarıda mealini sunduğumuz Bakara sûresi-, nin 228. âyet-i kerimesi,
"âdetten kesilen kadınlarınızın bekleme sürelerinden şüphe ederseniz
bilin ki onların bekleme süresi üç aydır. Henüz adet görmeyenler de böyledir.
Gebe olanların bekleme süresi yüklerini bırakmalarına kadardır."[Talak
4.] âyet-i kerimesiyle tahsîs edilerek henüz hayız çağına gelmeden kocasından
boşanan kadınlarla, hayızdan kesilmiş olan kadınlar bu âyetin hükmü dışında
bırakılmış, bunların boşandıktan sonra üç ay iddet beklemeleri gerektiği
bildirilmiştir. Bu âyetin devamında da; "İçinizden vefat edenlerin geride
bıraktıkları kadınlar dört ay on gün iddet beklerler."[Talak 4.]
buyurularak, hâmile iken kocasından boşanan kadınların dört ay on gün iddet
beklemeleri gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, "Ey inananlar, inanan
kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan bosarsanız, onların üzerinde
sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur."[Ahzab 49.] âyet-i kerimesiyle de
kocasıyla cinsî münâsebette bulunmaksızın boşanan kadınların iddet beklemeleri
gerekmediği hükmünü getirmiştir.
Cumhuru ulemâya göre,
"el-Mutallakât" kelimesinin başındaki "el", istiğrak ifâde
eder. Daha sonra bu mevzuda nazil olan mealini sunduğumuz âyet-i kerimeler,
"el-Mutallakât: boş anmış kadınlar" kelimesinin hükmünü tahsis
etmiştir. İbn Abbas (r.a.)'a göre ise, Talâk Sûresinin dördüncü âyeti daha
hayız çağına gelmeden, kocasından boşanan kadınlarla ha-yızdan kesildikten
sonra ya da hâmile kaldıktan sonra boşanan kadınları "el-Mutallakât"
kelimesinin şûmûlü dışında bırakmış, Ahzâb sûresinin 49. âyeti de bu hükmü
neshedip kocasıyla cinsî münâsebette bulunmadan boşanan kadınlar hâriç,
kocasından boşanan bütün kadınları yine "mütallakât" kelimesinin
kapsamı içine sokmuştur.