بَاب
فِي
الْقَافَةِ
30-31. Kaifler (İz
Ta'kibi Mütehassısları)
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَعُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
الْمَعْنَى
وَابْنُ
السَّرْحِ
قَالُوا
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُرْوَةَ
عَنْ عَائِشَةَ
قَالَتْ
دَخَلَ
عَلَيَّ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ
مُسَدَّدٌ
وَابْنُ
السَّرْحِ
يَوْمًا
مَسْرُورًا
وَقَالَ
عُثْمَانُ
تُعْرَفُ
أَسَارِيرُ
وَجْهِهِ
فَقَالَ أَيْ
عَائِشَةُ
أَلَمْ
تَرَيْ أَنَّ
مُجَزِّزًا
الْمُدْلِجِيَّ
رَأَى زَيْدًا
وَأُسَامَةَ
قَدْ
غَطَّيَا
رُءُوسَهُمَا
بِقَطِيفَةٍ
وَبَدَتْ
أَقْدَامُهُمَا
فَقَالَ
إِنَّ هَذِهِ
الْأَقْدَامَ
بَعْضُهَا
مِنْ بَعْضٍ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
كَانَ
أُسَامَةُ
أَسْوَدَ
وَكَانَ
زَيْدٌ
أَبْيَضَ
Aişe (r.anha)'dan;
demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) yanıma geldi."
Müsedded ile Îbnu's-Serh
(bu hadîsi Hz. Aişe'den:) Rasûlullah bir gün (yanıma) neşeli olarak (geldi
şeklinde) rivayet etti(ler).
Osman da (bu hadîsi Hz.
Aişe'den şu şekilde) rivayet etti: (Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem) sevinci
yüz hatlarına yansımış olarak (neşeli bir halde yanıma) geldi. (Hadîsin geri
kalanını bu râvîler Hz. Aişe'den şu şekilde naklettiler Hz. Nebi) dedi ki;
"Ey Aişe, haberin yok mu? Mücezziz el-Müdlici, Zeyd ile (oğlu) Usâme'yi
gördü üzerlerinde bir kadife vardı onunla başlarını örtmüşler ayaklan açık idi.
(Mücezziz); "Bu ayaklar birbirlerinden (meydana gelmiş)dir dedi."
Ebû Dâvud dedi ki; Usâme
siyah (tenli, babası) Zeyd'de beyaz (tenli) idi."
İzah:
Buhârî, ferâiz; Müslim,
reda'; Tirmizî, velâ; Nesâî, talâk; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, VI, 86,
226.
Kaif, kıyafet ve
eserden anlayan demektir. Fukaha bu kelimeyi baba ile oğul arasındaki benzer
tarafları bilen ve alâmetleri biribirinden ayırabilen kimse mânâsında
kullanmışlardır.
Câhiliyye dönemi'nde
halk kaiflerin sözlerine son derece itibâr ederler ona şaşmaz bir kanun gibi
sarılırlardı.
îşte böyle bir ortamda
koyu siyah tenli bir kimse olan Hz. Zeyd b. Hârise'nin beyaz tenli bir çocuğu
dünyaya gelmişti. Baba ile oğul arasındaki bu renk farkı o günkü Arapların
dikkatini çekmiş, Hz. Üsâme'nin, Hz. Zeyd'in neslinden olup-olamayacağı
dedi-koduları halk arasında yayılmıştı. Şüphesiz ki bu duruma en fazla üzülen
Rasûl-i Ekrem'di. Bu dedikoduların yoğunlaştığı bir günde Hz. Zeyd'le oğlu
Üsâme başlan kadifeden bir örtü ile örtülü ve ayakları açık bir halde
uyurlarken Arapların meşhur kaillerinden Mücezziz onları bu halde uyurlarken
görmüş sadece ayaklarına bakarak "bu ayaklar birbirlerinden (meydana
gelmiş)tir" demişti. Rasûl-i Ekrem araplar için senet niteliğinde olan bu
sözü Mücezziz'-in ağzından işitince, dedikoduların artık sona ereceğini
düşünerek, Hz. Zeyd hesabına son derece sevinmişti. Evine vardığı zaman Hz.
Aişe'nin ifâde ettiği gibi sevinç alâmetleri halâ yüzünden okunuyordu.
Gerçekten soy çekimi ve baba ile onun nesli arasındaki benzerlikler günümüzde
de ele alınıp ilmî esâslara bağlanmıştır. Fıkıh ulemâsı da bu benzerliklerle
neseb tesbitinin caiz olacağını kabul etmiştir.