DEVAM: 29-30. Bir
Kimsenin Zinadan Doğan Bir Çocuğun
Kendisine Ait Olduğunu İddia
Etmesi
حَدَّثَنَا
مَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ رَاشِدٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
زَادَ وَهُوَ
وَلَدُ زِنَا
لِأَهْلِ
أُمِّهِ مَنْ
كَانُوا
حُرَّةً أَوْ
أَمَةً
وَذَلِكَ
فِيمَا
اسْتُلْحِقَ
فِي أَوَّلِ
الْإِسْلَامِ
فَمَا
اقْتُسِمَ مِنْ
مَالٍ قَبْلَ
الْإِسْلَامِ
فَقَدْ مَضَى
(Önceki
2265. hadîs) Muhammed b. Râşid'den önceki sened aynı kalmak şartıyla aynı
mânâda bir daha rivayet olunmuştur. (Ancak râvî Halid b. Yezîd, bu hadîse
şunları da) ilâve etti. Bu çocuk (sâdece) annesinin ailesine (nisbet
edilebilen) bir veled-i zînâ'dır. (Annesinin ev halkı yakınlık bakımından veya)
hür ya da köle hangi halde iseler, (bu çocuk da onlara o'na göre nisbet
edilir). (Ölen bir kimsenin vârisleri tarafından onun nesebine) katılması
istenen bir çocuk hakkındaki bu (hüküm) islâm'ın başlangıcında (geçerli) idi.
Binâenaleyh (ölen akrabalarına âid olan ve) islâmiyet'ten önce paylaşılan
mal(lar)dan (bu çocuğun bir payı yoktur çünkü geçen) geçmiştir.
İzah:
Sadece Ebû Dâvud
rivayet etmiştir.
İslâmın ilk yıllarında
bir kimsenin cariyesinden bir çocuğu olur da sağlığında bu çocuğun nesebinin
kendisine âid olduğunu dâva eder de onun nesebini tesbit ettiremezse bu çocuk
veled-i zînâ sayılır ve sadece annesine ve dolayısıyla annesinin ailesine
nisbet edilirdi. Annesinin annesi, onun anne-annesi, annesinin babası, dedesi,
kardeşleri de teyzesi ve dayısı çocukları da kardeşi olurdu. Ve onlara vâris
olabilirdi. Daha sonra İslâmiyet bu uygulamayı kaldırmış, fakat İslâmiyetten
önce bu usûle göre yapılmış olan vârisler arasıda mal taksimlerine
dokunulmamış, o mallar hissesine düştüğü kimselerin ellerinde bırakılmıştır.