DEVAM: Kısır
Kadınlarla Evlenme Yasağı
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
هَارُونَ
أَخْبَرَنَا
مُسْتَلِمُ
بْنُ سَعِيدٍ
ابْنَ أُخْتِ
مَنْصُورِ
بْنِ
زَاذَانَ
عَنْ
مَنْصُورٍ يَعْنِي
ابْنَ
زَاذَانَ
عَنْ
مُعَاوِيَةَ
بْنِ قُرَّةَ
عَنْ
مَعْقِلِ
بْنِ يَسَارٍ
قَالَ جَاءَ رَجُلٌ
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
إِنِّي
أَصَبْتُ
امْرَأَةً
ذَاتَ حَسَبٍ
وَجَمَالٍ
وَإِنَّهَا
لَا تَلِدُ
أَفَأَتَزَوَّجُهَا
قَالَ لَا
ثُمَّ أَتَاهُ
الثَّانِيَةَ
فَنَهَاهُ
ثُمَّ أَتَاهُ
الثَّالِثَةَ
فَقَالَ
تَزَوَّجُوا
الْوَدُودَ
الْوَلُودَ
فَإِنِّي
مُكَاثِرٌ بِكُمْ
الْأُمَمَ
Ma'kıl b. Yesar
(r.a.)'dan; demiştir ki: Bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek; Ben
güzel ve soylu bir kadın buldum, yalnız çocuk doğurmuyor, onunla evlenebilir
miyim? diye sordu. Resûl-i Ekrem de: "Hayır", diye cevap verdi. Sonra
kendisine (o adam), ikinci defa geldi onu (bundan yine) menetti. Sonra üçüncü
defa geldi. Bunun üzerine; "(Kocalarını) çok seven çok doğuran,
kadın(lar)la evleniniz. Çünkü ben (kıyamet gününde) sizlerin çokluğuyla diğer
ümmetler’in Nebilerine karşı iftihar edeceğim." buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
nikah
AÇIKLAMA:
Kendisiyle evlenilmek
istenen kadının kısır bir kadın olup olmadığı annesine ya da teyzesine ve
kardeşi gibi yakın akrabalarına bakarak anlaşılabileceği gibi, o kadın daha
evvel evlenmiş de çocuk dünyaya getirmemişse bu konuda o kadın hakkında bir
fikir verebilir. Ayrıca buluğ çağına girdikten sonra memelerinin tomurcuklanmaması
veya hayız görmemesi de o kadının kısırlığına delalet eder. Anlaşılan Resûl-i
Ekrem'in huzuruna gelen kimse evlenmek istediği kadında bu alametlerden birini
görmüş de onun için bu kadının kısır olduğunu söylemiştir.
Sözü geçen adam’ın
Resûl-i Ekrem'den olumsuz bir cevap aldığı halde yine aynı konuda Resûl-i
Ekrem'in görüşünü almak üzere ikinci ve üçüncü defa gelmesi evlenmeyi
düşündüğü kadınla nikahlanmaya karşı duyduğu istek ve arzunun derecesini
göstermek ve bu hususta Resûl-i Ekrem'den olumlu bir cevap almak için olsa
gerektir. Bakire bir kadının çok çocuk dünyaya getiren, kocasını çok seven ve
ona bağlı cinsten bir kadın olup olmadığı da yine annesine, kız kardeşine ve
hala-teyze gibi yakın akrabasına bakarak anlaşılır. Çünkü genellikle yakın
akrabalar arasında benzer özellikler bulunur. Görülüyor ki konumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem Efendimiz, nikahtan beklenen neticenin hasıl
olması için evlenilecek kadınlarda bulunması gereken iki özellikten
bahsediyor. Bunlardan birisi çok çocuk dünyaya getirme özelliği, diğeri de
kocasını sevme ve O'na bağlılık özelliği. Bunlardan birisi olmasa nikahtan
beklenen Muhammed ümmetini sayıca artırmak gayesi gerçekleşemez.
Hind ulemasından muhakkik
ve müdekkik ed-Dihlevi bu konudaki görüşlerini açıklarken şunları söylüyor:
'"Aile içerisindeki huzur ve sükûnun gerçekleşmesi eşlerin birbirlerini
içten sevmeleriyme mümkündür. Ailenin dini ve dünyevi menfaatleri ise, o
ailenin yeterli sayıda çocuğa kavuşmasıyla gerçekleşir. Kadının kocasını
sevmesi onun kadınlık mizacı ve hislerinin sıhhatine ve kuvvetine delalet
ettiği gibi o kadının yabancı erkeklerde gözü olmadığına da delalet eder ve
kadınlık zevkiyle yapacağı bütün süslenmelerini kocasına tahsis etmesini
sağlar.
Kabileler arasında
yaşayan gelenekler ve göreneklerle o kabile içerisinde yetişen kızların
terbiye, duygu, düşünce ve aile anlayışlarının teşekkülünde fevkalade müessir
olduğundan evlenecek kimselerin eşlerini geleneklerinde, kocaya sadakat ve
sevgiyi bayraklaştıran aile ve kabilelerden seçmesi müstehabtır. Resûl-i Ekrem
Efendimizin, "(Şu) deveye binen (arap) kadmlar(ın)ın en hayırlısı dindar
ve olgun Kureyş kadınlarıdır. Onlar (yetim) çocuklara karşı fevkalade şefkatli
ve kocasının malını en güzel şekilde gözeticidirler."[Münavi,
Feyzu'l-Kadir, II, 492, (hadis no: 4090).] buyurmaları gelenek ve göreneklerin,
kadınların yetişmesi üzerindeki tesirlerini ve onun tezahürlerini en güzel
şekilde vurgulayan kendi çevresiyle ilgili bir örneği dile getirmektedir.
ed-Dihlevi, Huccetü'l-lahi'I-baliğa III, 90.