بَاب
التَّحْرِيضِ
عَلَى
النِّكَاحِ
1. Nikah'a Teşvik
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
قَالَ إِنِّي
لَأَمْشِي
مَعَ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَسْعُودٍ
بِمِنًى إِذْ
لَقِيَهُ
عُثْمَانُ
فَاسْتَخْلَاهُ
فَلَمَّا
رَأَى عَبْدُ
اللَّهِ أَنْ
لَيْسَتْ
لَهُ حَاجَةٌ
قَالَ لِي
تَعَالَ يَا
عَلْقَمَةُ
فَجِئْتُ
فَقَالَ لَهُ
عُثْمَانُ
أَلَا
نُزَوِّجُكَ
يَا أَبَا عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بِجَارِيَةٍ
بِكْرٍ لَعَلَّهُ
يَرْجِعُ إِلَيْكَ
مِنْ
نَفْسِكَ مَا
كُنْتَ
تَعْهَدُ
فَقَالَ
عَبْدُ
اللَّهِ
لَئِنْ
قُلْتَ ذَاكَ
لَقَدْ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَنْ
اسْتَطَاعَ
مِنْكُمْ
الْبَاءَةَ
فَلْيَتَزَوَّجْ
فَإِنَّهُ
أَغَضُّ
لِلْبَصَرِ
وَأَحْصَنُ
لِلْفَرْجِ
وَمَنْ لَمْ
يَسْتَطِعْ
مِنْكُمْ فَعَلَيْهِ
بِالصَّوْمِ
فَإِنَّهُ
لَهُ وِجَاءٌ
Alkame'den; demiştir ki:
Minâ'da Abdullah b. Mes'ûd'la birlikte yürüyordum. Karşısına Osman (b. Affân)
çıkıverdi ve Abdullah ile iki ikiye konuşmak istedi. Abdullah (kendisine)
Osman'ın bir ihtiyacı olmadığını anlayınca, bana (hitaben): Ey Alkame sen de
gel, dedi. Ben de hemen (yanlarına) vardım. Osman O'na; Ey Ebâ Abdurrahman,
seni bakire bir hanımla evlendirsek ya! Olur ki nefsinden kaybettiğin bazı
şeyler sana döner. Bunun üzerine. (Ebû Abdurrahman):
Sen böyle dedinse de ben
Resûlullah (s.a.)'i; "Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen
evlensin, çünkü evlilik gözü (harama) daha çok kapattırıcı, namusu daha çok
koruyucudur. Sizden kimin gücü yetmiyorsa o da oruca devam etsin. Çünkü oruç
onun için hayalarını kesmek (gibi)dir." buyururken işittim, dedi.
İzah:
Buhârî, savm, nikâh;
Müslim, nikâh, Tirmizî, nikâh; Nesâî, nikâh, siyam; İbn Mâce, nikâh; Dârimî,
nikâh; Ahmed b. Hanbel, I, 58, 378, 424-425, 432, 447.
Hadis-i şerifin
ifâdesine göre Alkame (r.a.) Mina'da Abdullah b. Mesûd'la gezinirken
karşılarında Osman b. Affân (r.a.) gelmiş Hz. Osman, Hz. İbn Mesûd'un bakımsız
ve perişan halini görünce bekârlığından bu duruma düştüğüne hükmetmiş olsa
gerektir ki, ona evlenmesini teklif etmek maksadıyla kendisiyle başbaşa
konuşmak istediğini söylemiş. Hz. Ibn Mesûd da O'mm bu teklifini kabul etmiş.
Hz. İbn Mesûd, Hz. Osman'la biraz konuştuktan sonra O'nun kendisiyle özel
olarak daha fazla konuşma ihtiyacı duymadığını anlayınca biraz ileride
beklemekte olan Hz. Alkame'yi de yanlarına çağırmış. Hz. Alkame yanlarına
vardığı sırada Hz. Osman konuşmasına devam ederek Hz. İbn Mesûd'a bakire bir
kızla evlenmesinin çok uygun olacağını söylemiş. Sözlerini bitirince Hz. İbn
Mesûd da ona Resûl-i Ekrem'in bu konudaki sözlerini aktarmıştır.
Buhârî'nin rivayetine
göre Hz. Osman, Hz. îbn Mesûd'a evlenmesini teklif ettiği sırada yanlarında
Alkame (r.a.) bulunmamıştır. Hz. Alkame, yanlarına gelince sadece Hz. İbn Mesûd
Resul-i Ekrem'in hadisini nakletmiştir. Aslında bu iki rivayetin arasında
herhangi bir çelişki yoktur. Çünkü Hz. Osman (r.a.) Hz. İbn Mesûd'a yaptığı
evlenme teklifini Alkame yanlarına geldikten sonra tekrarlamış olabilir.
Hz. İbn Mesûd'un Hz.
Osman'a verdiği cevap şu iki mânâya gelebilir:
1. "Sen doğru
söylüyorsun zaten Resûl-i Ekrem de bizleri evlenmeye teşvik etmişti,"
manasına gelebilir.
2. "Sen böyle
diyorsun ama evlenme teklifi gençlere yapılmalıdır. Nitekim Resûl-i Ekrem
gençleri evlenmeye teşvik ederdi. Fakat benim evlenmeye ihtiyacım
yoktur," anlamına gelir.
Metinde geçen kelimesini dört şekilde okumak mümkündür:
1. "el-Bâetü"
şeklinde okunabilir en meşhur ve fasîh okunuş şekli budur.
2. Hemzesiz. olarak
"el-bâtü" şeklinde okunabilir.
3. Hemzeli fakat tâ'sız
olarak “el-bâu" şeklinde okunabilir.
4.
"el-bâhetü" şeklinde okunabilir. Aslında konak yeri anlamına gelen
"el-mübâetü" kökünden türetilmiş olan bu kelime cinsî münâsebet
anlamına gelmektedir. Daha sonra evlenen bir erkek ailesine bir konak te'min
edeceğinden dolayı bukelime nikâh mânâsında kullanılmıştır.
Hadis-i şerîfteki
"bâe" kelimesiyle ne kastedildiği, ulemâ arasında tartışmalıdır.
Bazılarına göre bundan murad nikâh masrafları, bazılarına göre de cinsel arzu
ve kudrettir. Genellikle ulemâ ikinci görüşü daha isabetli bulmuşlardır.
Bununla beraber netice itibariyle iki görüş arasında köklü bir ayrılık yoktur.
Neticeleri aynıdır. Cümlenin mânâsını aynı hadise istinaden [Bk. Ebu Davud
2046 no'Iu hadis.] şu şekilde ifâde etmek mümkündür: "Ey gençler sizden
kim evlenme masraflarına ve cimaya gücü yetiyorsa hemen evlensin, mali imkân
olmadığı için evlenemeyen de oruç tutsun. Bu suretle âdeta hayalar çıkarılmış
gibi şehveti kırılmış olur."