بَاب
فِي وَطْءِ
السَّبَايَا
43-44. Harpte Esir
Edilen Kadınlarla Cinsi Münasebette Bulunmak
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ بْنِ
مَيْسَرَةَ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ
حَدَّثَنَا
سَعِيدٌ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ صَالِحٍ
أَبِي
الْخَلِيلِ
عَنْ أَبِي
عَلْقَمَةَ
الْهَاشِمِيِّ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَعَثَ يَوْمَ
حُنَيْنٍ
بَعْثًا
إِلَى
أَوْطَاسَ
فَلَقُوا
عَدُوَّهُمْ
فَقَاتَلُوهُمْ
فَظَهَرُوا
عَلَيْهِمْ
وَأَصَابُوا
لَهُمْ
سَبَايَا
فَكَأَنَّ
أُنَاسًا
مِنْ
أَصْحَابِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تَحَرَّجُوا
مِنْ
غِشْيَانِهِنَّ
مِنْ أَجْلِ
أَزْوَاجِهِنَّ
مِنْ
الْمُشْرِكِينَ
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى فِي
ذَلِكَ
وَالْمُحْصَنَاتُ
مِنْ
النِّسَاءِ
إِلَّا مَا
مَلَكَتْ
أَيْمَانُكُمْ
أَيْ فَهُنَّ
لَهُمْ
حَلَالٌ
إِذَا
انْقَضَتْ عِدَّتُهُنَّ
Ebu Said el-Hudrî'den
rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah
(s.a.v.) Huneyn (gazvesi) günü Evtas'a bir ordu göndermiş. (Bu ordu Evtas'a
gelince orada) düşmanlarıyla karşılaşıp çarpışmışlar ve muzaffer olmuşlar,
bazılarını da esir almışlar. Rasûlullah (s.a.v.)'in ashabından bazı kimseler,
müşrik kocalarının hayatta olması)ndan dolayı esir kadınlarla cinsi münâsebette
bulunmanın günah olacağından çekiniyormuş gibi davranmışlar. Bunun üzerine
Allah Teâlâ bu mevzuda :
"-Savaşta
esir olarak- elinize geçen câriye(ler) müstesna bütün evli kadınlarla
nikahlanmanı da haram kılınmıştır." [Nisa 24] âyet-i kerimesini indirdi.
Yani iddetleri dolunca onlar size helaldir (buyurdu).
İzah:
Müslim, redâ'; Nesâî,
nikâh
Huneyn, Mekke ile Taif
arasında, Mekke'ye aşağı yukarı on mil uzaklıkla bulunan bir vadinin adıdır. Huneyn
gazvesi, Mekke'nin fethinden sonra, hicretin 8. yılında, şevval ayında cereyan
etmiştir. İslam tarihinde huneyn gazvesi olarak bilinen bu savaşın sebebi
Hevâzın kabîlesinin müslüman topraklarına saldırmak amacıyla Huneyn'de
toplanıp harp hazırlıklarına başlamalarıdır. Düşmanın bu niyeti, iyi ta'lim ve
terbiye görmüş disiplinli İslam ordusu karşısında gerçekleşme imkanı
bulamamış, savaş müslümanların zaferiyle neticelenmiştir. Evtas: Hevâzin
ülkesinde bir vâdîdİr. Bu vadi Huneyn vadisinden başka bir vâdîdir. Evtas
hâdisesi ise, Huneyn savaşından sonra cereyan etmiştir. Huneyn gazvesinde
müslümanlardan kurtulup kaçmaya muvaffak olan, Hevâzin kabilesinden bir kuvvet
Taife kaçarak Sakiflilerle birlikte prada mevzilenmişierdi. Bunun üzerine
Peygamber (s.a.v.) onların üzerine Ebü Musa el-Eş'arî'nin amcası Ebû Amir
el-Eş'arî kumandanlığında bir askeri kuvvet gönderdi. İslam askerleri Taif'i
18 gün kadar kuşattı, fakat bir sonuç alamadığından kuşatma kaldırıldı. Bir
sene sonra Taif halkı kendiliklerinden müslüman oldular.
Hadîs-i şeriften
anlaşılıyor ki Evtas savaşında müslümanlar müşriklerden pek çok kimseleri esir
almışlar, fakat esir edilen kadınların kocaları olduğunu düşünen bazı ashab
günah olur korkusuyla onlarla cinsî münasebette bulunmaktan çekinmişlerdir.
Bunun üzerine yukarıda tercümesini sunduğumuz âyet-i kerîme inerek
iddetlerinden çıkmış olmaları şartıyla esir alınan kadınlarla cinsi münasebette
bulunmakta herhangi bir sakınca yoktur. Bu kadının müşrik kocasının hayatta
olmasının da önemi yoktur. Önemli olan iddetten çıkmış olması gebe olmaması ve
cinsi münasebette bulunmak isteyen kimsenin hissesine düşmüş olmasıdır. Çünkü
bir kimsenin başka bir kimsenin cariyesiyle birleşmesi de zina olur.
Müslümanlar, Hayber'de
aldıkları esir kadınlarla birleşmek isteyince Hazret-i Peygamber, birinin şöyle
bağırmasını emretmişti: "Kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa rahminde
çocuk bulunan esir kadınla yatmasın."[Dârimî, talak]
Ayet-i kerimede geçen
muhsena'dan murad, evli kadındır. Bu kelimenin aslı olan ihsan, gerek lügatte
ve gerekse Kur'ân-ı kerimde İslam, hürriyet, evlenmek ve iffet manalarında
kullanılmıştır. Bu manalar muvacehesinde âyet-i kerimedeki
"Muhsaneler"den muradın ne olduğunu anlamak, Alûsî'nin dediği gibi,
müşkildir. Hatta Mücâhid: "Bu âyet-i kimin tefsir ettiğini bilsem, ona
deve ile giderdim" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin Ebü Sevdâ'dan tahric ettiği
bir rivayette Ebû Sevdâ'nın "İkrime'ye bu âyetin mânâsım sordum da
"bilmiyorum" cevabını verdi" dediği biliniyor.