DEVAM: 19. Harûn bin
Abdullah’ın Hadisi (Hedy'i Kendisi Kesen Ve Başkasından Yardım İsteyenler)
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
الرَّازِيُّ
أَخْبَرَنَا
عِيسَى ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
أَخْبَرَنَا
عِيسَى
وَهَذَا لَفْظُ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ ثَوْرٍ
عَنْ رَاشِدِ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَامِرِ بْنِ
لُحَيٍّ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
قُرْطٍ عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِنَّ
أَعْظَمَ
الْأَيَّامِ
عِنْدَ
اللَّهِ
تَبَارَكَ
وَتَعَالَى
يَوْمُ
النَّحْرِ
ثُمَّ يَوْمُ
الْقَرِّ قَالَ
عِيسَى قَالَ
ثَوْرٌ
وَهُوَ
الْيَوْمُ
الثَّانِي وَقَالَ
وَقُرِّبَ
لِرَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَدَنَاتٌ خَمْسٌ
أَوْ سِتٌّ
فَطَفِقْنَ
يَزْدَلِفْنَ
إِلَيْهِ
بِأَيَّتِهِنَّ
يَبْدَأُ فَلَمَّا
وَجَبَتْ
جُنُوبُهَا
قَالَ
فَتَكَلَّمَ
بِكَلِمَةٍ
خَفِيَّةٍ
لَمْ
أَفْهَمْهَا
فَقُلْتُ مَا
قَالَ قَالَ
مَنْ شَاءَ
اقْتَطَعَ
Abdullah b. Kurt'dan
rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şânı yüce olan
Allah katında günlerin en büyüğü kurban (bayramı) günüdür. Sonra da karr
günüdür"
İsa('nın) rivayet
etti(ğine göre) Sevr; "O, (karr günü, Kurban Bayramı'nın) ikinci
gün(ü)dür" demiştir.
(Râvî Abdullah b. Kurt)
dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'e beş veya altı tane kurbanlık deve getirilmişti.
(Resûlullah'ın kesime) kendilerinden başlaması için (kendiliklerinden) ona
yaklaşmaya başlıyorlardı. (Develerin) yanları ve başları yere düşünce
(Resûlullah) gizli bir söz söyledi, anlayamadım. (Önümdekine) "ne
diyor?" diye sordum. "İsteyen (bu kurbandan) kesip
alabilir'(diyor)" diye cevâp verdi.
İzah:
Beyhâkî
es-Sünenu'l-kübrâ, V, 237.
"Günlerin en
büyüğü Kurban (Bayramı) günüdür" cümlesi, "Allah katında derecesi en
yüksek olan gün Kurban Bayramı'nın birinci günüdür," anlamına gelebildiği
gibi, "Zilhicce'-nin ilk on gününün Allah katında derecesi en yüksek olanı
Kurban (Bayramı) günüdür" anlamına da gelebilir. Bu ibare İbn Hıbbân'ın
Sahih'inde "Allah katında günlerin en faziletlisi Kurban günüdür,"
anlamına gelen lâfızla ifâde edilmiştir. Bu hadisle; "Allah katında Arafe
gününden daha faziletli bir gün yoktur. Çünkü Arefe günü Allah Te'âlâ dünya
semâsına iner ve dünya sakinleri ile semâ sakinlerine karşı iftihar eder,
övünür. İnsanların Cehennem'den en çok çıkarıldığı gün Arafe
günüdür."[Şevkânî Neylu'l-evtâr, V, 222.] anlamındaki hadis arasında bir
çelişki olmadığı gibi, Müslim'in rivayet ettiği "üzerine güneş doğan en
hayırlı gün Cum'a günüdür."[Müslim, cum'a] Anlamındaki Ebû Hureyre
hadisine de aykırı değildir. Çünkü Cum'a haftanın günlerinin en hayırlısıdır.
Eğer ikisi bir günde birleşecek olurlarsa bu iki faziletin ikisi de o günde
birleşmiş olurlar. Eğer ayrı ayrı günlere isabet edecek olurlarsa Kurban
Bayramı'nın birinci günü Cum'a gününden daha faziletli olur.[Avnü'l-Ma'bûd, V,
186.]
Şafiî ulemasından
Nevevî'ye göre; Arefe günü Kurban Bayramı'nın birinci gününden daha
faziletlidir.
Hanefî ulemâsından
Aliyyü'l-Kârî'ye göre, "Cum'a günü Arafe gününe tesadüf ederse, mutlak
surette günlerin en faziletlisi olur. O günde işlenen amel de en faziletli ve
makbul olur, hacc-ı ekber bundadır.
Irâkî'ye göre ise,
"Cum'a gününün Arafe'den daha faziletli olduğu" görüşü daha doğrudur.
Bütün bu görüşlerin
arası şu şekilde uzlaştırılmıştır: Oruç tutulan günlerin en hayırlısı Arafe
günüdür. Kurban kesilen günlerin en faziletlisi Kurban Bayramı'nın birinci günüdür,
sonra "karr günü" denilen Kurban Bayramının ikinci günü gelir. Bu
güne "karr günü" denmesinin sebebi o günde halkın Minâ'da karar kılıp
istirahata kavuşmasıdır.
Resûl-i Ekrem'in
huzuruna getirilen hedy kurbanlıklarının Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'ın mübarek
elleriyle kurban edilmek için yarış etmeleri, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e ait
mucizelerden biridir. Karşılığında dünyevî veya uhrevî bir mükâfata
erişmeyecekleri halde Resûl-i Ekrem'e itaat ve teslimiyette hayvanlar bile
böyle yarışa girerlerken dünyevî ve uhrevî saadetleri Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in
emirlerine teslim olmakta ve nehiylerinden kaçınmakta olan insanların,
Resûlullah (s.a.v.)'a teslim olmaya bir türlü yanaşmamaları doğrusu akıl
sahiplerini fevkalâde hayrete ve dehşete düşürecek bir hadisedir.
Metinde geçen
"yanları yere düşünce" sözü "canı çıkıpda yere düşünce"
mânâsına gelmektedir. Bir sonraki babta geleceği üzere Hz. Peygamber (s.a.v.)
deveyi ayakta ve sol önayağı bağlı, olarak keserdi. Hayvan bu şekilde kesilince
canı çıkar ve sol yanına düşerdi. Artık deve bu şekilde yere düştükten sonra
etini isteyen herkes yiyebilir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.); "İsteyen (bu
kurbandan) kesip alabilir" sözleriyle bunu ifade buyurmuştur.