DEVAM: 14. (Kurbanlık
Develere) Nişan Koymak
حَدَّثَنَا
هَنَّادٌ
حَدَّثَنَا
وَكِيعٌ عَنْ
سُفْيَانَ
عَنْ
مَنْصُورٍ
وَالْأَعْمَشِ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
الْأَسْوَدِ عَنْ
عَائِشَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَهْدَى
غَنَمًا مُقَلَّدَةً
Âişe (r.anha) dan
rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) (Beyt-i şerife) boynunda nişan
takılı bir koyun göndermiştir.
İzah:
Buhârî, hac; Müslim,
hac; Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik
Beyt-i şerife
gönderilen hayvanın boynuna kurbanlık olduğunu gösteren bir nişan takmaya
"taklîd" denir. Esasen taklid, "kılâde yani gerdanlık
takmak" demektir. Hayvanın boynuna alâmet olmak üzere, bükülmüş ip, deri
parçası gibi bir tasma takmak ulemânın büyük çoğunluğuna göre sünnettir. Ancak
nişanın nalın gibi küçük baş hayvanlara zor gelecek ve onları zayıflatacak
derecede ağır bir tasma olmamasına dikkat etmek gerekir.
İbn Hacer
el-Askalânî'nin Fethu'l-Bârî'deki beyânına göre İbnu'l-Münzir, "İmâm Mâlik
ile rey taraftarları, kurban edilmek üzere Harem-i şerife sevk edilen
koyunların boynuna ne şekilde olursa olsun tasma takmanın caiz olmadığı
görüşünde olduklarını" söylemiştir. Yine İbnu'l-Münzir'in ifadesine göre,
bu konuda İmâm Mâlik'e ve rey taraftarlarına muhalif olan ilim adamları da
"Öyle zannediyoruz ki bu hadis İmâm Mâ-lik'in ve rey taraftarlarının eline
ulaşmamıştır. Şayet bu hadis onların eline ulaşmış olsaydı bu hükme
varmayacaklardı. Çünkü bunların "Tasma koyuna ağır gelir ve onu
zayıflatır" demekten başka bir delilleri yoktur, bu ise çok zayıf ve
geçersiz bir delildir" demektedirler.
Hanefî ulemâsından
el-Aynî ise, bu konuda şunları söyler: İmâm Şafiî bu hadisin Mekke'ye
gönderilen kurbanlık koyunun boynuna tasma takılabileceğine dair bir delil
olduğunu söylüyor. İmâm Ahmed, İshâk, Ebû Sevr ve İbn Habib de bu görüştedir.
İmâm Mâlik ile Ebû Hanife (r.a.) koyunu zayıflatacağı gerekçesiyle kurbanlık
koyuna tasma takılamayacağına hükmetmişlerdir. Bu konuda Ebû Ömer de şunları
söylemiştir: "Kurbanlık koyunun boynuna tasma takmayı caiz görmeyenler,
Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) hayatında bir kerre hac yaptığını onda da hiç bir
koyuna tasma takmadığını iddia ederek, Buhârî'nin Resûlullah (s.a.v.)'m
kurbanlık koyunlara tasma taktığına dair olan hadisim kabul etmiyorlar ve
"Hz. Âişe'nin böyle bir hadis rivayet ettiğini, Hz. Âişe'nin yakınlarından
bilen bir kimse yoktur" diyerek reddediyorlar. Bazıları da İmâm Mâlik ile
rey taraftarlarının görüşlerini tenkid ederek; "konumuzu teşkil eden Ebû
Dâ-vûd hadisinin onların yanıldıklarını gösteren en büyük delil olduğunu, çünkü
bu hadisin Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) kurbanı ihrama girmeden önce gönderdiğini
ve ihrama girmeden bulunduğu yerde kaldığını açıkça ifâde ettiğini, Resûl-i
Ekrem (s.a.v.)'in davranışları arasında bir çelişkinin düşünülemeyeceğini, bir
zaman yaptığı işi daha sonra terketmesinin o işin neshedildiği anlamına
gelemeyeceğini, kaldı ki Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in hac ettiği sene Beyt-i
şerife gönderdiği kurbanlar arasında koyun bulunmadığını iddia eden tek bir
sahâbînin bile bulunmadığını binâenaleyh İmâm-ı Mâlik ve rey taraftarının
iddialarına mesned olacak bir delilin bile mevcûd olmadığını"
söylemişlerdir.
el-Aynî bu konudaki
görüşleri bu şekilde özetledikten sonra kendi görüşlerini de şöyle ifade
ediyor:
Bu hadis-i şerifte
Resûl-i Ekrem (s!a.)'in Beyt-i şerife gönderdiğinden bahsedilen kurbanlık koyun
hacla veya umre ile ilgili bir kurban değildir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in bu
kurbanlığı gönderdikten sonra orada ihrama girmeden kalmış olması, bu kurbanlık
koyunların hac veya umre ile ilgili olarak Beyt-i şerife gönderilen bir
kurbanlık olmadığını gösterir. Bunun aksini ifade eden hiç bir rivayete
rastlamak mümkün değildir.
"Resûl-i Ekrem'in
(s.a.v.) davranışları arasında bir çelişki düşünülemeyeceğini" söyleyerek
İmâm Mâlik ile rey taraftarlarının görüşlerini tenkid etmek de doğru değildir.
Çünkü çelişki iki delil arasında olur. Bu konuda ise sadece Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'in gönderdiği koyunun ihrama girerken Beyt-i şerife gönderilen hedy
kurbanı olmadığına dair bir delil vardır, aksini isbat eden bir delil yoktur.
Binâenaleyh burada iki delil arasında tearuz söz konusu değildir. Ebû Ömer'in,
İmâm Mâlik'i ve rey taftarlarını tenkid maksadıyla "Resûl-i Ekrem'in
(s.a.v.) hac ettiği sene Beyt-i şerife gönderdiği kurbanlar arasında koyun
bulunmadığını iddia eden tek bir sahâbinin bile bulunmadığım" söylemesi de
isabetsizdir. Çünkü "Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in hac için ihrama girerken
Beyt-i şerife kurbanlık koyun gönderdiğini iddia eden bir kimse var
mıdır?" diyerek bu idiayı reddetmek mümkündür. Yine Ebu Ömer,
"Hanefîlerin koyunun hedy kurbanı olamayacağını iddia ettiklerini
binâenaleyh konumuzu teşkil eden hadisin bu açıdan da Hanefîlerin aleyhine
olduğunu" iddia etmektedir. Gerçekte ise, bütün Hanefî kitapları koyunun
hedy kurbanı olarak Kabe'ye sevk edebileceğine dair ifâdelerle doludur.
Hanefîlere göre koyun
hedy kurbanı olur, fakat boynuna tasma takılamaz. Çünkü müslüman cemiyeti ve cemaati
arasında böyle bir uygulama görülmemiştir. Şayet Nebi (s.a.v.)'in böyle bir
tatbikatı olsaydı, müs-lümanlar onu terk etmezlerdi. Yine Hanefî ulemâsına göre
konumuzu teşkil eden hadis ferd hadisi denilen zayıf hadislerdendir. Çünkü bu
hadisi Esved'den başka rivayet eden olmamıştır. Mebsût sahibi Serahsî'ye göre
"bu hadis şâz( = sahih hadislere aykırı)dır.[bk. Aynî, Umdet-u'l-Karî, IX,
42.] Ancak her ne kadar Serah-sî böyle demişse de, ferd hadislerin râvileri,
zabtı tam ve sika (güvenilir) iseler, tek basına rivayetleri kimseye aykırı
düşmemişse sahihdir.
Bu sebebledir ki İmâm
Tîrmizî bu hadisle ilgili olarak şunları söylemiştir: "Bu hadis
hasen-sahihdir. Nebi (s.a.v.)'in ashabından ve sonrakilerden bazı ilim
adamlarının ameli bu hadis üzerinedir. Davarın da boynuna tasma geçirilmesi
görüşündedir."[Tirmizî, hacc]