بَاب
أَمْرِ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةِ
55. Safa İle Merve
Arasında Yapılan Sa'y
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
هِشَامِ بْنِ
عُرْوَةَ ح و
حَدَّثَنَا ابْنُ
السَّرْحِ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ عَنْ
مَالِكٍ عَنْ
هِشَامِ بْنِ
عُرْوَةَ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
قَالَ قُلْتُ
لِعَائِشَةَ
زَوْجِ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَنَا
يَوْمَئِذٍ
حَدِيثُ
السِّنِّ
أَرَأَيْتِ
قَوْلَ
اللَّهِ
تَعَالَى
إِنَّ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةَ
مِنْ
شَعَائِرِ
اللَّهِ
فَمَا أَرَى
عَلَى أَحَدٍ
شَيْئًا أَنْ
لَا
يَطَّوَّفَ
بِهِمَا
قَالَتْ
عَائِشَةُ
كَلَّا لَوْ
كَانَ كَمَا
تَقُولُ
كَانَتْ
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِ
أَنْ لَا
يَطَّوَّفَ
بِهِمَا
إِنَّمَا
أُنْزِلَتْ
هَذِهِ
الْآيَةُ فِي
الْأَنْصَارِ
كَانُوا
يُهِلُّونَ
لِمَنَاةَ
وَكَانَتْ
مَنَاةُ
حَذْوَ
قُدَيْدٍ
وَكَانُوا
يَتَحَرَّجُونَ
أَنْ يَطُوفُوا
بَيْنَ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةِ
فَلَمَّا
جَاءَ
الْإِسْلَامُ
سَأَلُوا
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ ذَلِكَ
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى
إِنَّ
الصَّفَا
وَالْمَرْوَةَ
مِنْ شَعَائِرِ
اللَّهِ
Urve b. ez-Zübeyr'den;
demiştir ki: Ben küçük yaşta bir çocuk iken Nebi (S.A.V.)'in ailesi Hz.
Âişe'ye; Aziz ve celil olan Allah'ın, "Safa ile Merve, Allah'ın
nişanlarındandır. Kim evi (Kabe'yi) hacceder ya da umre yaparsa ikisi arasında
sa'y etmesinde kendisine bir günah yoktur." sözü hakkında görüşün nedir?
Ben bugün bir kimsenin Safa ile Merve arasında sa'yetmemesinde bir sakınca
görmüyorum", dedim. Âişe (r.anhâ) da bana;
Hayır (mesele) senin
dediğin gibi olsaydı (âyet); "O kimseye Safa ile merve arasında sa'y
etmemekte bir sakınca yoktur" şeklinde inerdi. Bu âyet-i kerime ensar(dan
bazı kimseler) hakkında nazil olmuştur. Bunlar (câhiliyet devrinde ihrama
girerlerken) Kudeyd'in karşısında bulunan Menât için telbiye getirirlerdi ve
(Menât'a saygılarından dolayı) Safa ile Merve arasında sa'y etmekten
çekinirlerdi. İslâm gelince bunu Resûlullah (S.A.V.)'e sordular bunun üzerine:
"Azîz ve celîl olan Allah; "Safa ile Merve Allah'ın
nişânlarındandır" (âyet-i kerimesini) indirdi" diye cevap verdi.
İzah:
Buhârî, hac; umre,
tefsir; Müslim, hac; Tirmizî, tefsir; Nesâî, menâsîk; İbn Mâce, menâsîk;
Muvatta, hac; Ahmed b. Han'bel, VI, 144, 162, 227.
Menât: Mekke ile Medine
arasında bulunan ve suyu bol olan Kudeyd isimdeki yerin karşısına ve Kızıl
denizin yakınına Amr b. Luhây tarafından dikilmiş bir puttur. Cahilliyet
devrinde Ezd ve Gassân kabileleri hac için ihrama girerlerken bu puta telbiye
getirirlermiş. Bu hâdise Müslim'in rivayetinde şu mânâya gelen lâfızlarla anlatılıyor:
"Müslüman olmazdan önce Ensar ile Gassân, Menat için telbiye getirirler,
Safa ile Merve arasında Sa'y yapmaktan çekinirlermiş. Bu onların babalarından
kalma bir adetmiş. Menat için ihrama giren, Safa ile Merve arasında sa'y
yapmazmış. İslâmı kabul ettikleri vakit, bunu Resûlullah (S.A.V.)'e sormuşlar.
Bunun üzerine Azîz ve celîl olan Allah, "Şüphesiz ki Safa ile Merve
Allah'ın alâmetlerindendir. Her kim Beyi i hacceder yahut umre yaparsa, bunlann
arasında sa'y yapmasında bir sakınca yoktur" âyet-i kerimesini
indirmiş.[Müslim, hac]
Tercümesini sunduğumuz
Müslim'in şu hadisi ise konumuzu teşkil eden-hadise aykırıdır: "Hz.
Âişe'ye:
Ben öyle zannediyorum
ki bir adam Safa ile Merve arasında sa'y yapmasa zarar etmez, dedim. Hz. Âişe:
Niçin ? diye sordu.
Çünkü Allah teâlâ,
"Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın şeârindendir..." buyuruyor,
dedim. Bunun üzerine Hz. Âişe (r.anhâ) şunu söyledi:
Allah Safa ile Merve
arasında say yapmayan bir kimsenin haccını da, umresini de tamam kabul etmez.
Eğer mesele senin dediğin gibi olsaydı, âyet-i kerime "Onların arasında
sa'y yapmaması ona zarar vermez" şeklinde olurdu. Sen bu âyetin ne hususta
indiğini bilir misin? Âyet-i kerime şu hususta nazil olmuştur. Çâhiliyyet
devrinde ensâr deniz kenarında bulunan iki put için telbiye getirirlerdi. Bunlara
"İsaf" ve "Naile" denirdi. Sonra (Mekke'ye) gelerek Safa
ile Merve arasında sa'y yaparlar, daha sonra da traş olurlardı. İslâmiyet
gelince cahiliyye devrinde yaptıklarına bakarak Safa ile Merve arasında sa'y
yapmaktan çekindiler"[Müslim, hac] Görülüyor ki, konumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte câhiliye devrinde ensardan bazı kimselerin Menât denilen put
için telbiye getirdikleri ifâde edelirken Müslim'in bu rivayetinde deniz
kenarında bulunan İsaf ve Naile isimli iki put adına telbiye getirdikleri ifâde
ediliyor. Kadı Iyâz'ın beyânına göre, Müslim'in bu rivayetinde yanlışlık
vardır. Çünkü Naile ve İsaf adındaki putlar deniz kenarında değillerdi. Bu iki
puttan erkek suretinde olan İsaf Safa tepesinde, diğeri de kadın suretinde ve
Merve tepesinde idi. Ehl-i Kitabın inancına göre bunlar vaktiyle Kabe'de zina
ettikleri için Allah'ın taş hâline getirdiği bir erkekle bir kadındı ve
insanların görüp ibret almaları için buraya konmuşlardı. Daha sonra bu
heykellerin aslı unutularak ilâhlaştırılmaya başlanmıştı. Tercümesini
sunduğumuz Müslim bu iki rivayetinin birincisinde Ensar'dan bazı kimselerle
Gassân'ın Câhiliyye döneminde Safa ile Merve arasında sa'y etmekten
çekindikleri ifâde ediliyor. Burada sa'y yapmaktan çekinmelerinin sebebi ise,
Buhârî'nin rivayetinde Menât'a olan saygılarına bağlanıyor.[Buhârî, tefsîr]
Müslim'in diğer rivayetine göre ise, ensardan bazı kimselerin câhiliyye
döneminde Safa ile Merve arasında sa'y ettikleri ifâde ediliyor. Her iki
hadis-i şeriften çıkan netice şudur ki, Câhiliye döneminde ensardan bir kısmı
Menat'a saygısından dolayı Safa ile Merve arasında sa'y yapmaktan uzak kalırken
bir kısmı da burada sa'y ederdi. İslâmiyet geldikten sonra bütün bu putlar
kırıldığı için En-sâr'ın her iki grubu da buralara ait bütün hatıraların silinip
gitmesi lâzım geldiğini düşünerek artık İslâmiyetten sonra Safa ile Merve
arasında sa'y etmenin kaldırılacağını zannediyorlardı. Bu düşüncelerle Hz. Nebiden
Safa ile Merve arasında sa'y etmenin hükmü sorulunca Allah teâlâ;
"Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır (alâmetlerindendir).
Kim evi (Kabe'yi) hac eder, ya da umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine
bir günah yokîur."[Bakara 158.] âyet-i kerimesini indirdi. Çünkü bu iki
tepe arasında koşmak aslında, Hz. İbrahim'in karısı Hz. Hacer'le ilgili bir
hatıradır. "Hz. İbrahim karısı ile oğlu İsmail'i Mekke'ye bırakıp gitmişti.
Hz. İsmail'in annesi Hacer, su bulmak için çocuğunu Harem'in bulunduğu yere
koyup tepeden tepeye koşmaya başladı. Bu sırada Allah'ın yardımı yetişmiş ve
Zemzem kuyusunun yerinden su fışkırmıştı. İşte O'-nun hâtırası için bu iki tepe
arasında koşmak haccın ibâdetleri arasına konulmuştur. Bu koşma Allah'ın
yardımını aramanın ve bunaldıkları zaman Allah'ın yardımının insanlara
yetişeceğinin bir simgesidir. Safa ile Merve arasında koşmak Malikî ve Şafiî
mezheplerine göre farz, Hanefî mezhebine göre, vâcibdir. Çünkü "günah
yok" ifâdesi mendup bildirir. Ancak bu koşmanın farz olduğunu bildiren
hadisler de mevcud oldüğundan, Hanefîler sa'yi vacib kabul etmişlerdir."
Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim'in Yüce Meali ve Çağdaş Tefsir I, 146.