DEVAM: Haccı Umre'ye
Tebdil Etmek
حَدَّثَنَا
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا عَبْدُ
الْعَزِيزِ
يَعْنِي
ابْنَ
مُحَمَّدٍ
أَخْبَرَنِي
رَبِيعَةُ
بْنُ أَبِي
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ
الْحَارِثِ
بْنِ بِلَالِ
بْنِ الْحَارِثِ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
فَسْخُ
الْحَجِّ
لَنَا
خَاصَّةٌ
أَوْ لِمَنْ
بَعْدَنَا
قَالَ بَلْ
لَكُمْ خَاصَّةٌ
Bilal b. el-Haris'den;
demiştir ki: Ben; Ya Resûlullah, haccı feshederek (umreye çevirmek) sadece bize
mi mahsûsdur, yoksa bizden sonrakiler için, (de geçerli) midir? diye sordum. "Hayır!
Sadece bize mahsûsdur" buyurdu.
İzah:
Nesâî, menâsik; İbn
Mâce, menâsik; Dârimî, menâsik, Ahmed b. Hanbel, III, 469.
Önceki hadis-i şerifin
şerhinde de ifâde ettiğimiz gibi içlerinde İmâm Şafiî, Mâlik ve Ebû Hanife de
bulunan ulemâ’nın büyük çoğunluğuna göre, niyet edilen bir haccı umreye
çevirmek sadede Veda Haccında bulunan ashâb-ı kirama ait bir izindir. Bunun hikmeti
ise, cahiliyye devrinden kalma "hac aylarında umre yapmanın caiz olmayacağı"
yolundaki bir inancı yıkmaktı. İşte bu maksatla Resûl-i Ekrem o seneye mahsûs
olmak üzere hacc-ı ifrada niyet etmiş olan kimselere haclarım feshederek umreye
çevirmelerini emretti. Daha sonra da çeşitli vesilelerle bu uygulamanın sadece
Veda Haccına katılan sahâbîlere mahsus olduğunu açıkladı. Şafiî ulemasından
Hattâbî'nin beyânına göre, "haccını fesheden bir kimsenin yine hacdan
çıkmış sayılamayacağı, feshedilmiş haliyle yine de hacca devam edeceği"
konusunda ulemâ ittifak etmiştir.
İmâm Ahmed ile Mücâhid,
Hasan el-Basrî'ye ve zâhiriyye ulemâsından bazı âlimlere göre, haccı
feshederek umreye çevirmek izni sadece Veda Haccında bulunan sahâbîlere mahsûs
olmayıp kıyamete kadar bütün müslliman nesiller için geçerlidir. Bu konudaki
delilleri ise, Nesâî'nin rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: Sürâka
naklediyor: Resûlullah (s.a.v.) hacla um- p reyi birleştirdi, biz de
birleştirdik. Bunun üzerine:
Bu sadece bize mi
mahsûs yoksa ebediyyen böyle mi yapılacak? dedik. Resûlullah (s.a.v.);
"Ebediyyen böyle yapılacak" buyurdu.[Nesâî, menâsik]
Nitekim daha önce
tercümesini sunduğumuz 1787 numaralı hadis-i şerif de bu anlamdadır.
Veda Haccındaki bu
uygulamanın bütün müslüman nesiller için geçerli olduğunu iddia eden Ahmed b.
Hanbel ve taraftarları bu uygulamanın sadece Veda Haccında bulunan sahâbîlere
mahsûs olduğunu ifâde eden hadisler hakkında şunları söylemişlerdir:
1. Bundan önceki 1707
numaralı Ebû Zer hadisi zayıftır. Çünkü senedinde Muhammed b. İshak vardır. Bu
şahıs tedlisçiliğiyle tanınmıştır. Şayet salih olduğu kabul edilse bile, bu
hadis Ebu Zer'in kendi sözüdür.Sadece kendi görüşünü yansıtmaktan öte bir önem
taşımaz. Bu bakımdan delil olma niteliği taşımaktan uzaktır. Hele bu konuda
gelen ve aksini beyân eden şu hadisler karşısında bir değeri hâiz olamaz:
a. Resûlullah (s.a.v.),
Merve üzerinde son tavafını yaparken "Arkamda bıraktığım iş tekrar karşıma
çıksaydı, hedyi getirmez bu haccı umre yapardım. İmdi sizden hanginizin
yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin?"
buyurdu.
Bunun üzerine Sürâka b.
Mâlik b. Cü'şum ayağa kalkarak: Ya Resûlullah! Bu iş bizim bu senemize mi
mahsûs, yoksa ilelebed devam edecek mi? diye sordu. Resûlullah (s.a.v.)
parmaklarını birbirine kenetledi ve iki defa:
"Umre, hacca dahil
olmuştur, hayır, ebedi olarak devam edecektir! buyurdu."[Müslim, hac]
b. "Beyt-i Şerifi
tavaf eden her hacı (adayı) ihramdan çıkabilir."[Nevevî, Şerhu Müslim,
VIII, 230.]
2. Bu konuda Âhmed b.
Hanbel (r.a.) de şunları söylüyor: Bilâl b. el-Hâris hadisi zayıftır. Ben
O'ndan hadis rivayet etmeni ve bu şahsın kimliği de meçhuldür. Şayet kimliği
bilinse bile, haccı umreye çevirmenin caiz olduğunu söyleyen 11 sahâbînin
rivayeti yanında bu şahsın rivayetinin bir değeri yoktur. Ebû Davud'un rivayet
ettiği "haccı umreye çevirmenin sadece Veda Haccına ait olduğunu"
ifade eden hadis-i şerifse sahih değildir. Çünkü Ebû Musa el-Eş'arî bunun caiz
olduğuna dair Hz. Ömer devrinin ilk sıralarında da fetva
verirdi.[el-Fethu'r-rabbânî, XII, 105. ]
Bu konuda Ibn Kayyirri
el-Cevzî de şunları söylüyor:
Bilâl b. el-Haris
hadisi gerçekten zayıftır ve el-Hâris yanılmıştır. Çünkü haccı feshederek
umreye çevirmenin herkes için caiz olduğu Resûl-i Ekrem'den rivayet edilen
hadis-i şeriflerle sabit olduğu gibi Hz. tbn Ab-bas bu konuda her zaman ve her
yerde fetva verirdi de ashâb-ı kiramdan hiçbirisi aksini iddia
etmezdi.[Zâdü'l-meâd, 1, 208.]
Görülüyor ki ulemânın
bu konudaki ihtilâfı haccı umreye çevirmenin Veda Haccından sonraki yıllarda da
caiz olup olmamasıyla ilgilidir. Fakat hac mevsiminde umre yapmanın caiz
olduğunda ulema arasında ittifak vardır.
Yine ilim adamları
ifrâd, temettü' ve kıran haclarının hepsinin caiz olduğunda da görüş birliğine
varmışlardır. Ancak ihtilâf bu haclardan hangisinin daha faziletli olduğu
konusundadır.
a. Bilindiği gibi
Mâliki ulemâsına ve Şafiîlerin büyük çoğunluğuna ve tabiûn ve sahabeden bir
cemaate göre hacc-ı ifrâd daha faziletlidir,
b. İbn Ömer, İbn Abbas,
İbn ez-Zûbeyr, Aîşe, Câbir b. Zeyd, Hasan el-Basrî, Mâlikî ulemâsından
"Lahmî'ye ve Şâfillerden bazılarına göre ise, temettü' haccı daha
faziletlidir. îmâm Ahmed'in meşhur olan görüşü de budur. Delilleri ise 1784 ve
1789 numaralı hadis-i şeriflerdir. Hanefî ulemâsı ile İshak ve Sevrî'ye göre
ise, kıran haccı diğerlerinden daha faziletlidir. Nitekim 24. bâbda geçen
hadis-i şerifler de bunların delilini teşkil etmektedir. Hanefî ulemâsı ve
taraftarları "ifrâd haccı daha faziletlidir," diyenlere şu cevâbı
vermişlerdir:
1. Kıran haccının daha
faziletli olduğunu ifâde eden hadisler ifrâd haccının daha faziletli olduğunu
ifâde eden hadislere nisbetle daha fazla hükümler ihtiva etmektedir. Bilindiği
gibi sağlam râvilerin rivayet ettiği hadisler daha fazla hükümler getirdiği
zaman, daha az hüküm ihtiva eden hadislere tercih edilirler. Bu bir usûl
kâidesidir.
2. Ayrıca Veda Haccında
Resûl-i Ekrem'in hacc-ı ifrâd yaptığını ifâde eden hadislerin râvileri
hakkında ulemâ ihtilâfa düştükleri halde, hacc-ı kıran yaptığını ifâde eden
hadislerin râvileri hakkında ihtilâfa düşülme-mistir. Şurası bilinen bir
gerçektir ki, hakkında ihtilâf edilmeyen bir râvi-nin rivayeti, hakkında
ihtilâf edilen râvinin rivayetine tercih edilir.
Hanefî ulemâsı ve
taraftarları, temettü' haccının daha faziletli olduğunu savunan İmâm Ahmed'e ve
taraftarlarına da şöyle cevâb verirler: Resûl-i Ekrem'in Veda Haccından hacc-ı
ifrâda niyet eden kimselere temettü' haccı yapmalarını tavsiye edişinin sebebi
câhiliyye devrinden kalma "hac mevsiminde umre yapılamayacağı"
yolundaki kanâati yıkmaktı. Ashâb-ı kirama "arkamda bıraktığım iş bir daha
karşıma çıksaydı, hedyi getirmez, bu haccı umreye çevirirdim,"[bk. 1905
numaralı hadis.] buyurması da kendisinin umre yapmadığını görünce üzülen
ashabının gönlünü almak içindi.[Nevevî, Şerhu'l-Mühezzeb, VII, 165.]
Ulemânın hacc-ı ifrâd
yapan bir kimseye kurban lâzım gelmediğinde ittifak ettikleri gibi Tâvûs ile
Dâvûd Zâhiri'nin dışında kalan ve çoğunluğu teşkil eden ulemâ da hacc-ı kıran
yapan kimseye de kurban lâzım geleceğinde ittifak etmişlerdir.
Hattâbî'nin beyânına
göre iki hacca niyet ederek ihrama giren bir kimseye İmâm Şafiî Ahmed ve İshak
b. Râhûye'ye göre bir hac yapmak lâzım gelir. Şayet böyle bir kimse iki hac
yapacak olsa, bunun ancak birinin sahih olacağında icmâ' vardır.
Rey taraftarlarına göre
ise, bunun bîrini gelecek seneye bırakır, diğerini ifâya devam eder ve üzerine
kurban lâzım gelir.
Süfyân es-Sevrî'ye göre
ise, bu kimseye o sene içerisinde bir hac, bir de umre ile birlikte kurban
lâzım geldiği gibi gelecek sene tekrar bir hac daha yapması gerekir.
İmâm Mâlik'e göre ise,
o kimse hacc-ı kıran yapar ve ayrıca bir de kurban keser. Şafiî'ye göre ise,
sadece bir hac yapar. Gelecek sene ikinci bir hac yapması gerekmediği gibi
kurban ve kaza da lâzım gelmez.