DEVAM: 24. Kır'an
Haccı
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ عَنْ
حَفْصَةَ
زَوْجِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهَا قَالَتْ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ مَا
شَأْنُ
النَّاسِ
قَدْ حَلُّوا
وَلَمْ
تُحْلِلْ
أَنْتَ مِنْ
عُمْرَتِكَ
فَقَالَ
إِنِّي
لَبَّدْتُ
رَأْسِي وَقَلَّدْتُ
هَدْيِي
فَلَا
أُحِلُّ
حَتَّى
أَنْحَرَ
الْهَدْيَ
Nebi (s.a.v.)'in zevcesi
Hafsa (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Kendisi (Veda Haccında) Ya
Resûlullah, (bu) insanlara ne oluyor da sen umre (için girdiğin) ihramından
çıkmadığın halde onlar ihramdan çıktılar? demiş. Resûl-i Ekrem de; "Ben
başımı keçeledim, kurbanıma nişan taktım. Binâenaleyh kurbanı kesinceye kadar
ihramdan çıkamam" buyurmuşlar.
İzah:
Buhârî, hac, libâs;
Müslim, hac; Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik; Ahmed b. Hanbel VI, 125.
1803 nolu hadis-i
şerifin izahında açıkladığımız gibi konumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte
"umre" kelimesi "hac" anlamında kullanılmıştır. Çünkü hem
umrede hem hacda "kast" ve "ziyaret" manâsı bulunduğundan
ve hacla umrenin amellerinin büyük bir kısmı müşterek olduğundan bu iki
kelimeden birinin diğeri anlamında kullanılması caizdir. Özellikle burada bir
cüz olan umre zikredilmiş, kül olan kıran haccı kastedil-mişde olabilir.
Yahutta Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Serîf de halka umreye girmelerini emredince,
Hz. Hafsa Resûl-i Ekrem'in de hacı feshederek umreye niyet ettiğini zannettiği
için ya da Resûl-i Ekrem'in mîkatte umreye niyet ettiği inancında olduğu için
hac yerine umre tabirim kullanmış olabilir.
Oysa, 1795 numaralı
hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, Resûl-i Ekrem'in Veda haccında
hacc-ı kıran yaptığı kuvvetli delillerle sabittir.
Her ne kadar bazı
kimseler metin geçen kelimesindeki "min" harf-i cerrinin "bi =
ile" anlamında kullanıldığım söyleyerek, bu cümleye "sen haccını
umreye tebdil etmekle, ihramdan çıkmadığın halde onlara ne oluyor da
çıkıyorlar?" mânâsı vermişlerse de, Nevevî'ye göre bu mânâ yanlıştır.[Nevevî,
Şerhü Müslim, VIII, 212.]
Bazıları da "bu
hadiste geçen sözünü Nâfî'den sadece Mâlik rivayet etmiştir. Mâlik'ten başka
rivayet eden olmamıştır" demişlerse de, bu söz de yanlıştır. Çünkü, sözünü
Nâfî'den bir cemâat rivayet etmiştir. Ubeydullah b. Ömer ile Eyyûb b. Ebî
Temime de bunlar arasındadır. Bu iki zât İmâm Mâlik gibi Nâfi'in
râvilerindendir.
Uzun süre ihrâmlı
olarak kalacak olan kimseler kene, karınca gibi haşerelerin, toz ve toprağın
saçlar arasına girmesini ve saçların dağılmasını önlemek için bunları ya
zamkla ya da buna benzer bir şeyle yapıştırıp toplarlar, buna "başı
keçelemek" denir. Hadis-i şerifte de kastedilen budur.
"Kurbanı
nişanlamak" ise, hayvanın boynuna ip gibi birşey takmakla olur.