3. Mûsâ bin İsmail'in
Rivayeti
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَاعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ بْنُ
كُهَيْلٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
قَالَ فِي
التَّعْرِيفِ
قَالَ
عَامَيْنِ أَوْ
ثَلَاثَةً وَقَالَ
اعْرِفْ
عَدَدَهَا
وَوِعَاءَهَا
وَوِكَاءَهَا
زَادَ فَإِنْ
جَاءَ
صَاحِبُهَا
فَعَرَفَ
عَدَدَهَا
وَوِكَاءَهَا
فَادْفَعْهَا
إِلَيْهِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
لَيْسَ
يَقُولُ
هَذِهِ الْكَلِمَةَ
إِلَّا
حَمَّادٌ فِي
هَذَا الْحَدِيثِ
يَعْنِي
فَعَرَفَ
عَدَدَهَا
Mûsâ b. İsmail, Hammâd
kanalıyla Seleme b. Kuheyl'den aynı sened ve manada bir Önceki 1701 no'lu
hadisi rivayet etmiştir.
(Râvi Seleme buluntu
malın) ilânı hakkında (yaptığı bu rivayette) şöyle dedi: (Süveyd b. Gafele
bana buluntu bir malın) "İki yahutta üç yıl" (bekletilmesi
gerektiğini) söyledi. (Ve Hz. Nebi Ubeyy b. Kab r.anha'a; "Bulduğun
kesenin (içinde bulunan paraların) sayısını ve (kesenin) ağız bağını tesbit
et" buyurdu"
(Bu hadisin râvilerinden
Hammâd kendi rivayetinde hadise şunları da) ilâve etti: "Eğer sahibi gelir de (buluntu kesenin
içindeki paraların) miktarını ve (kesenin) ağız bağını bilecek olursa, keseyi
ona ver".
Ebû Dâvûd dedi ki: bu
"miktarını bilecek olursa" sözünü bu hadîste Hammâd'dan başka rivayet
eden olmadı.
İzah:
Musannif Ebû Dâvûd,
hadisin bu rivayetini de ayrıca zikretmekle Şu'be'nin, Seleme b. Küheyl'den
rivayet ettiği 1701 numaralı hadisle Hammâd İbn Seleme'nin rivayeti arasındaki
farka işaret etmek istemiştir.
Bilindiği gibi Şu'be, sözü
geçen hadiste Hz. Peygamber'in, Übeyy b. Ka'b'a buluntu bir parayı üç sene
içerisinde üç defa ilan etmesini emrettiğini rivayet etmiştir.
Hammâd b. Seleme'nin
rivayetine göre ise, Hz. Peygamber Hz. Ubeyy'e buluntu parayı iki yahut da üç
yıl ilân etmesini emretmiştir. Ayrıca Ham-mad'ın rivayetinde Hz. Peygamber'in
Hz. Übeyy'e "Eğer kesenin gerçek sahibi gelirde onun ağız bağını ve
içindeki paraların miktarını bilecek olursa o zaman keseyi ona teslim et"
dediğine dair bir ilâve bulunmaktadır.
Gerçekten bu hadiste
buluntu paranın ilan süresi ile ilgili "üç sene" kaydı, pekçok
râviler tarafından rivayet edilmiş olmakla beraber 'İki sene" kaydı Hammâd
İbn Seleme'nin dışında hiç bir raviden rivayet edilmemiştir.
Hammâd b. Seleme'nin
rivayetinde geçen "Sahibi gelir de kesenin ağız bağını ve içindeki
paraların miktarını bilirse keseyi ona teslim et"
mealindeki ilâveye
gelince, her ne kadar Musannif Ebû Dâvûd, "bu cümleyi Hammâd'dan başka
rivayet eden yoktur", demişse de, aslında bu söz doğru değildir. Nitekim
Müslim'in bu hadîsi rivayet ettikten sonra, "Süfyan, Zeyd İbn Ebî Uneys ve
Hammad b. Seleme hadisinde, "şayet sana biri gelir, onun sayısını, çıkınım
ve ağız bağını haber verirse onu kendine veriver" ifâdesi
vardır"[Müslim, lukata] demesi de bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Hafız İbn Hacer
el-Askalanî de musannif Ebû Davud'un bu tesbiti-nin isabetsiz olduğunu
söylemiştir.[İbn Hacer el-Askalânî, Fethul-Bârî, VI, 4.]
Hammâd b. Seleme'nin
rivayetinde bulunan bu ziyâde cümleye dayanarak, İmam Malik, İmam Ahmed,
Dâvûd, Leys b. Sa'd ve Buhârî, para kesesi bulan kimsenin bu paranın kendisine
ait olduğunu iddia eden bir kimsenin gelip de paranın miktarını, kesesini ve
kesenin ağız bağım bilmesi halinde, başka bir delil istemeden bu paranın o
kimseye teslim edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Hatta Buhârî, Sahih'inde
"yitik malın sahibi olduğunu iddia eden bir kimse ortaya çıkıp da malın
alâmetlerini söyleyebildiği zaman mal kendisine teslim edilir," başlıklı
bir bab [Bk. Buhari, lukata] açarak bu manaya geîen hadisleri orada
toplamıştır.
Hanefîlerle Şâfiîlere
göre ise, bu paranın kendisine ait olduğunu iddia edip de sözü geçen üç vasfı
bilen bir kimseye sırf bu vasıflan bilmesinden dolayı paranın teslimi gerekmez.
Fakat parayı bulan kimse paranın kendisine ait olduğunu iddia eden kimsenin
doğru söylediğine herhangi bir şekilde kanaat getirmesi hâlinde kendisine
paranın bu vasıflarını sormadan da teslim edebilir. Ancak teslim etmek zorunda
değildir. Paranın kendisine ait olduğunu isbatlayan bir delil ortaya koyması
halinde ise parayı ona teslim etmeye mecburdur. Birinci görüştekiler paranın
teslim edilmesini gerektirmesi hâlinde delil getirmeyi vasıfları bilmekten daha
kuvvetli görmekle beraber, parayı kaybedenin onu zaten gaflet anında düşürdüğü
için paranın kendisine ait olduğunu isbatlamasının imkânsız derecede zor olduğundan
burada vasıflarını bilmenin delil yerine geçtiğini söylemişlerdir. Yine bu
görüşü savunan ulemâya göre yitik bir paranın kendisine ait olduğunu,
vasıflarını saymakla isbat eden iki kişinin çıkması hâlinde de aynı yola
başvurulur.[İbn Kudâme, el-Muğni, V, 709-910.]
Bu konuda Hanefîlerle
Şâfiîlerin delili "delil iddia edene gerekir"[Suyütî,
el-Câmil'u's-sağîr, I, 107.] hadisidir.
Nitekim bir önceki hadisin şerhinde açıklandı.