بَاب
كَرَاهِيَةِ
الْمَسْأَلَةِ
27. Dilenme'nin
Çirkinliği
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
عَنْ
رَبِيعَةَ
يَعْنِي
ابْنَ
يَزِيدَ عَنْ
أَبِي
إِدْرِيسَ
الْخَوْلَانِيِّ
عَنْ أَبِي
مُسْلِمٍ
الْخَوْلَانِيِّ
قَالَ
حَدَّثَنِي
الْحَبِيبُ
الْأَمِينُ أَمَّا
هُوَ إِلَيَّ
فَحَبِيبٌ
وَأَمَّا هُوَ
عِنْدِي
فَأَمِينٌ
عَوْفُ بْنُ
مَالِكٍ
قَالَ كُنَّا
عِنْدَ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَبْعَةً أَوْ
ثَمَانِيَةً
أَوْ
تِسْعَةً
فَقَالَ
أَلَا
تُبَايِعُونَ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَكُنَّا
حَدِيثَ
عَهْدٍ بِبَيْعَةٍ
قُلْنَا قَدْ
بَايَعْنَاكَ
حَتَّى قَالَهَا
ثَلَاثًا
فَبَسَطْنَا
أَيْدِيَنَا
فَبَايَعْنَاهُ
فَقَالَ
قَائِلٌ يَا رَسُولَ
اللَّهِ إِنَّا
قَدْ
بَايَعْنَاكَ
فَعَلَامَ
نُبَايِعُكَ
قَالَ أَنْ
تَعْبُدُوا
اللَّهَ
وَلَا تُشْرِكُوا
بِهِ شَيْئًا
وَتُصَلُّوا
الصَّلَوَاتِ
الْخَمْسَ
وَتَسْمَعُوا
وَتُطِيعُوا
وَأَسَرَّ
كَلِمَةً
خَفِيَّةً
قَالَ وَلَا
تَسْأَلُوا
النَّاسَ
شَيْئًا قَالَ
فَلَقَدْ
كَانَ بَعْضُ
أُولَئِكَ
النَّفَرِ
يَسْقُطُ
سَوْطُهُ
فَمَا
يَسْأَلُ
أَحَدًا أَنْ
يُنَاوِلَهُ
إِيَّاهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
حَدِيثُ
هِشَامٍ لَمْ
يَرْوِهِ
إِلَّا
سَعِيدٌ
Avf b. Mâlik'ten;
demiştir ki: Biz yedi veya sekiz ya da dokuz kişi Resûlullah (s.a.v.)'in yanında
idik, Resûlullah (s.a.v.): "Allah'ın elçisine bey'at etmezmisiniz?"
buyurdu. Halbuki biz yeni bey'at etmiştik. Biz de: Sana bey'at etmiştik, dedik.
Resûlullah (s.a) aynı şeyi üç sefer söyledi. Bunun üzerine ellerimizi uzattık
ve ona bey'at ettik. Bu arada biri: Ya Resûlullah! Biz şüphesiz size bey'at
etmiştik. Şimdi sana ne üzerine bey'at ediyoruz? diye sordu. Resûlullah (s.a.v.): "Allah'a kulluk
etmeniz, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı dosdoğru
kılmanız, (söz) dinleyip itaat etmeniz ve -sesini alçaltarak gizlice- Halktan
hiç bir şey istememeniz üzerine" buyurdu. Avf dedi ki:
And olsun (durum öyle
oldu ki), o cemaatten birinin kamçısı yere düşüyordu da hiç bir kimseden onu
vermesini istemiyordu.
Ebu Davud dedi ki:
Hişam'ın hadisini Saîd'den başka bir kimse rivayet etmemiştir.
İzah:
Müslim, zekât; Nesaî,
salât: Ibn Mâce, cihâd
Bey'at: Müslümanların,
islâm devlet başkanına, emirlerine itaat
etmek üzere söz vermeleridir.Bu kelime, alış-veriş mânâsına gelen "bey'
" kelimesinden alınmıştır. Nasıl ki bey'de karşılıklı alınıp verilen iki
şey varsa, bey'atta da verilen sözün karşılığında cennet va'd edilmiştir ki,
bey'de olduğu gibi bey'atta da elden tutma vardır. Ancak kadınlar bey'at
ederken el tutmazlar. Zira Resûlullah (s.a.v.)'e bey'at eden kadınlar, onun
elinden tutmamışlardır.
Ashâb-ı Kiram,
Peygamber (s.a.v.)'in gizli sesle buyurmuş olduğu "halktan hiçbir şey
istememeniz üzerine" sözünü, umûmî mânâda nehye hamlederek ihtiyat yolunu
tercih etmişlerdir. Zira ashâb-ı kirama dilenmek umûmî bir şekilde nehy
buyurulmuş, onlar da hadîsi bu mânâya alarak başkalarından hiçbir şey hatta
yere düşen kamçılarını bile istemez olmuşlardır.