بَاب
فِي خَرْصِ
الْعِنَبِ
14. Asma'daki Üzüm'ün
Miktarını Tahmin Etmek
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْعَزِيزِ
بْنُ السَّرِيِّ
النَّاقِطُ
حَدَّثَنَا
بِشْرُ بْنُ مَنْصُورٍ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ إِسْحَقَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيِّبِ
عَنْ
عَتَّابِ بْنِ
أَسِيدٍ
قَالَ أَمَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ يُخْرَصَ
الْعِنَبُ
كَمَا
يُخْرَصُ
النَّخْلُ
وَتُؤْخَذُ
زَكَاتُهُ
زَبِيبًا
كَمَا
تُؤْخَذُ
زَكَاةُ
النَّخْلِ
تَمْرًا
Attâb b. Esîc'den;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ağaçtaki hurma tahmin edildiği gibi asmadaki
üzümün de tahmin edilmesini ve ağaçtaki hurmanın zekâtı kuru hurma olarak
alındığı gibi üzümün zekâtının da kuru üzüm olarak alınmasını emretti.
İzah:
Tirmizî, zekât; Nesaî,
zekât; İbn Mâce, zekât, Darekutnî, es-Sünen, II, 132.
Hars: ağaçtaki yaş
hurma ile asmadaki üzümden ne kadar kuru hurma ile kuru üzüm çıkacağını
tahminen tesbit etmektir. Bunun hikmeti şudur: Zekâta müstehak olanların hurma
ve üzüm gibi zekâta tâbi meyvelerde bir zekât hakları söz konusudur. Bunun için
meyveler toplanmcaya kadar sahiplerinin onlardan yararlanmamaları gerekir.
Oysaki onlardan yararlanmaktan men edilmeleri hâlinde zarara uğrarlar. Hem
zekât müstehaklarının hem de meyve sahiplerinin zarar etmemeleri için hurma ve
üzüm olgunlaşmaya yüz tutunca devlet, bu işten anlayan zekât memurunu
göndererek hurma ağaçları ile asmalardan ne kadar kuru hurma ile kuru üzüm
çıkacağım takdir eder. Bu tesbitin yapıl-masıyle meyve sahipleri, meyvelerden
istedikleri gibi yararlanabilirler. Daha sonra meyveler devşirilince memurun o
takdirine göre zekâtları, kuru hurma ve kuru üzüm olarak verilir.
Bu hadis harsın meşru
olduğuna delâlet etmektedir. Âlimlerin çoğunun görüşü de budur. Mâverdî der
ki: "Harsın meşru oluşuna delil, kavli ve fiîli sünnettir. Attâb'ın hadisi
kavlî, Buhârî'nin hadisi de fiilîdir. Aynı zamanda Resûlullah (s.a.v.)'ın hars
memurları vardı."
Attâb'ın hadisinden
maksat, bu (1603 no'lu) hadistir. Buhârî'nin hadisi ise şudur: "Ebû Hamid
es-Sâidî'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a.v.) ile
beraber Tebûk gazvesine katıldık. Resûlullah (s.a.v.) Kura vadisine gelip de
bir kadım bahçesinde görünce ashabına: "tahmin edin" dedi. Resülullah
(s.a.v.)'da on veskin takdirini yaptı."
Harsın hüküm ve hangi
meyveler için meşru kılındığı hakkında ihtilâf edilmiştir:
a. Mâlik'e göre hars
sadece üzüm ve hurmada vâcibtir. Diğer meyvelerde hars yoktur. Şureyh, Ebû
Cafer ve bazı zahirîlerin de görüşü budur. Delilleri, hars ile ilgili bu ve
bundan sonraki hadislerdir. Resülullah (s.a.v.)'in söz konusu hadislerdeki
emrinin vücûb ifâde ettiğini söylemişlerdir.
b. Şafiî ve Hanbelîlere
göre hars, sadece üzüm ve hurmada vardır. Hükmü sünnettir. Bunlar da aynı
delilleri ileri sürmüşlerdir. Söz konusu emri, sünnete hamletmişlerdir.
c. Ebû Hanîfe ve
arkadaşlarına göre hars caiz değildir. Delilleri şunlardır:
1. Hars zan ve
tahminden ibarettir.
2. Tahâvî'nin rivayet
ettiğine göre Câbir (r.a.) şöyle demiştir: "Resülullah (s.a.v.) harstan nehyetti."
3. Harsın meşru oluşu
ile ilgili bu ve bundan sonraki babta vârid olan hadisler, faiz haram
kılınmadan önceki zamana aittirler. Sonra neshedilmişlerdir.
Harsın meşru oluşunu
söyleyen âlimler ise, bunlara şöyle cevab vermişler:
Hars Resülullah
(s.a.v.)'ın hayatı boyunca devam etmiştir. Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer'in
uygulamaları bunun apaçık bir delilidir.
Hattâbî, "Ashâb-ı
Kiramın hepsi harsı caiz görmüşlerdir. Uygulamaları da buna göredir. Onlardan
buna muhalefet eden bir kimsenin olduğu duyulmamıştır" demiştir.
Hadisteki
"zekâtları kuru hurma ve kuru üzüm olarak alınır" ifâdesinden
anlaşıldığına göre hurma ve üzümün zekâtı kurutulduktan sonra verilir.
Bunlardan kurutulmaya elverişli olmayanlarına gelince Ebû Hanife'ye göre
miktarı ne olursa olsun, diğer meyveler gibi zekâtı yaş veya kıymet olarak
verilir.
Ebû Yûsuf ile
Muhammed'e göre bunlar zekâta tâbi değildir. Çünkü kendiliğinden bir yıl
kalamayan meyvelerde onlara göre zekât yoktur.[bk.1596 no'lu hadisin
açıklaması.]
Mâlikîlere göre ise
kurutulmaya elverişli olmayan hurma ve üzüm, satılırsa, zekâtı bedelinden
verilir. Satılmazsa olgunlaştığı günkü kıymetine göre verilir. Meyve olarak
verilemez.
Şafiî ve Hanbelîlere
göre kurutulmaya elverişli olmayan hurma ve üzüm de zekâta tâbidir. Zekât
memuru zekâtını o meyveden alıp müstehaklanna verebildiği gibi meyveyi satıp
bedelini de verebilir.
Ebû Davud'un bir
sonraki hadiste belirttiği gibi;
Sâid b. el-Müseyyeb,
Attâb'a yetişmediği için bu (ve bir sonraki) hadisin senedinde inkıta' vardır.
el-Münzirî, "Senedin inkitâı açıktır. Zira Saîd, Ömer (r.a.)'in
hilâfetinde doğmuştur. Attâb da Ebu Bekir (r.a.)'in vefat ettiği gün vefat
etmiştir" der.