SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1461 >>

بَاب فِي سُورَةِ الصَّمَدِ

18. Samed (İhlas) Suresinin Fazileti

 

Bu sureye "Samed suresi" denilmesine sebep ise, içerisinde "samed" isminin geçmesidir. Samed'in âlimler tarafından bir çok mânâsı nakledilmektedir. Bunlar içerisinde en meşhur olanı "herkesin ve herşeyin daima kendisine muhtaç olup müracaat ettiği, kendisinden daha üstünü olmayan ebedî ve daimî olan efendi" demektir. Samed, Allah (c.c.)'in 99 isminden birisidir.

 

Bu surenin "Samed" ve "İhlâs" dan başka bir çok isimleri vardır. Bazı âlimler bunların sayısını yirmiye kadar çıkarırlar. Bu isimlerin en meşhurları; Tevhîd, Marifet, Tefrîd, Tecrîd ve Necât'dır.

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَجُلًا سَمِعَ رَجُلًا يَقْرَأُ قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ يُرَدِّدُهَا فَلَمَّا أَصْبَحَ جَاءَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرَ لَهُ وَكَأَنَّ الرَّجُلَ يَتَقَالُّهَا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنَّهَا لَتَعْدِلُ ثُلُثَ الْقُرْآنِ

 

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Bir adam başka birinin (İhlas) suresini tekrar tekrar okuduğunu duydu. Sabah olunca Resulullah (s.a.v.)'e gelip bunu azımsayarak arz etti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): "Bana sahib olan Allah'a yemin ederim ki, O (sure) Kur'an-i Kerim'in üçte birine denktir" buyurdu.

 

 

İzah:

Buhârî, fedailu'i-Kur'an; Nesaî, iftitah; İbn Mace, edeb; Muvatta, Kur'an

 

Hadis-i şerifte ne Kur'an okuyanın ne de dinleyenin isimleri verilmemiştir. el-Askalânî ve İbn Abdilber, Kur'an'ı dinleyenin bizzat hadisi nakleden Ebu Said el-Hudrî, okuyanın da onun ana bir kardeşi olan Katâde b. en-Nu'man olduğunu söylerler. Aynı hadisi Dâre-kutnî'nin yine Ebu Said'den, "Benim bir komşum vardı. Geceleri kalkar dan başka birşey okumazdı" şeklinde Ahmed b. Hanbel'-in de "Katâde b. Numan tüm geceyi okuyarak geçirdi" ifadeleriyle rivayet etmeleri, Askalânî ve İbn Abdilberr'in söylediklerinin doğ­ru olduğunu gösterir.

 

Bu durumda hadis-i şeriften anladığımıza göre, Ebu Said el-Hudrî (r.a.) komşusu ve aynı zamanda kardeşi olan Katâde b. en-Numan (r.a.)'in gece­leyin İhlâs suresini tekrar tekrar okuduğunu duymuş ve bunu kendince az bulmuştur. Kur'an-ı Kerim'in bunca uzun sure ve âyetleri dururken onun bu küçük sureyi okuması Ebu Said'i böyle bir hisse itmiştir. Sabah olunca Ebû Said el-Hudrî, durumu Hz. Peygambere arz etmiş fakat hiç ummadığı

 

bir cevab ile karşılaşmıştır. Çünkü onun az bulduğu İhlâs Suresi için Resulullah (s.'a.) yemin ederek, "O, Kıır'an'in üçte birine denktir" karşılığını ver­miştir.

 

İhlâs Suresinin, Kur'an'ın üçte birine denk oluşunun muhteva yönün­den mi, yoksa okuyana verilecek sevab itibariyle mi olduğu konusunda de­ğişik görüşler ortaya atılmıştır.

 

el-Askalânî'nin ifâdesine göre, bazı âlimler İhlâs Suresinin zahiri ola­rak yani muhteva itibariyle Kur'an'ın üçte birine denk olduğunu söylerler. Çünkü Kur'an-ı Kerim kıssalar, ahkâm ve akâid olmak üzere üç ana mevzu-yu ihtiva etmektedir. İhlâs suresi, akaidi öz olarak içinde topladığına göre, Kur'an-ı Kerim'in üçle biri olmuş olur. Müslim'in Ebu'd-Derdâ vasitasıyle Peygamber (s.a.v.)'den rivayet ettiği şu hadis-i şerif bu anlayışa kuvvet ver­mektedir:

 

“Sizden biri hergün Kur'an'ın üçte birini okumaktan âciz mi?"

 

Evet, dediler. Buna karşılık Resûlullah (s.a.v.):

 

"Şüphesiz Allah Teâlâ, Kur'an'ı üç bölüme ayırdı ve ı Onun üçte biri kıldı," karşılığını verdi.

 

Zürkânî'nin kaydettiğine göre, İbn Abdilber yukarıdaki görüşe itiraz ederek şöyle demiştir: "Kur'an-ı Kerim'de itikad ve tevhide âit esasları İhlâs suresinden daha detaylı ihtiva eden âyetler vardır. Meselâ âyetü'l-kürsî, Haşr suresinin sonu bunlardandır. O halde yukarıdaki mülâhazalarla İhlâs sure­sine Kur'an'ın üçte biri demek,    uygun değildir."

 

Ebu'l-Abbâs el-Kurtubî de İbn Abdilberr'in bu itirazını şu şekilde red­detmiştir: Bu sure Allah (c.c.)'in tüm kemâl sıfatlarını bünyesinde toplayan iki ismini ihtiva etmektedir: "Ehad ve Samed"... Bu iki isim, başka hiç bir surede bir arada bulunmamıştır. Bu iki is*Si-i celâlin üstünlüğü, tüm kemâl sıfatlarla muttasıf olan Allah'ın birliğine delâlet etmeleri yönündendir. Çünkü bunlardan "el-Ehad", onun kendisine hiçbir eş olmayan hâs varlığına; "Samed" de kemâl sıfatların tamamına delâlet etmektedir. Çünkü o şeref ve üstünlüklerin kendisinde son bulduğudur. İsteklerin merciî onadır ve on­dandır. Bu durumda olan biri de ancak tüm kemal sıfatların sahibi Al­lah (c.c.)'dır. Bu sure Allah'ın zat-ı mukaddesini bilmeyi gerektiren şeyleri şâmil olduğuna göre, Allah'ın zatî ve fiilî sıfatlarına nisbetle üçte bir olmuş Olur.

 

Bir başka görüşe göre İhlâs suresinin Kur'an'ın üçte birine denk olma­sı, okuyanın alacağı sevab yönündendir. Yani îhlâs suresini bir defa okuyan Kur'an-ı Kerimin üçte birini; üç defa okuyan da tamamını okumuş gibi se­vab alır.

 

Bu görüşe de itirazlar yapılmış ve o itirazlara cevaplar verilmiştir. Bun­ların özeti şudur:

 

Hz. Peygamber bir hadiste: "Kur'an-ı Kerim'i okuyan kimseye her harf için on hasene vardır" buyurmuştur. O halde Kur'an-ı Kerim'i okuyan kim­se İhlâs suresinden alacağı sevabdan kat kat fazla alır. Öyleyse hadisi bu mâ­nâya almak doğru değildir.

 

Devvânî, bu itiraza şu şekilde cevab verir: *'Kur'an-ı Kerim'i okuyana iki türlü sevab verilir: Bunlar tafsili ve icmalidir. Tafsilî olanı her bir harfe mukabil verilen sevâb; icmalisi de Kur'an'ın hatminde verilen sevaptır. İh­lâs suresini okuyana Kur'an'ı hatmetmenin üçte bir sevabı verilir."

 

Bu konuda söyleneceklerin en güzeli şudur: Cenab-ı Allah'ın, kendisin­de güçlük olmayan bazı ibadetler için, onlar ayarında hatta onlardan çok daha meşakkatli ibâdetlere verdiğinden daha fazla sevab vermesine hiçbir mani yoktur. Çünkü bu, Allah için hiç de zor değildir. Onun fazl ve keremi­nin hududu yoktur. Allah Teâlâ'nın Kur'an okuyana her harf için on ecir, İhlâs okuyana da bundan kat kat fazla ecir vermesi hiç de garipsenecek bir durum değildir.O halde İhlas Suresini okuyana, Kur'an'ın üçte birini oku­yana verilen sevabın verilmesi gayet normaldir. En iyisi bu ve benzeri konu­ları Allah'ın ilmine bırakmaktır. Allah'ın bilgisini kendisine tahsis ettiği müteşâbihlerden murad budur. İhlâs okuyanın, Kur'an'ın üçte birini oku­yana denk sevab alması keyfiyeti mâhiyet itibariyle aynı olan bazı zaman ve yerlerde yapılan ibâdetlerin başkalarında yapılandan daha çok sevaba mu­kabil olmasından daha zor anlaşılır bir şey değildir. Hatta bazı ibâdetlerin bazı zaman ve yerlerde ifâsının vâcib, bazılarında ise, haram oluşundaki hikmeti anlamak daha zordur. İşte bütün bunların hikmetini en iyi bilen Al­lah (c.c.)dır.

 

el-Askalânî, Fethü'l-Bârî'de İhlas Suresini okuyana, sevabının katlanıp Kur'an'ın üçte birini okuyana verilecek olan sevabın denginin verileceği gö­rüşünü tercih etmiştir.Ukaylî'nin rivayet ettiğ i üç kere okuyan Kur'an'ın tamamını okumuş gibidir" mânâsına gelen hadis bu ter­cihi takviye etmektedir.

 

İshak b. Râhûye ve Ahmed b. Hanbel bu hadisin müteşâbih olduğunu ve bu konuda susmanın konuşmaktan daha doğru olacağını söylerler.

 

Hadis-i şerif thlas Suresinin faziletine delâlet etmektedir. Aynı konuda bir çok hadis vârid olmuştur. Bunlardan bazılarının mealleri şöyledir:

 

Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilmiştir. Der ki: "Resülullah (s.a.v.)'le beraber geliyorduk. Efendimiz okuyan bir adamı du­yup "Vâcib oldu" buyurdu.

 

Ne, Ya Resulellah? diye sordum.

 

"Cennet" buyurdu.

 

Adama gidip müjdelemek istedim fakat Resülullah (s.a.v.)'le birlikte kah­valtıyı kaçıracağımdan korkup onunla kahvaltı etmeyi tercih ettim. Kahval­tıdan sonra gittim ama adam gitmişti.

 

Resülullah şöyle buyurmuş:

 

"on defa okuyana* o sayede cennette bir köşk yapı­lır. Yirmi defa okuyana iki, otuz defa okuyana da üç köşk yapılır." Hz. Ömer bunu duyunca:

 

Ya Resûlallah, öyleyse biz köşklerimizi çoğaltırız, deyince: Hz. Resul: " Allah bundan çok daha geniş (çok fazlasına muktedir)dir" cevabım vermiştir.[bk. Dârimi, fedâil]

 

Bir adam Resülullah (s.a.v.)'a:

 

Ey Allah'ın Resûlu! Kur'an'ın hangi suresi daha büyüktür? diye sor­muş. Efendimiz:

 

cevabım vermiştir.

 

Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre:

 

Peygamber (s.a.v.) ashabdan bir zatı askeri bir birliğe komutan tayin ederek savaşa göndermişti. Bu zat arkadaşlarına kıldırdığı namazlarında Kur'an okur ve devamlı olarak (ikinci rekatı) ile bitirirdi. Birlikte-kiler Medine'ye döndüklerinde durumu Hz. Peygamber'e arz ettiler. ResuIüllah (s.a.v.):

 

"Sorun ona bakalım, niçin böyle yapıyormuş?" buyurdu. Onlar da gidip kumandana sordular. Şu cevabı verdi:

 

Çünkü o sure Rahmanın sıfatıdır. Onun için bu sureyi okumayı severim. Kumandanın cevabım Resülullah (s.a.v.)'a ilettiklerinde Efendimiz:

 

"Ona haber veriniz, Allah da onu seviyor," buyurdu.

 

Cabir (r.a.), Resulüllah'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

 

“Üç şey var ki, her kim mü'min olduğu halde onları yaparsa Cennete islediği kapısından girer ve dilediği kadar huri ile evlenir. Bunlar:

 

(Yakınının) katili(ni) affeden, gizlice (aldığı) borcu ödeyen ve her farz namazın arkasında "İhlâs" suresini on defa okuyandır." Ebu Bekir (r.a.):

 

O üçünden birini yapan? (O üçünden birini yapan da cennete girer mi)? dedi. Hz. Peygamber:

 

“Evet birini yapan da..." buyurdu.[Bu hadislerin metinleri için bk. el-Menhel, VIII, 114-115.]

 

Bütün bu hadisler ihlâs suresinin kadrinin ne kadar yüce olduğunu gös­termektedir. Onun için bu surenin nüzul sebebini ve mealini de buraya al­mak yerinde olacaktır.

 

Beydavî Tefsir'inde bildirildiğine göre, Mekke müşrikleri Peygamber (s.a.v.)'e:

 

"Bizi inanmaya davet ettiğin Rabbini bir anlat" dediler. Bunun üzeri­ne bu sure nazil oldu. Meali şöyledir:

 

"(Habibim müşriklere) de ki: O bir Allah'tır, Allah uludur ve her varlı­ğın merci'idir. O doğurmadı ve doğrulmadı. Ona hiçbir şey denk de olmadı. (Zatında ve sıfatında) onun eşi ve örneği yoktur."