SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1444 >>

DEVAM: 10. (Farz) Namazlarda Kunut Yapmak

 

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُسَدَّدٌ قَالَا حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّهُ سُئِلَ هَلْ قَنَتَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي صَلَاةِ الصُّبْحِ فَقَالَ نَعَمْ فَقِيلَ لَهُ قَبْلَ الرُّكُوعِ أَوْ بَعْدَ الرُّكُوعِ قَالَ بَعْدَ الرُّكُوعِ قَالَ مُسَدَّدٌ بِيَسِيرٍ

 

Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, kendisine: Resulullah (s.a.v.) sabah namazında kunut yaptı mı? diye soruldu. O; Evet, dedi. Rüku'dan evvel mi, yoksa sonra mı? denildi. Rüku'dan (Müseddedîn rivayetine göre) -biraz- sonra dedi.

 

 

İzah:

Buhâri, vitir; Müslim, mesâcid; Nesaî, tatbik; İbn Mâce, ikame; Dârimî, salat

 

Ebû Dâvud bu hadisi şerifi Süleyman b. Harb ve Müsedded'den işitmiştir Süleyman b. Harb'in rivayetinde sadece "Rü­ku'dan sonra" denildiği halde, Müsedded bunu "Rüku'dan biraz sonra" şek­linde "biraz" kelimesinin ilâvesiyle nakletmiştir. Buharı ve Müslim'in rivayetleri de Müsedded'in nakline uygundur.

 

Rivayet bu şekliyle kunutun rüku'dan sonra olduğuna delâlet eder. Hulefâ-i Râşidin'İn bu görüşte olduğu nakledilmektedir. Şâfiîlerin mezhebi­nin de bu olduğunu daha önce söylemiştik. Hz. Peygamber'in kunutu rü­ku'dan sonra yaptığına işaret eden başka hadisler de vardır. Ama onların tümünde sözü edilen kunutun, belâ ve musibet esnasında yapılan kunut ol­duğu göze çarpmaktadır.

 

Nitekim, Buharî'nin Âsım'dan yaptığı şu rivayet açıkça bunu bildirmek­tedir: Enes b. Malik'e, kunutu sordum.

 

Kunut vardı dedi.

 

Rüku'dan önce mi, yoksa sonra mı? dedim.

 

Önce dedi.

 

Falan senin rüku'dan sonra dediğini söyledi, dedim.

 

Yanlış söylemiş. Resulullah (s.a.v.)'in kunutu sadece bir ay rüku'dan sonra idi karşılıyım verdi.

 

Enes b. Malik'in işaret ettiği bu kunut Bi'r-i Mâ'ûne faciasını müteâkib yapmış olduğu kunut olsa gerektir.

 

İbn Abbas, Berâ, Ömer b. Abdilaziz, îmam Malik, İbn Ebî Leylâ ve Hanefilere göre kunut rüku'dan evvel yapılır. Buna da daha evvel kısaca te­mas etmiştik. Bu görüş sahibleri de Peygamber (s.a.v.)'in veya sahabe-i kira­mın kunutu rüku'dan evvel yaptıklarını ifâde eden haberlere dayanırlar. Bu rivayetlerden bazıları çeşitli münâsebetlerle daha evvel geçmişti. İbn Nasr'ın Esved'den, "Ömer b. el-Hattâb vitirde rüku'dan evvel kunut yaptı" ve îbn Mes'ud'dan "O vitirde rüku'dan önce kunut yaptı" tarzındaki rivayetlerini burada hatırlatmakla iktifa ediyoruz.

 

Bu farklı rivayetler göz önüne alınınca Resülullah (s.a.v.) ve ashabının hem rüku'dan önce hem de sonra kunut yaptığının sabit olduğu ortaya çıkı­yor. Yukarıda naklettiğimiz rivayetlere bakıp da rüku'dan önceki kunut vi­tir namazına, sonraki de felâket anlarına mahsustur demek pek uygun düşmüyor. Çünkü herhangi bir ayırım yapılmadan ashabın rükudan önce de sonra da kunut yaptığını bildiren rivayetler mevcuttur. İbn Mâce ve Ta-havî'nin Humeyd vasıtasıyla Enes b. Malik'ten yaptıkları rivayetler bu ka­bildendir.

 

İmam Mâlik'in sabah namazmdaki kunut konusunda el-Miidevvenetü'l-Kübrâ'daki şu sözleri de onun kunutu hem rükudan önce hem de sonra caiz gördüğünü ortaya koyar:

 

"Bütün bunlar kunutu rüku'dan önce ve sonra yapmanın caiz olduğu­nu gösterir, ama ben şahsen rüku'dan önce yapmayı uygun bulurum."

 

İbnu'l-Kayyım da Zâdü'l-Meâd'de şöyle der: "Enes'in hadislerinin tü­mü şahindir birbirlerini doğrularlar. Bunlar arasında bir tenakuz yoktur. Enes'in rükudan önce olduğunu zikrettiği kunutlar sonra olduğunu söyle­diklerinin aynısı değildir, vaktini tayin ederek haber verdikleri mutlak ola­rak naklettiklerinden başkadır. Rüku'dan önce olduğunu söylediği kunut, kıraat için kıyamı uzatmadır. Resulullah (s.a.v.)'ın "En efdal namaz, kunutu uzun olandır" hadisinden maksat işte budur. Rüku'dan sonra yaptıkları ise, dua maksadıyla kıyamı uzatmaktır ki, bunu bir ay, kimilerine dua, kimileri­ne de beddua ederek yapmıştır."

 

Hâsılı, kunutun hem rük'udan önce hem de sonra olduğuna delalet eden haberler mevcuttur. Kimi âlimler rüku'dan önce olduğuna işaret eden ha­berleri alıp onu tercih etmişler, kimileri de sonra olduğunu bildiren haberle­ri görüşlerine esas almışlardır.