SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1548 >>

DEVAM: 32. İstiaze

 

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَخِيهِ عَبَّادِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْأَرْبَعِ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لَا يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ وَمِنْ دُعَاءٍ لَا يُسْمَعُ

 

Ebû Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle duâ et­tiği rivayet edilmiştir: "Ey Allah'ım! (Şu) dört şeyden sana sığınırım. Faydası olmayan ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve işitilmeyen (kabul edilmeyen) duadan."

 

 

İzah:

Nesâî, isti'aze; İbn Mâce, mukaddime, dua; Benzeri ve Zeyd bin Erkan’dan olmak üzere: Müslim, zikir; Abdullah bin Amr’dan olmak üzere: Tirmizi, deavat; Ahmed b. Hanbel, II, 167, 198, 340, 365, 451; III, 192, 255, 283; IV, 371, 381.

 

Hadiste açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber dört şeyden  Allah'a sığınmıştır. Bunlar:

 

a. Faydasız ilim: Şüphesiz bundan maksat, para kazandırmayan bilgi değildir.Dünyada amele, âhirette de sevaba vesile olmayan ilimdir. Bu du­rumda olan bilgi, sahibi için zarardan başka birşey değildir. Çünkü o, sahi­binin Cehenneme atılmasına sebeptir. Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiklerine göre, Fahr-i Kâinat Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

 

"Kişi kıyamet günü getirilip cehenneme atılır, bağırsaktan dökülür, eşeğin değirmeni döndürdüğü gibi sahibi onları döndürür durur. Bunun üzerine cehennemlikler onun etrafına toplanıp, "Ey filan, bu hâlin ne? Sen bize iyi­liği emredip, kötülükten sakındırmıyor muydun? derler. Adam da "Evet, size iyiliği emrediyordum, fakat kendim yapmıyordum. Kötülükleri men edi­yordum ama kendim yapıyordum" der."

 

Yine Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) şöy­le buyurmuştur: "İsra gecesi dudakları ateşten makaslarla kırpılan bir top­luluğa uğradım. Bunlar kimler ya Cibril? diye sordum."

 

"Bunlar ümmetimin, söylediklerini yapmayan  hatipleridir" dedi.

 

Taberânfnin ceyyid bir isnadla rivayet ettiği hadiste de Efendimizin:

 

"İnsanlara hayrı öğretip de kendileri yapmayanlar,kendisi yanıp baş­kalarını aydınlatan kandile benzerler" buyurduğu bildirilmektedir. Bilgisi ken­disine fayda vermeyen, bir başka ifadeyle, ilmiyle amel etmeyenlere verilecek cezanın şiddeti yukarıda tercemelerini naklettiğimiz hadislerden gayet net bir şekilde anlaşılmaktadır. Onların son derece çetin azablarla karşı karşıya kalmalarına sebep, cemiyet içerisinde önder sıfatını haiz olmaları, davranışları­nın başkaları için misal teşkil etmesidir. Çünkü onların davranışlarını gören cahiller, "bu âlimdir bir ruhsat olmasa böyle yapmazdı, mutlaka onun bir bildiği var" diyerek, âlimin yaptığı kötülükleri işlemeye kalkacaktır. Böyle­ce kötülükler onu yapan bilgin vasıtasıyla yapılacaktır. Hz. Ali "iki kişi be­limi kırdı: İlmiyle amel etmeyen âlim ve kendisini ibadete veren câhil" der. Çünkü bunların ikisi de insanların sapmasına sebeb olabilir. Zira insanların bir alimin yaptığına uymaları, sözünü tutmalarından daha yaygın olabilir. Kendini ibadete veren câhile de insanlar meylederler, onun peşinden gider­ler, neticede onun cehli kendisine uyanların tümüne sirayet eder.

 

İlmi ile âmil olmayanları kötüleme sadedinde âyetler de vardır. Şu me­aldeki âyetler bunlardandır:

 

"Yapmayacağınızı söylemeyiniz. Allah yanında şiddetli bîr buğza se­beb olur.”[Saf 3]

 

"(Ey bilginler) Sizler kitabı (Tevrat'ı) okuyup gerçekleri bildiğiniz hal­de, insanlara iyiliği emrediyor, kendinizi unutuyor musunuz?"[Bakara 44.]

 

Huşu Duymayan Kalb: Yani Allah'ın adı anıldığında itaat etmeyen, haz duymayan, şeriatın hükümlerine bağlanmayan kalbten Efendimiz Allah'a sı­ğınmıştır. Nitekim Allah da şu âyet-i kerimede kalplerin katılaşıp huşu duy­mamasını kötülemiştir:

 

"...Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar ol­sun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler."[Zümer  22]

 

Doymayan Nefis: Dünyaya düşkün olan doymak bilmeyen, Allah'ın tak­simine razı olmayan aç gözlü nefis.

 

Kabul Edilmeyen Duâ: Aslında bu mânâyı ifade eden sözün tam karşı­lığı "işitilmeyen dua"dır. Kabul edilmeyen dua, sanki hiç işitilmemiş gibi olduğu için bu şekilde ifâde edilmiştir. Bu ifâdenin aynı manaya kullanıldığı başka yerler de vardır. Meselâ rükûdan kalkarken söylediğimiz sözü, "Allah kendisine hamd edene karşılık verir" de­mektir.