DEVAM: 32. İstiaze
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ أَبِي سَعِيدٍ
الْمَقْبُرِيِّ
عَنْ أَخِيهِ
عَبَّادِ
بْنِ أَبِي
سَعِيدٍ
أَنَّهُ
سَمِعَ أَبَا
هُرَيْرَةَ
يَقُولُ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ اللَّهُمَّ
إِنِّي
أَعُوذُ بِكَ
مِنْ الْأَرْبَعِ
مِنْ عِلْمٍ
لَا يَنْفَعُ
وَمِنْ قَلْبٍ
لَا يَخْشَعُ
وَمِنْ
نَفْسٍ لَا
تَشْبَعُ
وَمِنْ
دُعَاءٍ لَا
يُسْمَعُ
Ebû Hureyre (r.a.)'den,
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle duâ ettiği rivayet
edilmiştir: "Ey Allah'ım! (Şu) dört şeyden sana sığınırım. Faydası olmayan
ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve işitilmeyen (kabul
edilmeyen) duadan."
İzah:
Nesâî, isti'aze; İbn
Mâce, mukaddime, dua; Benzeri ve Zeyd bin Erkan’dan olmak üzere: Müslim, zikir;
Abdullah bin Amr’dan olmak üzere: Tirmizi, deavat; Ahmed b. Hanbel, II, 167,
198, 340, 365, 451; III, 192, 255, 283; IV, 371, 381.
Hadiste açıkça
görüldüğü gibi Hz. Peygamber dört şeyden
Allah'a sığınmıştır. Bunlar:
a. Faydasız ilim:
Şüphesiz bundan maksat, para kazandırmayan bilgi değildir.Dünyada amele,
âhirette de sevaba vesile olmayan ilimdir. Bu durumda olan bilgi, sahibi için
zarardan başka birşey değildir. Çünkü o, sahibinin Cehenneme atılmasına
sebeptir. Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiklerine göre, Fahr-i Kâinat Efendimiz
şöyle buyurmuşlardır:
"Kişi kıyamet günü
getirilip cehenneme atılır, bağırsaktan dökülür, eşeğin değirmeni döndürdüğü
gibi sahibi onları döndürür durur. Bunun üzerine cehennemlikler onun etrafına
toplanıp, "Ey filan, bu hâlin ne? Sen bize iyiliği emredip, kötülükten
sakındırmıyor muydun? derler. Adam da "Evet, size iyiliği emrediyordum,
fakat kendim yapmıyordum. Kötülükleri men ediyordum ama kendim
yapıyordum" der."
Yine Buhârî ve
Müslim'in rivayet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"İsra gecesi dudakları ateşten makaslarla kırpılan bir topluluğa uğradım.
Bunlar kimler ya Cibril? diye sordum."
"Bunlar ümmetimin,
söylediklerini yapmayan
hatipleridir" dedi.
Taberânfnin ceyyid bir
isnadla rivayet ettiği hadiste de Efendimizin:
"İnsanlara hayrı
öğretip de kendileri yapmayanlar,kendisi yanıp başkalarını aydınlatan kandile
benzerler" buyurduğu bildirilmektedir. Bilgisi kendisine fayda vermeyen,
bir başka ifadeyle, ilmiyle amel etmeyenlere verilecek cezanın şiddeti yukarıda
tercemelerini naklettiğimiz hadislerden gayet net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Onların son derece çetin azablarla karşı karşıya kalmalarına sebep, cemiyet
içerisinde önder sıfatını haiz olmaları, davranışlarının başkaları için misal
teşkil etmesidir. Çünkü onların davranışlarını gören cahiller, "bu âlimdir
bir ruhsat olmasa böyle yapmazdı, mutlaka onun bir bildiği var" diyerek,
âlimin yaptığı kötülükleri işlemeye kalkacaktır. Böylece kötülükler onu yapan
bilgin vasıtasıyla yapılacaktır. Hz. Ali "iki kişi belimi kırdı: İlmiyle
amel etmeyen âlim ve kendisini ibadete veren câhil" der. Çünkü bunların
ikisi de insanların sapmasına sebeb olabilir. Zira insanların bir alimin
yaptığına uymaları, sözünü tutmalarından daha yaygın olabilir. Kendini ibadete
veren câhile de insanlar meylederler, onun peşinden giderler, neticede onun
cehli kendisine uyanların tümüne sirayet eder.
İlmi ile âmil
olmayanları kötüleme sadedinde âyetler de vardır. Şu mealdeki âyetler
bunlardandır:
"Yapmayacağınızı
söylemeyiniz. Allah yanında şiddetli bîr buğza sebeb olur.”[Saf 3]
"(Ey bilginler)
Sizler kitabı (Tevrat'ı) okuyup gerçekleri bildiğiniz halde, insanlara iyiliği
emrediyor, kendinizi unutuyor musunuz?"[Bakara 44.]
Huşu Duymayan Kalb:
Yani Allah'ın adı anıldığında itaat etmeyen, haz duymayan, şeriatın hükümlerine
bağlanmayan kalbten Efendimiz Allah'a sığınmıştır. Nitekim Allah da şu âyet-i
kerimede kalplerin katılaşıp huşu duymamasını kötülemiştir:
"...Kalbleri
Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık
bir sapıklık içindedirler."[Zümer
22]
Doymayan Nefis: Dünyaya
düşkün olan doymak bilmeyen, Allah'ın taksimine razı olmayan aç gözlü nefis.
Kabul Edilmeyen Duâ:
Aslında bu mânâyı ifade eden sözün tam karşılığı "işitilmeyen
dua"dır. Kabul edilmeyen dua, sanki hiç işitilmemiş gibi olduğu için bu
şekilde ifâde edilmiştir. Bu ifâdenin aynı manaya kullanıldığı başka yerler de
vardır. Meselâ rükûdan kalkarken söylediğimiz sözü, "Allah kendisine hamd
edene karşılık verir" demektir.