DEVAM: 32. İstiaze
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
الرَّازِيُّ
أَخْبَرَنَا
عِيسَى
حَدَّثَنَا هِشَامٌ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يَدْعُو
بِهَؤُلَاءِ
الْكَلِمَاتِ
اللَّهُمَّ
إِنِّي أَعُوذُ
بِكَ مِنْ
فِتْنَةِ
النَّارِ
وَعَذَابِ
النَّارِ
وَمِنْ شَرِّ
الْغِنَى
وَالْفَقْرِ
Âişe (r.anhâ)'den
rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şu sözlerle duâ ederdi: "Allah'ım!
Cehennemin fitnesinden (Cehenneme götürecek kötü amellerden) Cehennemin
azabından zenginlik ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım."
İzah:
Buharî, deavat; Müslim,
zikr; Nesaî, isti'âze; Tirmizî, deavat; İbn Mace, dua; Ahmed b. Hanbel, VI, 57,
207.
Hadis-i şerifin İbn
Mâce'deki rivayeti şu mânâyı verecek lafızlar ihtiva etmektedir: "Şüphesiz
Resülullah (s.a.v.) şu sözlerle dua ederdi: Allah mı, cehennemin fitnesinden ve
azabından, kabrin fitnesinden ve azabından, zenginlik fitnesinin şerrinden ve
fakirlik fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Mesihü'd-Deccâl'in fitnesinden de
sana sığınırım. Allah'ım! Hatalarımı kar ve dolu suyuyla yıka, beyaz elbiseyi
kirlerden temizlediğin gibi, benim kalbimi de hatalardan temizle. Doğu ile
batının arasım açtığın gibi benimle halalarımın arasım da aç. Allah'ım!
Tenbellikten, ihtiyarlıktan, günahtan ve borçtan sana sığınırım."
Görüldüğü gibi İbn
Mâce'nin rivayeti oldukça uzundur.
Hadis-i şerifte beyân
edilen "Cehennemin fitnesi"nden maksat, "kişinin Cehenneme
girmesine sebeb olacak olan kötü amellerdir." Efendimiz hem bu amellerden
hem de Cehennem azabından Rabbine sığınmıştır. Çeşitli vesilelerle ifâde
edildiği gibi, Hz. Peygamber'in bu şekilde dua etmesi Cehenneme gireceği
korkusundan değil, ümmetine öğretme maksadına mebnidir.
Zenginliğin Şerri:
Allah'ın verdiği malda cimrilik edip onun istediği yollarda harcamamak, zekât,
fitre gibi mâli görevleri ihmal etmek ya da malı haram yollarda harcamak ve mal
sebebiyle kibirlenmek, övünmektir.
Fakirliğin Şerri:
Allah'ın verdiğine razı olmamak, Allah'ın taksimine isyan etmek, yoksulluğa
sabretmemek, zenginlerin elindekini kıskanıp ona göz dikmektir.
Fakirliğin çeşitli
mânâları vardır:
a. Mal azlığı zekâtın sarf
yerlerinin belirtildiği âyette geçen fukara, malı az olanlardır.
b. Nefsin fakirliği.
Bu, nefsin tama ve aç gözlülüğüdür. "Kanaati yitiren kişiyi mal
zenginleştirmez" diye meşhur olan sözde kast edilen bu fakirliktir.
c. Allah'a muhtaçlık:
Bu nevi fakirlik, zengin-fakir, zayıf-kuvvetli tüm insanlığa şâmildir. = Ey
insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız"[Fâtır 15.] âyet-i kerimesinde bu
fakirliğe işaret edilmiştir.
Hz. Peygamberin
duasında, Allah'a sığındığı fakirlik şüphesiz ilk iki sınıf fakirliktir.
Allah'ın koruması olmasa, mal ya da nefis fakirliğinin sebeb olmayacağı
kötülük, doğurmayacağı fitne yoktur. Bugün insanlığın başına belâ olan bazı
rejimler, zenginlik-ve fakirlik fitnelerinin eseridir. Büyük düşünürlerden
Sadî'nin Gülistan adındaki eserinde "fakir zorla almaya kalkmadan önce ona
ver" mânâsındaki sözü, bugünün fitnesine senelerce evvel yazılmış bir
reçetedir.