SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1528 >>

DEVAM: 26. İstiğfar

 

Asım (el-Ahvel) bundan önceki (1527.) hadisi Ebu Osman vasıtasıyle Ebu Musa (r.a.)'den rivayet etmiş ve rivayetinde şöyle demiştir: Resûlallah (s.a.v.): "Ey insanlar! Kendinize acıyınız” buyurdu.

 

 

İzah:

Buhârî, cihad, meğazi, deavât, kader, tevhid; Müslim, zikir; Ahmed b. Hanbel, IV, 394, 402, 418.

 

Bu hadis de yukarıdakilerin biraz değişik bir rivayetidir.İsnadlan farklı olan bu üç rivâyetin-metinlerinde de bazı ayrılıklar görülmektedir. Bu rivayetin diğerlerinden farklı olan yanı, onlardan fazla olarak metinde görülen cümleyi ihtiva etmesidir. Çünkü bu cümle ön­ceki iki rivayette mevcut değildir. 1526. hadisin şerhinde işaret edildiği gibi bu ziyâde Müslim'deki rivayete uygun düşmektedir.

 

Ebû Musa (r.a.)'dan rivayet edilen bu farklı rivayetler bir araya getiri­lince şöyle bir netice elde edilebilir: "Peygamber (s.a.v.) ashabıyla birlikte bir seferden dönerken Medine yakınındaki engebeli bir yere gelmişlerdi. înişli-yokuşlu bir yer olan bu bölgede ilerlerken ashab sesli olarak tekbir getirme­ye başladı, ama içlerinden birisinin sesi daha çok çıkıyordu. Peygamber (s.a.v.) ashabın yüksek sesle tekbir getirmesini uygun bulmadı ve:

 

"Kendinize acıyınız siz sağıra veya gaib olan birine dua etmiyorsunuz. Şüphesiz dua ettiğiniz Rabbiniz sizinle develerinizin boyunları arasındadır.

 

(size çok yakındır)" buyurmuştur. Daha sonra da Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'ye dönerek, ona Cennet hazinelerinden birini öğreteceğini haber verip bunun "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" demek olduğunu bildirmiştir.

 

Ancak olay değişik isnadlarla nakledilirken ufak tefek farklılıklar orta­ya çıkmıştır. Fakat bu farklılıklar mânâya tesir edecek ve tenakuz teşkil ede­cek derecede değildir. Birbirlerine nisbetle eksiklik veya fazlalık ihtiva etmektedirler.

 

Üzerinde durduğumuz rivayetten anlaşıldığına göre, Peygamber (s.a.v.)'in ashabı tekbir esnasında seslerini yükseltmelerinden men'etmesine sebep, ge­reksiz yere kendilerine eziyet etmiş olmalarıdır. Çünkü Allah azze ve celle değil fısıltı halinde söyleneni, kalbden gelip geçeni bile duyar, insana şah da­marından daha yakındır. Yapılan zikri, okunan duayı ona duyurmak için bağırmak, sesi yükseltmek boş yere yorulmaktır. Haddizatında tekbir veya zikirde sesi yükseltmek meşru olmakla beraber, sesi kısmak vakar ve tâzîme daha uygun düşen bir tavırdır.