DEVAM: 1. Ramazan Ay'ı
Gecelerini (İhya Etmenin Fazileti)
حَدَّثَنَا
نَصْرُ بْنُ
عَلِيٍّ
وَدَاوُدُ
بْنُ
أُمَيَّةَ
أَنَّ
سُفْيَانَ
أَخْبَرَهُمْ
عَنْ أَبِي
يَعْفُورٍ
وَقَالَ
دَاوُدُ عَنْ
ابْنِ
عُبَيْدِ
بْنِ
نِسْطَاسٍ
عَنْ أَبِي الضُّحَى
عَنْ
مَسْرُوقٍ
عَنْ
عَائِشَةَ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَكَانَ
إِذَا دَخَلَ
الْعَشْرُ أَحْيَا
اللَّيْلَ
وَشَدَّ
الْمِئْزَرَ
وَأَيْقَظَ
أَهْلَهُ قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَأَبُو
يَعْفُورٍ
اسْمُهُ
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ عُبَيْدِ
بْنِ
نِسْطَاسٍ
Âişe (r.anhâ)'dan
rivayet edildiğine göre; ramazanın son on günü girince Nebi (s.a.v.) geceleri
ihya eder, (ibâdete koyulur) paçaları sıvar ve ailesini uyandırırmış.
Ebü Dâvûd dedi ki; (bu
hadisi rivayet eden) Ebû Ya'fûr'un ismi Abdurrahman b. Ubey b. Nistâs'tır.
Diğer tahric: Buhari,
leyletu'l-kadr; Müslim, i'tikâf; Nesaî, kıyamu'l-leyl İbn Mâce, siyam; Ahmed b.
Hanbel, VI, 41, 67, 68, 146.
AÇIKLAMA:
Ramazanın son on
gecesini ihya etmekten maksat, bunlardan her birini sabaha kadar ibâdetle
geçirmek değil, ancak bunlardan her birinin ekseriyyetini ibâdetle geçirmek
demektir. Çünkü 1369 numaralı hadis-i şerifte de ifâde edildiği gibi Allah
Resulü bütün bir geceyi sabaha kadar ibâdet ve taât ile geçirmeyi tavsiye
etmemiştir.
Bu konuda İmam Nevevî
diyor ki: "Hz. Âişe'nin buradaki "geceleri ihya ederdi" sözü,
gecenin tümünü namaz ve sair ibâdetlerle uykusuz olarak geçirirdi"
demektir. Her ne kadar Şafiî ulemasının "gecenin tümünü ihya etmek
mekruhtur" demişlerse de, bu sözleriyle devamlı olarak her geceyi sabaha
kadar ihya etmeyi kast etmişlerdir. Ramazanın son on gecesini kadir gecesi ve
bayram geceleri gibi bazı geceleri sabaha kadar ihya etmeyi kast etmiş
değillerdir. Bu sebepledir ki, bayram geceleriyle bazı gecelerin tümünü
ibadetle ihya etmenin müstehab olduğunda ittifak eylemişlerdir. İhyanın geceye
nisbet edilmesi ise "mecâz-i aklîdir" sanki kişinin ibâdetle geçen gecesi
canlı gibi, ibadetsiz geçen gecesi de cansız gibi kabul edilmiştir.
"Geceyi ihya
etmek" sözüyle insanın geceleyin kendisini ihya etmesi de kast edilmiş
olabilir. Çünkü uyku tam bir hareketsizlik olması bakımından ölüm haline çok
yakındır. Bu yüzden "uyku ölümün kardeşidir" denilmiştir.
Binaenaleyh geceleri ibâdet eden kimseler, uykuyla geçiren kimselere nisbetle
maddeten ve manen daha canlıdırlar. "Evlerinizi kabir ittihaz
etmeyiniz" hadis-i şerifi de bu mânâya gelmektedir. Yani "uyuyup da
ölüler gibi olmayın. Evlerinizi de içinde ölüleri barındıran kabirler haline
getirmeyin" demektir.
Metinde geçen kelimesi,
Müslim'in rivayetinde şeklindedir ki,sözlükte "elbiseyi bağlamak"
manasına gelir. Bir işe ciddiyetle sarılmaktan kinayedir. Burada ise,
"eskiye nisbetle daha çok ibadet etmek için çaba sarf etmek"
anlamında kullanılmıştır. Türkçe de bu manaya gelen "paçaları sıvamak, gayret
kuşağını kuşanmak" "ibâdete soyunmak", "ibâdete
koyulmak" gibi tâbirler vardır. Hattabî'ye göre bu sözü iki şekilde te'vil
etmek mümkündür:
a. Kadınlardan uzak
kamtak,
b. Daha çok ibâdet yapmak
için daha çok gayret etmek. Bu kelimeyle bu iki ihtimalden her ikisi birden
kasd edilmiş de olabilir.
Ayrıca hem hakiki hem
de mecazi anlamda kullanılmış da olabilir. Bu durumda bu kelime şu manalara
gelebilir:
a. Kadınlardan uzak
kalırdı,
b. Eskiye oranla daha
çok ibâdet etmek için gayret ederdi,
c. îzârmı sıkıca bağlar
onu bayrama kadar çözmezdi.
Resûl-i Ekrem'in
ramazanın son on gününde geceleri ihya etmek için özel bir titizlik
göstermesinin sebebi Kadir Gecesine erişmenin bu yolla mümkün olacağını
ümmetine göstermekten başka bir şey değildir.
Hz. Nebi'in bu
gecelerde ailesini de ibâdete kaldırmış olması kendisinin i'tikâfta olmadığına
delâlet etmez. Çünkü i'tikâfa giren bir kimse meşru ve zarurî bir işi için
dışarı çıkabilir. Ayrıca Resul-i Ekrem'in ailesini uyandırması için mescidden
dışarıya çıkmasına da ihtiyaç yoktur. Onları dışarı çıkmadan mescidin
penceresinden uyandırabilirdi. Telvîh sahibine göre ise burada Resûl-i Ekrem'in
uykudan kaldırdığı ailesinden maksat, kendisiyle birlikte i'tikâfa giren
ailesidir.