بَاب
إِذَا
أَدْرَكَ
الْإِمَامَ
وَلَمْ يُصَلِّي
رَكْعَتَيْ
الْفَجْرِ
5. Sabah Namazının
Sünnetini Kılmadan İmama Yetişen Kişi (Ne Yapar?)
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ عَاصِمٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
سَرْجِسَ قَالَ
جَاءَ رَجُلٌ
وَالنَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
الصُّبْحَ
فَصَلَّى
الرَّكْعَتَيْنِ
ثُمَّ دَخَلَ
مَعَ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي
الصَّلَاةِ
فَلَمَّا
انْصَرَفَ
قَالَ يَا فُلَانُ
أَيَّتُهُمَا
صَلَاتُكَ
الَّتِي صَلَّيْتَ
وَحْدَكَ
أَوْ الَّتِي
صَلَّيْتَ
مَعَنَا
Abdullah b. Sercis'den;
demiştir ki: Nebi (s.a.v.) sabah namazını kılarken bir adam geldi ve hemen iki
rekat kıldıktan sonra Nebi (s.a.v.) ile birlikte namaza katıldı. (Resûl-i Ekrem
aleyhissalâtü vesselam namazdan) çıkınca: "Ey falanca, bunların hangisi
senin namazındır, yalnız başına kıldığın mı, yoksa bizimle beraber kıldığın
mı?" (diye) buyurdu.
İzah:
Müslim, müsafirîn; İbn
Mâce, ikâme; Nesâî imame
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)
farz kılınırken sünneti kılıp da cemaate katılan kimseyi azarlamakla şunu
anlatmak iste
miştir: "Senin
kılmak için geldiğin namaz, farz mı, yoksa sünnet mi? Buraya evde yalnız
başına kılabileceğin sünneti kılmak için mi geldin, yoksa bizimle kılacağın
farzı kılmak için mi geldin? Eğer farz namazı kılmak için geldiysen, niçin
bizimle beraber namaza durmadan önce başka bir namaz kıldın? Eğer buraya sabah
namazının sünnetini kılmak iyin geldiysen, şunu iyi bil ki, sünneti evde kılmak
daha evlâdır."
Görülüyor ki bu hadisin
zahiri farz namaz cemaatle kılınırken nafile namaz kılmanın meşru olmadığını
ifâde etmektedir. İmam namazı bitirmeden birinci ve ikinci rekatta farza
yetişmiş olmak da bu hükmü değiştirmiyor.
1. Ancak bazılarına
göre bu hadisteki nehyin sünnetten sonra selâm vermeden farz ile sünneti
birbirine ekleyen veya ikisini de bir yerde kılan kimselerle ilgili olduğunu
ve hadiste azarlandığı bildirilen kişinin de bu sebepten azarlandığını söylüyorlar.
2. Bazılarına göre de
bu kişi imamla birlikte farz nama2i kılmakta olan kimselerin safına girerek
nafile namazı kıldığı için azarlanmıştır. Şayet safların içine katılmadan bu
namazı mescidden dışarıda veya bir direğin arkasında kılmış olsaydı bu azara
hedef olmayacaktı. Nitekim yukarıda numarasını verdiğimiz İbn Mâce hadisi de bu
görüşü te'yid etmektedir. Sözü geçen hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in kendisi
namazda iken bu kişiyi gördüğü ifâde edilmektedir ki, mihrabda namaz
kıldırırken tabiî olarak baş gözüyle görebilmesi için bu kişinin birinci
saffın bir.kenarında bulunması lâzım gelir. Hanefî ulemâsı hadis-i şerifi
böyle te'vil etmekte ve Tahâvî ve Ahmed b. Hanbel'in Yahya b. Kesîr'den rivayet
ettikleri Resûl-i Ekrem'in sabah ezanı namaz kılmakta olan Abdullah b. Malik’i namaz kılmaktan nehyedip:
"Bu namazı böyle
öğlenin ilk veya son sünneti gibi farzla birleştirerek kılmayınız, farzla
arasını bir selâmla ayırınız" buyurduğu hadis-i şerif [Ahmed b. Hanbel, V,
345.] de bu te'villerinin doğruluğuna delil getirmektedirler. Ancak Abdullah b.
Mâ-lik'in kıldığı bu namazın sabah namazının sünneti olduğuna dair hadiste bir
açıklık yoktur. Bu namazın sabah namazının sünnetinden başka bir nafile olması
da mümkündür.
3. Bazıları da imam
farzı kıldırırken sabah namazının sünnetini kılmakta bir sakınca görmedikleri
gibi tam aksine "bu sünneti mescidde kılmakta hem sünnetin hem de farza
yetişmenin sevabı olduğunu" söylemektedirler. Nitekim Ebû Cafer
et-Tahâvî, imam, sabah namazının farzını kıldırırken İbn Mes'ûd, İbn Ömer ve
Ebu'd-Derdâ (r.a.) gibi büyük sahâbîlerin sünnet kıldıklarını rivayet etmiştir.
Bu sahâbîlerin tatbikatına bakılırsa, konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisini
zahirine göre tefsir etmek pek uygun düşmüyor. Fakat hadisin zahirine
bakılırsa, sabah namazının farzı kılınırken sünnetini kılmanın caiz olmadığı
anlaşılıyor. Nitekim Resûl-i Ekrem'in farz kılınırken sabah namazının sünnetini
kılan kimseyi azarlamasının sebebini farzla sünnet arasını ayırmamakla izah
etmek, Beyhakî'nin bu konudaki rivayetine uygun düşmemektedir. Çünkü
Beyhakî'nin bu rivayetinde ResÛl-i Ekrem (s.a.v.)'in azarına hedef olan kişinin
sünneti.farz kılanların safına katılmadan safların gerisinde kıldığı açıkça
ifâde edildiği gibi; yukarıdaki Müslim'in rivayeti de Beyhakî'nin bu rivayetini
desteklemektedir. Binaenaleyh bu iki rivayetin zâhiri,Resul-İ Ekrem (s.a.v.)'in
azarlamasının esas sebebinin sünnetle farzı aynı safta kılmak olmadığım
gösteriyor. Bir numara sonra tercümesini sunacağımız hadis de bu görüşü te'yid
etmektedir.
4. Farz kılınırken
sünneti kılıp ondan sonra cemaate yetişmekte hem sünnet hem de farz sevabı
bulunduğu görüşü de, "bu sevaba farzdan sonra sünneti kılarak da
erişilebilir" denerek, tenkid edilmekte ve 1267 numaralı hadisle delil
getirilmektedir. Farz kılınırken sünnet kılmakta farz ile sünnet sevabının
birleştiğine dair rivayet edilen hadisin sağlam rivayetlere aykırı olduğu da
ayrıca iddia edilmektedir. Gerçekten Ömer ve Ebû Hureyre (r.anhumâ) gibi
sahâbîlerin farz kılınırken nafile namaz kılmaktan nehyettiklerine dâir
rivayetler vardır. Bir numara sonra gelecek olan hadis-i şerif de farz kılınırken
nafile kılmayı yasaklamaktadır.
Netice olarak şunu
söyleyebiliriz ki, konumuzu teşkil eden bu Ebû Dâvûd hadisi farz namaz için
ikâmet getirildikten sonra, nafile namaza niyetlenmenin memnu olduğuna
delildir. Bu hususta revâtib denilen beş vaktin sünnetleri ile şâir nafile
namazlar arasında farz yoktur. Cumhûr-i ulemâ ile Şafiî'nin mezhebi budur. Ömer
(r.a.)'in ikâmet getirildikten sonra sünnet kılanları dövdüğü nakledilmiştir.
Hanefîlere göre sabah
namazının sünnetini kılmayan bir kimse farzın ikinci rekatına yetişeceğine aklı
keserse ikâmetten sonra evvelâ sünneti kılar. İmâm Mâlik'den bir rivayete göre
sabah namazının sünnetini kılmayan kimse farzın ilk rekatına yetişeceğine,
diğer rivayette ikinci rekatına yetişeceğine aklı keserse, sünneti mescid
haricinde kılar. Başka bir rivayete göre, İmam Mâlik bu meselede Şafiî ile
beraberdir. Sevrî'ye göre farzın ilk rekatına yetişeceğine aklı keserse
ikâmetten sonra sünneti kılar. Hidâye sahibi Burhâneddin el-Merginânî, Hanefî
mezhebinin bu konudaki görüşünü şöyle ifâde ediyor: "Sabah namazına giden
bir kimse imama farzda iken yetişecek olursa ikinci rekatta yetişebileceğine
aklı kesmek şartı ile sünneti mescidin kapısı yanında (yani bugünkü "son
cemaat mahalli" dediğimiz mescidin kapısı önünde ve avlusu içinde kalan
ve genellikle üstü örtülü olan kısımda) kılar, sonra gelir imama uyar.[İbn
Hümâm, Fethu'l kadîr, I, 339.]
Bu suretle hem sünnetin
hem de cemaatin sevabını kazanmış olur. Hidâye sahibinin bu beyânından, imam
farz namazı kıldırırken mescit içinde nafile namazının kılınamayacağı
anlaşılmaktadır. Çünkü bu mekruhtur. Ancak bundan sabah namazının sünneti
müstesnadır. Çünkü en sıkışık anlarda bile bu sünnetin terk edilemeyeceğine
dair emir vardır.[bk. 1258 numaralı hadis.] Fakat mescit kapısının önünde son
cemaat mahalli bulunmazsa o zaman bu sünneti mescide girerek bir direğin
arkasında kılmakta herhangi bir sakınca yoktur.[Aynî, Umdetü'l-Kaarî, V. 184.]
Daha önce de açıkladığımız gibi bu sünneti evde kılmak sünnettir.