DEVAM: 4. Sabah Namazının Sünnetinden Sonra Biraz Yatmak
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ زِيَادِ
بْنِ سَعْدٍ
عَمَّنْ حَدَّثَهُ
ابْنُ أَبِي
عَتَّابٍ
أَوْ غَيْرُهُ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ
قَالَ
قَالَتْ عَائِشَةُ
كَانَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا صَلَّى
رَكْعَتَيْ
الْفَجْرِ
فَإِنْ
كُنْتُ
نَائِمَةً اضْطَجَعَ
وَإِنْ
كُنْتُ
مُسْتَيْقِظَةً
حَدَّثَنِي
Ebû Seleme (r.a.)'den;
demiştir ki: Âişe şöyle dedi: Nebi (s.a.v.) sabah namazının iki rekatlık
sünnetini kıldığı zaman eğer ben uyur olursam yatardı, uyanık olursam benimle
konuşurdu.
İzah:
Buhârî, teheccüd;
Müslim, müsâfırîn
Bu hadis-i şerif, sabah
namazının iki rekatlık sünnetinden sonra yatmanın vâcib olmadığını söyleyen
cumhûr-i ulemânın delilidir. Çünkü bu hadis Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in sabah
namazının sünnetini kıldıktan sonra Hz. Âişe uyanık ise, yatmayıp onunla
konuştuğunu ifâde etmektedir. Halbuki yatmak farz olsaydı, bu farzı mutlaka yerine
getirirdi. Ancak bir fiili bazan terk etmek farz olmadığına delâlet-ederse de
müstehab olmadığına delâlet etmez.[İbn Hacer, Fethu'1-Bârî, 111,286. ]
Ayrıca bu hadis
sünnetden sonra konuşmanın caiz olduğuna delâlet etmektedir, îmam Mâlik, Şafiî
ve Hanbelî ulemâsı gibi pek çok ilim adamı bu görüştedirler. Ancak İbn Mes'ûd,
İbrahim en-Nehâî, Ebu'ş-Şa'sâ, Said b. cübeyr, Atâ b. Ebî Rebâh gibi ilim
adamlarına göre sünnetle farz arasında konuşmak mekruhtur. Kıymetli âlimimiz
M. Zihni Efendi, Hanefî mezhebinin bu konudaki görüşünü şöyle ifade ediyor:
"Farz ile sünnet arasında konuşmak -ilk-sünnet veya son sünnet olsun-
sünneti düşürmez, yani tekrarını gerektirmez. Fakat sevabını düşürür. Diğer
bir görüşe göre, sünneti düşürür ve tekrarını gerektirir. Tahrime'ye aykırı
olan her amel de konuşmak hükmündedir."[Nimet-i islam, 345.]
Bu konuda Tirmizî'den
de şu mealde bir hadis rivayet edilmiştir: "Resûlullah (s.a.v.) sabahın
iki rekatını kıldığında bana bir ihtiyacı olursa benimle konuşurdu, olmazsa
namaza çıkardı." Bu hadis hasen şahindir.
Nebi (s.a.v.)'in
ashabından ve sonrakilerden bazı ilim adamları fecrin doğuşundan sabah namazını
kılıncaya kadar zikirden ve zarurî olan sözden başka dünya kelâmı konuşmayı
mekruh görürlerdi. Ahmed ve İshâk'ın kavli budur.[Tirmizî, salât]
Bu konudaki bütün
haberler tetkik edilince sünnet ile farz arasındaki konuşma yasağının, lüzumsuz
konuşmalara ait olduğu anlaşılır. Bu konuda mezhep imamlarının görüşü ile
ilgili ayrıntılı bilgi bir önceki hadisin açıkla-masındadır.