DEVAM: 26. (Nebi
s.a.v.) Gece Namazı(nı Nasıl Kılardı?)
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
ابْنُ أَبِي
ذِئْبٍ
وَعَمْرُو
بْنُ الْحَارِثِ
وَيُونُسُ
بْنُ يَزِيدَ
أَنَّ ابْنَ
شِهَابٍ
أَخْبَرَهُمْ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
قَالَ
وَيُوتِرُ
بِوَاحِدَةٍ
وَيَسْجُدُ
سَجْدَةً
قَدْرَ مَا
يَقْرَأُ
أَحَدُكُمْ
خَمْسِينَ
آيَةً قَبْلَ
أَنْ
يَرْفَعَ
رَأْسَهُ
فَإِذَا سَكَتَ
الْمُؤَذِّنُ
مِنْ صَلَاةِ
الْفَجْرِ
وَتَبَيَّنَ
لَهُ
الْفَجْرُ
وَسَاقَ
مَعْنَاهُ
قَالَ وَبَعْضُهُمْ
يَزِيدُ
عَلَى بَعْضٍ
İbn Şihab ez-Zührî (bir
önceki 1336. hadisin) mânâsını senediyle birlikte rivayet etmiştir. (Bu hadisin
metnini Râvi Süleyman b. Dâvûd); "bir (rekat) ile vitr yapardı, başını
kaldırmadan önce elli âyet okuyacak kadar secdede kalırdı. Müezzin sabah
namazının ezanını okuyup da sabahın olduğu kendisine malum olunca"
(şeklinde) nakl etti. (Sonra da bir önceki hadisin geri kalan metninin)
mânâsını rivayet etti ve (Süleyman b. Dâvud) dedi ki: (Bu hadisi râvilerin) bir
kısmı bir kısmından farklı ilavelerle rivayet etti.
İzah:
Müslim,
musâfirîn;Tirmizî, mevâkît; Nesaî, kıyâmu'l-leyl, ezan, sehv; ibn Mâce, ikâme;
Dârimî, salât; Muvattâ', leyl; Ahmed b. Hanbel, VI, 35, 74, 83, 143, 182, 215.
Her ne kadar metinde
geçen "ve tebeyyene lehü'1-fecr" cümlesinin zahiri, "sabahın
olduğu kendisine malum olunca" manasına gelirse de, et-Tîbî’ye göre bu
cümle "sabah aydınlığı ortalığı kaplayınca" mânâsına gelmektedir.
Cümleye bu şekilde mânâ verince, Resûl-i Ekrem Efendimizin» sabahın sünnetini
kılmak için ortalığın iyice aydınlanmasını beklediği
anlaşılır.[Aliyyu'l-Kaarî, Mirkat, II, 119.] Eğer bu cümleye "sabahın
olduğu kendisine malûm olunca" şeklinde mana verilirse, o zaman da Fahr-i
Kâinatın hemen sabah ezanı okunur okunmaz alaca karanlıkta sünneti kıldığı
anlaşılır. Nitekim kıymetli âlim M. Zihnî Efendi de şunları söylemektedir:
"Sabah namazının sünnetinde efdal olan onu vaktin evvelinde kıraati
uzatmadan kılmaktır."[M. Zihnî, Ni'met-i İslâm, 343.]