بَاب
الْمُسَافِرِ
يُصَلِّي
وَهُوَ يَشُكُّ
فِي
الْوَقْتِ
4. Yolcunun, Vaktin
Girip Girmediğinden Şüpheli Olarak Namaz Kılması
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
أَبُو مُعَاوِيَةَ
عَنْ
الْمِسْحَاجِ
بْنِ مُوسَى
قَالَ قُلْتُ
لِأَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
حَدِّثْنَا
مَا سَمِعْتَ
مِنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ كُنَّا
إِذَا كُنَّا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي
السَّفَرِ فَقُلْنَا
زَالَتْ
الشَّمْسُ
أَوْ لَمْ
تَزُلْ
صَلَّى الظُّهْرَ
ثُمَّ
ارْتَحَلَ
(Mâlik b. Enes) dedi ki:
Biz Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yolculukta bulunduğumuz zaman (acaba) güneş
(batıya) meyletti mi, yoksa etmedi mi, derken (Resûlullah s.a.v.) öğleyi kılar,
sonra yola düşerdi.
İzah:
Kütüb-u Sıtte'den
sadece Ebû Dâvûd tarafından rivayet edilmiştir.
Bu babın başlığından
vaktin girip, girmediği kesin olarak bilinmediği halde yolcunun namazını
kılabileceği anlaşılmaktadır. Hadisin bu başlıkla ilgili olan kısmı, "Biz acaba
güneş (batıya) meyletti mi, yoksa meyletmedi mi derken öğleyi kılardı"
cümlesidir. Her ne kadar bu cümle "Biz öğle vaktinin girip girmediği
hususunda mütereddit bir halde iken Resûl-i Ekrem (ş.a.) öğleyi kılardı. Biz de
vaktin girip girmediğinden emin olmadan onunla birlikte kılardık" mânâsına
geliyormuş gibi görünüyorsa da aslında, mütereddidlik ezan okunmadan önceki
anlarda olmuş ve ezan okununcaya kadar sürmüştür. Resûl-i Ekrem öğle namazı
için ezan okunmasını emrettikten ve namaza durduktan sonra orada bulunanların
hiçbirinde vaktin girdiğine dair en küçük bir şüphesi kalmamıştır.
Öyleyse hadisin
başlığını "Yolculuk esnasında namazı ilk vaktinde kılmak" şeklinde
tercüme etmek daha doğru olur. Bilindiği gibi aslında vaktin girdiği kesin
olarak bilinmeden kılınan namaz fasittir. Bu konuda yolcu ile mukim arasında
bir fark yoktur. Hatta bazı ulemaya göre böyle şüphe ile kılınan bir namaz sona
erdikten sonra vakit içinde kılındığı anlaşılsa bile, yine de yeniden kılınması
gerekir. Çünkü yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde; "muhakkak ki namaz,
mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur"[Nisâ 103] buyruğundan
namazın muayyen vakitleri olup onları ihlâl etmenin haram olduğu anlaşılır.