بَاب مَنْ
قَالَ
أَرْبَعُ
رَكَعَاتٍ
4. (Her Rekatte) Dört
Rükû' Vardır Diyenlerin Delilleri
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
عَبْدِ
الْمَلِكِ
حَدَّثَنِي
عَطَاءٌ عَنْ
جَابِرِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ
كُسِفَتْ
الشَّمْسُ
عَلَى عَهْدِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَكَانَ
ذَلِكَ فِي الْيَوْمِ
الَّذِي
مَاتَ فِيهِ
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
النَّاسُ
إِنَّمَا
كُسِفَتْ
لِمَوْتِ
إِبْرَاهِيمَ
ابْنِهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَامَ
النَّبِيُّ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَصَلَّى
بِالنَّاسِ
سِتَّ
رَكَعَاتٍ
فِي أَرْبَعِ
سَجَدَاتٍ
كَبَّرَ
ثُمَّ قَرَأَ
فَأَطَالَ
الْقِرَاءَةَ
ثُمَّ رَكَعَ
نَحْوًا مِمَّا
قَامَ ثُمَّ رَفَعَ
رَأْسَهُ
فَقَرَأَ
دُونَ
الْقِرَاءَةِ
الْأُولَى
ثُمَّ رَكَعَ
نَحْوًا مِمَّا
قَامَ ثُمَّ
رَفَعَ
رَأْسَهُ
فَقَرَأَ الْقِرَاءَةَ
الثَّالِثَةَ
دُونَ
الْقِرَاءَةِ
الثَّانِيَةِ
ثُمَّ رَكَعَ
نَحْوًا مِمَّا
قَامَ ثُمَّ
رَفَعَ
رَأْسَهُ
فَانْحَدَرَ
لِلسُّجُودِ
فَسَجَدَ
سَجْدَتَيْنِ
ثُمَّ قَامَ
فَرَكَعَ
ثَلَاثَ
رَكَعَاتٍ
قَبْلَ أَنْ
يَسْجُدَ
لَيْسَ
فِيهَا
رَكْعَةٌ
إِلَّا
الَّتِي قَبْلَهَا
أَطْوَلُ
مِنْ الَّتِي
بَعْدَهَا
إِلَّا أَنَّ
رُكُوعَهُ
نَحْوٌ مِنْ
قِيَامِهِ
قَالَ ثُمَّ
تَأَخَّرَ
فِي صَلَاتِهِ
فَتَأَخَّرَتْ
الصُّفُوفُ
مَعَهُ ثُمَّ
تَقَدَّمَ
فَقَامَ فِي
مَقَامِهِ
وَتَقَدَّمَتْ
الصُّفُوفُ
فَقَضَى
الصَّلَاةَ
وَقَدْ
طَلَعَتْ الشَّمْسُ
فَقَالَ يَا
أَيُّهَا
النَّاسُ إِنَّ
الشَّمْسَ
وَالْقَمَرَ
آيَتَانِ مِنْ
آيَاتِ
اللَّهِ
عَزَّ
وَجَلَّ لَا
يَنْكَسِفَانِ
لِمَوْتِ بَشَرٍ
فَإِذَا
رَأَيْتُمْ
شَيْئًا مِنْ
ذَلِكَ
فَصَلُّوا
حَتَّى
تَنْجَلِيَ
وَسَاقَ
بَقِيَّةَ
الْحَدِيثِ
Câbir b. Abdillah'den;
demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) zamanında güneş tutuldu. Bu, Peygamber
(S.A.V.)'in oğlu İbrahim öldüğü gün olmuştu. İnsanlar, "Güneş ancak
İbrahim öldüğü için tutuldu" dediler. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.)
kalkıp cemaate dört secdede (iki rekatte) altı rükû' ile namaz kıldırdı. (Bu
namazda) önce tekbir aldı, sonra (Kur'ân) okuyup kıraati uzattı. Sonra rükû'a
eğilip kıyamda kaldığı kadar rüku'da kaldı. Bilâhere başını kaldırıp önceki
kıraatten biraz daha az okudu. Tekrar rükû'a varıp kıyamdaki kadar kaldı.
Sonra yine başını kaldırıp ikincisinden az olmak üzere üçüncü defa okudu. Yine
başını kaldırıp secdeye kapandı. İki kere secde yapıp ayağa kalktı. (İkinci
rekatte de) secde etmeden önce üç defa rükû' yaptı. Bu rükûların her biri
kendisinden sonraki rükûdan daha uzundu. Ancak bunlar, kıyamı kadarlardı.
Resûlullah (bundan) sonra namazda olduğu yerinden biraz geriledi. Bunu gören
cemaat de onunla birlikte geriledi. Sonra ilerleyip yine eski yerine durdu.
Bunun üzerine saflar (cemaat) da ilerlediler. Resûlullah, güneş doğarken
namazını tamamlayarak (cemaate) şöyle hitab etti:
"Ey insanlar!
Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın kudretine (delâlet eden) âyetlerinden iki
âyettirler. Bir beşerin ölümünden dolayı tutulmazlar. O halde siz bunu (güneş
veya ay tutulmasını) gördüğünüz zaman (açılıncaya kadar) namaz kılınız."
(Râvi Ahmed b. Hanbel)
bundan sonra hadisin kalanını söyledi.
İzah:
Müslim, istiskâ
Bu rivayette bahsedilen
hâdisenin bir önceki rivâyettekinin aynısı olduğu zannedilmektedir. Bu hadiste
açıkça görüldüğü gibi rivayete konu olan olay, Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim'in
öldüğü güne tesadüf etmiştir.
İbrahim, Resûlullah'ın
hanımı Mısır'h Mâriye'den dünyaya gelen oğludur. Hicretin sekizinci yılı
Zilhicce ayında doğmuş, on sekiz aylıkken Hicrî onuncu yılda vefat etmiştir.
Efendimiz'in Hz. Hadice'den olan diğer iki oğlu Kasım ve Abdullah gibi
İbrahim'in ömrü de kısa olmuştur.
Haberden anladığımıza
göre, o gün Nebiyy-i Zişan Efendimiz herbirinde üçer rükû ve ikişer secde olmak
üzere iki rekat namaz kılmıştır. Bu rekatlerde rükûlarda kalış müddetleri,
kıyamlarda kalış müddetlerine denk veya onlara yakın olmuştur. Bu kıyam ve rükûların
uzunluğunun baştan sona doğru uzadığı görülmektedir. Hz. Peygamber'in bu
rükûlarda bir şeyler okuduğuna dair herhangi bir rivayet mevcut değildir.
Ancak ulemânın rükû'da kıraatin olmadığına dair olan ittifaklarına bakarak,
Efendimizin rüku'da teşbih ve zikirle meşgul olduğunu söylemek mümkündür.
Bir rekatte birden
fazla rükû' olduğunu söyleyenler ilk kıyamda Fatihanın ve Kur'an'dan bir
bölümün varlığında hemfikir olmakla beraber, ikinci kıyamda Fatiha okunup
okunmayacağında farklı görüştedirler. Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre
ikinci kıyamda da Fâtiha'nın okunması gerekir. Çünkü her rüku'dan Önce Fatiha
bulunmalıdır. Muhammed b. Seleme bunun tamamının tek rekat olduğunu söyleyerek
ikinci kıyamda Fâtiha'nın okunmasına lüzum görmemiştir.
Bu rivayette, secdeden
evvelki kavmenin uzatılacağına dair bir kıyda rastlanmamaktadır. Ebû Dâvûd'da
bundan sonra gelecek olan rivayette ve Müslim'in yine Câbir'den naklettiği bir
haberde Hz. Peygamber'in secdeye varmadan önceki kavmeyi de uzattığı belirtilmektedir.
Ancak Nevevî bu rivayeti "Şâz" olarak nitelendirmiştir. Kadı îyaz ;
secdeden evvelki kavmenin uzatılmayacağında ulemânın icmâ ettiğini nakletmiş,
bu iki rivayette işaret edilen uzatmadan maksadın itmi'nan olduğunu
söylemiştir.
Yine bu rivayette, Hz.
Peygamber'in secdeleri uzattığından bahsedilmemektedir. Birkaç hadis sonra
gelecek olan Semure b. Cündüb'ün rivayetinde ise, başka namazların hiç birinde
olmadığı ölçüde secdelerin uzatıldığı söylenmektedir. Ahmed b. Hanbel ve Buhârî'nin
Hz. Esmâ'dan yine Buhâ-rî ve Müslim'in Abdullah b. Amr b. el-Âs'dan yaptıkları
rivayetlerde de Resûlullahın secdeleri uzattığı anlaşılmaktadır. Abdullah b.
Amr'in rivayetinde Hz. Âişe'nin; "ben ömrümde hiç böyle uzun secde
yapmadım" dediği nakledilir.
Secdeler arasındaki
celse (oturuş)nin uzunluğu meselesi de bu rivayette bahsedilmeyen konular
arasındadır. Nesaî ve İbn Huzeyme'de İbn Ömer'den nakledilen bir rivayette;
"...sonra başını kaldırıp oturdu. Bu oturuşu o kadar uzattı ki bir daha
secde etmeyeceği sanıldı..." denilmektedir. Hafız bu hadis
için-"sahih" kaydını koyduktan sonra, "secdeler arasındaki oturuşun
uzatılacağına dair bundan başka bir nakle rastlamadım" der. Malikî, Şafiî
ve Hanbelîler secdeler arasındaki oturuşun uzatılmayacağını söylerler.
Bir önceki Hz. Âişe
rivayetinden farklı olarak» burada Hz. Peygamberin namaz esnasında önce biraz
gerilediği, sonra tekrar ilerleyip eski yerine geldiği bildirilmektedir.
Müslim'in Câbir'den rivayet ettiğine göre, Resûlul-lah'ın gerilemesine sebeb,
kendisine cehennemin gösterilmiş olmasıdır. Tekrar ilerleyip eski yerini
alması da Cennetin gözleri önüne getirilmesinden dolayıdır, işâret edilen Câbir
hadisinde Hz.Peygamber; "...Size vadedilen herşeyi şu namazımda gördüm.
Emin olun ki, bana Cehennem getirildi. Bu, alevi bana dokunur korkusuyla
gerilediğimi gördüğünüz zaman oldu, hatta arada çomak sahibim ateş içinde
bağırsaklarım sürerken gördüm. O adam (vaktiyle) hacıların parasını çomağı ile
çalardı. Eğer bu fark edilirse, "çomağıma takıldı" der, anlaşılmazsa,
alıp götürürdü. Ben yine orada, vaktiyle kedisini bağlayıp aç tutan ona yerin
h aşeratından yemesine müsâde etmeyen kedi sahibi kadını da gördüm. O kadının
kedisi açlıktan ölmüştü. Sonra bana Cenneti de getirdiler. Bu da, eski yerime
gelinceye kadar ilerlediğimi gördüğünüz sırada oldu. Yemin ederim ki elimi
uzattım, siz güresiniz diye Cennetin meyvelerinden koparmak istiyordum. Sonra
bunu yapmamayı uygun buldum, İşte ben bu namazda size va'dedilen her şeyi
görmüş oldum" buyurmuştur.
Nesaî'nin Abdullah b.
Amr b. el-Âs'dan yaptığı rivayette de, Müslim’inkine benzer şeyler
söylenmektedir.
Resül-i Ekrem namazdan
sonra cemaate; "böyle bir şey gördüğünüz zaman (güneş) açılıncaya kadar
namaza devam ediniz" buyurmuştur. Bu "küsûf namazım kılanla:, güneşin
açılması gecikirse, fazla rükûlara başkalarını da ilâve edebilir" diyenler
için delildir. İbn Huzeyme, Îbnu'l-Münzir ve Hattâbî bu fikre sahib
olanlardandır.
Rivayetin sonundaki;
"Ahnıed hadisin kalanım sevk etti" ifâdesinden bu rivayetin daha devamının
olduğu ancak burada tamamının zikredilmediği anlaşılmaktadır. Bu rivayetin aynı
senetle olan bir devamına rastlanmamıştır. Ancak Müslim, Abdullah b. Numeyr,
Abdulmelik, Atâ ve Câbir kanalıyla yukarıya son bölümünün tercemesini
verdiğimiz haberi nakl etmiştir.
Üzerinde durduğumuz
rivayetin sonunda sevk edildiği belirtilen ilâvenin bu kısım olması
muhtemeldir.